"KPSS Depremi!.." ÖSYM'de neler oluyor?
Aslına bakarsanız;
“Devletimizde neler oluyor?” demek daha doğru ama, “internet aramalarında” KPSS öne çıktığı için bu başlığı seçtim.
Madem öyle yaptım, oradan başlamalıyım.
Gelişmeleri takip etmişsinizdir, bu yılki KPSS sınavı gündemin birinci sırasında…
Kul hakkından, ülke güvenliğine kadar nice boyutu olan bir tartışma.
*
Önce “Sınav Emekçileri”nden bahsedelim.
Bizim de Devlet Memuru olabilmek için “mülâkattan önceki” en önemli aşamayı geçmeye çalışan ikinci, üçüncü dereceden yakınlarımız var.
Bunlardan birinin Babası, 2000 sonrasına kaldığı için “prim ödedikçe maaşı düşen” ve bundan dolayı da İstanbul’da kiraya bile yetmeyen emekli maaşına sahip bir kahraman vatan evlâdı.
Gerçekten kahraman; 15 Temmuz’da Sayın Cumhurbaşkanı’ndan çağrı gelmeden Türk Bayrağı ile sokağa çıkanlardan.
Bu kahraman, yerli, milli vatan evlâdının aynı vasıflardaki evlâdı, özel sektörde, asgari ücretle çalışıyordu ve onun maaşı sayesinde aile biraz nefes alabiliyordu.
Amma velâkin özel sektör, genci o kadar çok çalıştırıyor, bütün hayatını öylesine elinden alıyordu ki…
Bu şartlarda ihtiyaç duyduğu 85-90 puanı alabilmesini sağlayabilecek kadar ders çalışabilmesi mümkün değildi.
Ailece oturdular karar verdiler;
“Bu özel sektörde gelecek yok. Bakın, pandemi bile olsa devlet memuru yine maaşını alabiliyor. Özel sektördeki ise her an ayazda kalabilir!” diyerek ve “memuriyetin” diğer avantajlarını da düşünerek gencin işten ayrılıp KPSS’ye hazırlanmasına…
Bunun için de borç harç, “KPSS hazırlık dersleri almasına” karar verdiler.
İşte bu genç de, KPSS’ye girenlerden.
“Çok zor, çok zor. Türkçe sorularını öyle hazırlamışlar ki…”
Böyle diyordu genç sınav sonrasında…
Ve şunu da ekliyordu:
“Ben, tam da seçim öncesinde sınavın bu kadar ‘kazık’laştırılmasını
tesadüfe mi bağlayayım abi”
Şüpheli bir durumdu.
Amma velâkin şüpheyle hareket edilmezdi.
Zor ise, herkes için zordu.
Böyle düşündüm, sosyal medyada tartışma başlatmadım.
Kulağımın üzerine yattım.
Ve önceki gün…
Bazı paylaşımlar çekti dikkatimi…
Bir “yayınevi”nin, “dershane”nin (dershaneler kapatıldı ama işin burasını boş verin) Deneme Sınavı’nda “müşterilerine” sorduğu sorular, "aynen" KPSS’de çıkmış.
Ne tesadüf, dedik.
Yok öyle demedik, “Ne tevafuk” dedik.
Olmadı.
Kulağımızın üzerine yatalım dedik, rahat edemedik.
Hızla topa girdik.
ÖSYM’yi derhal açıklama yapmaya davet ettik.
Açıklamanın da, “Konu tarafımızdan hassasiyetle incelenmektedir, kimsenin endişe etmesine gerek yoktur!” kıvamında olması gerektiğini bile yazdık sosyal medyada.
Yani, şu aşamada, hemen, “İddialar yalandır ya da doğrudur” demenin faydası yoktu.
“İnceleniyor” denmesi, vakit kazanmak için yeterliydi.
Bu arada inceleme yapılır, sonuca ulaşılırdı.
Yok; ÖSYM böyle yapmadı, -nedense- hemen iddiaları yalanlama yoluna gitti ve sınavı övdü.
O sırada sosyal medyada fırtınalar kopuyordu.
İnfial halindeki gençler ve ailelerinden de “Bu ne iştir!” diye soranlar oluyordu.
