Krizden fırsat değil, fırsatçı doğdu!
Krizlerden fırsatlar doğar. İnsanoğlu en çaresiz olduğu zamanlarda daha üretkendir. Ayrıca daha fazla çözüm odaklı çalışmalara imza atmıştır. İnsan zihninin en hızlı ve en fazla çalıştığı zamanlar genellikle köşeye sıkışıp yapabilecek hiçbir şeyi kalmadığı zamanlardır. Bununla ilgili olarak da bir deprem veya trafik kazası anında beynimiz hızlı bir şekilde çalışarak hayatımızı bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçirirken neyi, nerede, neden ve nasıl yanlış yaptığımızı en seri şekilde görüyor ve bunun pişmanlığını içimizde yaşayarak alternatif durumlar üretiyor. Bu söylediğimiz şeyler için ayırdığımız süre ise beş saniyeyi geçmiyor.
Hem bireysel hem de toplumsal bir varlık olan insan için
durum böyle iken, en çaresiz olduğumuz zamanlarda daha kalıcı çözümler
üretmemiz tabii bir durumdur. Milattan öncesinde yerleşik hayata geçmekte olan
insanlık en zor zamanlarında tekeri icat ederek hayatlarını kolaylaştırmanın
yolunu bulmuştur. Bu icat en ihtiyaç duyulan zamanda ortaya çıkarılmış ve
insanlık tarihi boyunca da faydalı bir icat olarak karşımızda durmaktadır.
Krizlerden fırsatlar doğurmak insanoğlunun kodunda vardır ve
bu kod en ihtiyaç duyulduğu zamanda ortaya çıkar. Bu anlamda da en büyük
icatlar en çetin zamanların neticesinde ortaya çıkmıştır.
Hali hazırda ölüme ramak kalmış bir vaziyette yaşadığımız
dünyada bir dar boğazdan geçiyoruz. Bugünkü yaşantımıza kadar şahit olduğumuz
en büyük krizi yaşıyoruz. Bu kriz ne ekonomik, ne siyasi ne de askeri bir
krizdir. Bu bir sağlık krizidir. İhmalimizin bedelini sadece kendi canımızla
değil, sevdiklerimizin ve tüm insanların canıyla ödüyoruz.
Maske, eldiven, dezenfektan… Hayatımızın vazgeçilmezlerinden
oldu. İnsanlarla ilişkilerimizin ölçüsünü samimiyetimizle değil, sosyal mesafe
ile belirliyoruz. Bu öyle bir kriz ki, bedelini canımızla ödüyoruz. Şakası da telafisi
de olmayan bir kriz kapımızdan içeri girdi, evimizin başköşesine yerleşti.
Günlük yaşantımızda yapacağımız işleri ve yarına dair planlarımızı bu krizi
hesaba katmadan yapmamız imkânsız bir hal aldı.
İnsanların canları pahasına mücadele ettiği bu zamanlarda
bazılarımız da krizden fırsatlar doğar yerine krizden fırsatçılar doğar ilkesi(zliği)yle
hareket ediyor.
Maalesef ki karantinanın ilk zamanlarında şahit olduğumuz
görüntüler içler acısıydı. Ahilik kültürünün temelinin atıldığı bu topraklarda
sözüm ona bazı esnaflar temel gıda maddelerini stoklayarak köşe dönme yollarını
seçtiler. Lakin o şekilde dönülen köşelerin bitim noktasında esfeli safilinin olduğunu hiç hesaba katmadılar.
Gıda ürünleri iki üç kat fiyatlara satılırken maske,
eldiven, dezenfektan gibi ürünler ise fahişin de ötesinde vicdansızlık
seviyesinde rakamlara satıldı. Üç beş liralık ürünler on on beş kat fazla
fiyata satıldı. İnsanlar canlarıyla imtihan olurken krizi kendi lehine fırsata
çevirme gayretinde olanların virüsten daha tehlikeli oldukları bir kez daha gözler
önüne serilmiş oldu.
Şimdilerde ise uzaktan eğitim nedeniyle bilgisayardan,
tablete, yazıcıya, görüntü ve ses sistemlerine varana kadar eğitimde kullanılan
teknolojik ürünlerin fiyatları tavan seviyesine ulaştı. Bu zor zamanlarda
insanların işini kolaylaştırmak yerine, sorunlarından ve ihtiyaçlarından
nemalanmaya başladılar. Fırsatçılar boş durmuyor.
Çaresizliklerden faydalanmak bizi insanlığımızdan
uzaklaştırır. Ağlayanın malı gülene fayda vermez diye boşuna söylememiş
atalarımız.
Bugünler Allah'ın izniyle elbet geçecek ve hatırımızda
kalanlar bize yapılan iyilikler ve kötülükler olacaktır. Bu dünyanın tartısı
şaşmış olsa bile ahiretteki tartı asla şaşmayacak.
Canımızla imtihan olduğumuz bugünlerde yaşadığımız bu krizde
kendi kendimize yetmeyi öğrenecek, yaşamanın ve yaşatmanın ne kadar faziletli
bir eylem olduğunu idrak etmiş olacağız.
Unutmayalım ki Allah, kulunu asla sahipsiz bırakmaz.