Kriz Masası!..
Şu “6’lı Masa muhabbeti” bitti mi, ne?
Meral
Akşener’in dağıttıktan sonra kırıp döktüklerini toparlamak için geri
döndürüldüğü Masa’dan pek bahis yok bugünlerde.
“Ne Masa’ydı
ama” değil mi?
“Noter Masası,
Kumar Masası,
Katlanır Masa,
6’lı Masa,
7’li Masa,
NATO Masası…”
Birçok isim takılmış “Masa”ya…
“Kriz Masası” bugünkü yazımın başlığı.
Meral Akşener’in “malûm
yöntemlerle” yatıştırılmasının ardından, Kemal Kılıçdaroğlu’nun duruma
hakim olduğu, sırtını terör örgütüne dayadığını ilân eden HDP’nin “Masa”ya alenî desteğinin önünde hiçbir engelin
kalmadığı söylenmişti.
Cezaevi’ndeki Selahattin
Demirtaş da, işi iyice sağlama almak için “Rahat Dur Meral Hanım!” özetli “muhtıra”yı
yayımlayınca ve muhatabı da bu durumu “hazin
sessizlikle” karşılayınca…
“Son direniş noktası da çökertildi!” denmişti.
Denmişti ama, evdeki hesaplar çoğu zaman çarşıya uymaz.
Meral
Akşener, olan bitene boyun eğince bugüne kadar ona destek verenlerin
hepsi aynı şeyi mi yapar?
Parti’nin en ağır isimlerinden Yavuz Ağıralioğlu’nun “Biz
çocuklarımızın katillerinden medet ummayacağız!” gerekçeli istifasını “tek kişilik” bir tavır olarak gören
var mı?
İyi Parti’deki erimenin hızlanarak devam ettiğini göremeyen var
mı?
*
Muharrem İnce, “Parsel
parsel satın almışlar Atatürk’ün Partisi’ni” diyor malûm.
Ağıralioğlu da, çok
daha ince ifadelerle, “tehlikeye”
dikkat çekiyor.
Masa’nın iki “büyük”
partisi.
Biri hâlâ “büyük” de,
diğeri ne kadar büyük, mesela Cem Uzan’ın
bir dönem rüzgârını estiren partisinden ne kadar büyük, tartışmalı!..
Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı’na kapak atabilmek için
aklında, “hayâl”inde ne varsa
veriyor.
Seccade Krizi’nden sonra da, hayal^ı kesenin ağzını iyice açtı
malûm.
“Herkese
iki anahtar, kim ne veriyorsa benden beş fazlası!”
“Yok mu
arttıran?” politikası…
“Bütün
tuşlara basmak” da deniyor buna!
Ona cumhurbaşkanı yardımcılığı, buna bakanlık, şunlara beşer,
onar, yirmişer vekillik…
Ne bitmez kaynakmış bu?
Meral Akşener’in daha sonra “malûm yöntemlerle” döndürüldüğü
“Masa”yı dağıtırken neler dediğine bir kez daha bakın;
Kemal
Kılıçdaroğlu’nun bunları niçin yaptığının, CHP’yi bile niçin böylesine gözden
çıkarttığının cevabı var orada!..
E, şimdi, Koca CHP, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “şahsi hırslarına” feda mı edilecek?
NE OLURSAN
OL, MİLLİ OLMA!..
Geçtiğimiz günlerde, ahir ömründe Bülent Ecevit’e siyasi komplo kuranlarla, Deniz Baykal’ı kaset üzerinden devre dışı bırakanlara işaret etmiş
ve o günlerde yazdıklarımızdan misaller vermiştik.
Bülent
Ecevit’e ve Deniz Baykal’a “Esas
tehlikeye dikkat çekerek!” destek
verdiğimiz için “Muhafazakâr Mahalle”den
bazıları tarafından hedefe yerleştirildiğimize de şöyle bir temas etmiştik.
“Bizim mahalleden değilse, mutlaka kötüdür!”
Ne “dar” bir bakış
açısı bu böyle!..
Evet,
Bunlar “Atatürkçü Sol”u
ya da “Ulusalcı Sol”u etkisiz hale
getirmeyi hedefleyen operasyonlardı
“Atatürkçü Sağ” diyerek
işaret ettiğimiz MHP’yi etkisiz hale getirmek için de, başta “kaset” olmak üzere birçok “komplo” aracı kullanıldı malûm.
Rahmetli
Erbakan Hoca’ya siyaset hayatı boyunca yaşatılanlar da, aynı çerçevede.
Milli Görüş, Türkiye’yi bölmek isteyenlerin önündeki en büyük
engellerden biriydi ve onu da dağıtmak için çevirmedikleri dolap, sızmadıkları
yapı kalmadı.
Dikkatinizi çekiyordur, Sayın
Erdoğan’ın dış güçlerin hedefine yerleştirilmesi, daha çok son beş altı
senede oldu.
İçerideki “unsurlardan”
kurtuldukça (ki kurtulması gereken birçok
unsur var hâlâ!) “Milli Hamlelere “ağırlık verdikçe üzerindeki
“dış baskı” da arttı.
Yani…
İster sağcı olun, ister solcu,
İster Atatürkçü olun, İster
İslamcı,
İster Milliyetçi olun, ister Ulusalcı…
“Milli
Duruşunuz” varsa…
Mutlaka hedefe yerleştiriliyorsunuz!..
Olan biteni, “Masadaki Partilerin”
tabanları da hepten görmüyor değil.
Masa’daki partilerde görev yapanların hiçbiri görmüyor değil.
“Şunu, şunu, şunu bir araya getirir.
Her parti
üzerinden farklı kesimlere mesaj verir,
Vatandaşa güller,
karanfiller uzatır…
Kadınlardan,
erkeklerden, eşcinsellerden oy alır…
Gerekirse
nutuktan bir pasaj, gerekirse Kur’an’dan bir ayet okur…
Bir selam
Kandil’e, bir selam Trabzon’a, bir selâm Diyarbakır’a, bir selâm da Balgat’a çakar…
İktidara otururuz!” hesapları
yapılsa da…
Evdeki hesap başka, çarşıdaki hesap başka!
*
Şimdilerde “Kriz Masası”
fena halde fokurduyor.
Adaylıklar belirlendiğinde, listelerin son şekli ilan edildiğinde,
işler iyice karışacak…
Bugüne kadar sessiz kalanların büyük bölümü de o günlerde sahneye
çıkacak ve Muharrem İnce’nin, Yavuz Ağıralioğlu’nun tepkilerinden çok
daha fazlasıyla gündeme gelecek…
“Ona
cumhurbaşkanı yardımcılığı, buna bakanlık, yüzde birin onda birlerine beşer,
onar,yirmişer milletvekilliği” dağıtarak nereye kadar
yürüyebilirsiniz?
“Hayâl
satarak” nereye kadar?
Şimdilik susan şahısların konuşmalarını nereye kadar engelleyebilirsiniz?
Politika bu, hele “kişisel
beklentiler” karşılanmasın…
Bugüne kadar susanlar, öyle bir çıkarlar ki ortaya…
*
“Memleket
elden gidiyor…
Üstelik
biz de bir şey alamadık!..”
*
Bu iki “sıkıntı” bir
araya gelsin hele…
Eli kulağında, aday listeleri kesinleşecek işte.
Ne kaldı ki şunun
şurasında...