Krizi fırsata çevirmekte geç kalmak
Türkiye’nin yaşadığı döviz kuru endeksli ekonomik kaos ortamı kur korumalı mevduat kararı ile biraz durağanlaştı. Asgari ücret artışı ve maaş artışları ile de toplum olarak biraz rahatladık. Gerçi elektrik ve doğalgaz faturalarının zamlı haline ne kadar katlanırız bilmiyorum. Çünkü epey zorlayacak.
Bugün için yaşadığımız ekonomik kaosu unutmamakta yarar var.
Çünkü ülkenin bir daha böyle kaoslar yaşamaması için yaşananlardan ders
çıkarmak ve kalıcı çözümler bulmak zorundayız. Kriz ve kaos ortamları aynı zamanda
fırsat dönemleridir. En azından düşünce bir avuç toprakla kalkmak fırsatı
verir.
İşte öyle bir dönemden geçiyoruz. Alınan palyatif üç-beş
tedbirin getirdiği rahatlıkla rehavete düşersek ülkeye ve insanımıza büyük
ihanet etmiş oluruz.
AK Parti İktidarlarının ilk 10 yılında yaşadığımız ekonomik
iyileşme ve özellikle döviz kuru istikrarının ne kadar rehavet oluşturduğunu
son yaşadığımız kaosla çok iyi anladık. Ekonominin finans odaklı istikrarı bir
yere kadar. Bu yöntemin üretim değil tüketim ekonomisini beraberinde
getirdiğini gördük. Sonrasında üretim ve yatırım ekonomisine dönüşmeyen finans
ülkeleri eninde sonunda kaosa sürüklediğini yaşayarak anlıyoruz.
AK Parti iktidarları boyunca finans ekonomisinin döviz
kurlarını sürekli baskılandığını görülüyor. Bunun sonucu olarak görece sağlanan
ferahlığın ne kadar aldatıcı olduğunu tecrübe ettik. Özellikle üretim
sektöründe kur düşüklüğü nedeniyle hammadde konusunda nasılda dışa bağımlı hale
gelmişiz. Dış ticaretimiz tamamen ithal
ikameli üretim sistemine dönüşmüş.
Geldiğimiz noktada Türkiye’nin iki aydır yaşadığı ekonomik
kaosa bir daha düşmemesi için önemli bir fırsat doğdu. Bu fırsatı kesinlikle
değerlendirmek zorundayız.
Türkiye hammadde üretimini hızla yerlileştirmesi gerekiyor.
Bir taraftan toprak olarak ihraç ettiğimiz madenlerimizi ara madde ve mamul
madde sektörüne dönüştürmeliyiz. Üretimi büyütülmeli ve desteklenmesi gerekiyor.
Diğer taraftan TÜPRAŞ gibi petrol ürünlerine dayanan ve pek çok sektörün
hammaddesinin kaynağı olan yan ürünler için yeni yatırımlara yönelinmelidir.
Sadece bu alanlar değil. Halen ithal ikameli sanayi üretim
sektörleri hızla analiz edilerek bu hammadde tedarikinin yerlileştirilmesi
sağlanmalıdır.
Bunun için Ticaret Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,
TOBB-Ticaret-Sanayi odaları ve TESK dâhil ilgili kurumların ortak bir çalışma
başlatmalıdır. Oluşturulacak veri tabanları ile en fazla ithal ikamesine bağlı
hammadde sektörlerinin ihdası için harekete geçilmelidir.
Diğer taraftan ülke genelinde hızlıca üretim sektörleri arasında
network oluşturulmalı, bu sayede hammadde ve ara mamul ihtiyacının daha hesaplı
karşılanması için seferberlik başlatılmalıdır. Bu konuda TOBB, OSB’ler ve
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na büyük görev düştüğünü vurgulamakta yarar var.
2020 yılı Kasım ayında Balıkesir OSB’de yaptığımız bir
araştırmada aynı bölgede faaliyet gösteren işletmelerin birbirlerinin üretim
segmentlerinden haberdar olmadıklarını fark ettim. Oysa aynı OSB’de faaliyet
gösteren işletmelerin işbirliği birçok faydalar sağlayacaktır.
Geldiğimiz noktada yaşanan ekonomik kaosun fırsata
çevrilmesi için devletin ve iktidarın gereken analizleri yapmaya ve hızla bu
durumun faydaya çevrilmesine ihtiyaç vardır.
Döviz kurularındaki artış nedeniyle %10-15’lik bir hammadde
ithalatını dahi yerli üretim üzerinden karşılayacak hamle bile geleceğimizin
teminatı haline gelecektir.
Krizi fırsata çevirmenin zamanıdır. Düştük. Doğrudur. Ama
bir avuç toprakla kalkmasını bilelim.
Kalın sağlıcakla…