Bunlar arasında, iktidar partisi için çalışanlar da vardı, iktidara karşı olanlar da…
Mesele “parti-iktidar-muhalefet” meselesi olmayı çoktan aşmış, bir güvenlik meselesi haline gelmişti.
“Sınavlar”, “soru çalmalar” üzerinden Türkiye’ye hangi operasyonların çekildiğini çok iyi bilen vatandaşlarımız, meselenin bu yönüyle de yakından ilgileniyorlardı.
Bize ulaşanlar da, “Abi yine bir örgüt operasyonu mu bu?” diyorlardı.
Malum, “at izi, it izi birbirlerine karışmış” halde.
Cumhurbaşkanı’ndan, Cumhurbaşkanı’nın en yakınları arasındaki Eski Maliye Bakanı’na kadar niceleri tarafından dile getirilen bir durum bu.
Ne kadar zor bir dönem, hay bin kunduz!
*
Neyse…
Gelelim yine önceki güne…
O sıcak saatlerde, biz de gerçekten risk aldık.
Bu işin üzerindeki şüphe bulutlarını aralamaya çalıştık.
Düşünebiliyor musunuz, ÖSYM yalanlamış, siz konunun üzerine gidiyorsunuz.
Ortamda bu işi istismar etmek isteyen ülke düşmanları da var..
Amma velâkin gerçekten de şüphe çeken durumlar da var.
İyi niyetle sorgulayanlar da var.
Biz riski aldık.
Üzerine gittik.
Bu arada, “goygoycular” her zaman olduğu gibi “Cumhurbaşkanı’nı bekle gör, terse düşme, çıkarlarını tehlikeye atma!” taktiğini uyguladılar.
Sessizliğe büründüler!
Bizim için…
Yine…
Ortada “sap” gibi kalma tehlikesi belirdi!
Sonra…
**
SAYIN CUMHURBAŞKANI DURUMA EL KOYUNCA!
Cumhurbaşkanı’ndan "beklenen" açıklama geldi; konunun incelemeye alınması için Devlet Denetleme Kurulu’nun görevlendirildiği ve tek bir vatan evlâdının emeğinin zayi olmasına izin verilmeyeceğini belirtiyordu kendileri.
Ya böyle yapmasaydı da Sayın Cumhurbaşkanı, “İddialar şer odaklarının iddialarıdır” muhtevalı bir açıklama yapsaydı!
Hadi bakalım, durup dururken girdin mi şer odaklarının arasına!.
Goygoycular rahat nasılsa, ne olacak, topa girmediler.
“Bekle gör!” politikasını uyguladılar.
Sonra da…
“En Kahraman Rıdvan” kesildiler!..
Aslanlarım, koçlarım benim!..
Yiğitlerim “yiğide”lerim benim!..
İşte saatler böyle geçti.
Sonra, Sayın Cumhurbaşkanı ÖSYM Başkanı’nı görevden aldı!..
***
Şimdi gelelim sadede.
Görevden alınan ÖSYM Başkanı’nı tanımam etmem.
Daha önce bir “LGBT’cinin” şarkısı ÖSYM sorusu olarak adayların karşısına çıkartıldığında tepki göstermiştim.
O da, derhal konunun incelenmesi talimatını vermişti.
Biz de “ÖSYM’nin inceleme başlatması güzel, Sayın Cumhurbaşkanı da ÖSYM hakkında inceleme başlatmalı!” diye yazmıştık.
Şimdi inceleme başlatıldı.
Bakalım altından neler neler çıkacak…
ÖSYM Başkanı, belki de bir oyuna getirildi.
Kim kimdir, kimin etrafında kimler vardır, böyle bir ortamda bilinemez ki…
Bakalım;
Bütün gerçekler ortaya çıkar umarım.
Sınav temiz mi, kirli mi?
Bu konu net bir şekilde ortaya konulmalı.
Sorumlular ortaya çıkartılmalı ve hukuk neyi gerektiriyorsa o yapılmalı.
Başka…
Bir dolu dert.
Son vakitlerde birçok kurumdan “sıkıntılı” sesler geliyor.
İçeride “Ana Muhalefet” köstebeklerinin olduğundan bahsediliyor.
Bu iddianın doğru olduğunu düşündüren birçok hadise var.
Kimler o köstebekler?
Şüphe ettiklerimiz var ama şüpheyle, zanla hareket edilmez ki!..
Neler yaşıyoruz, biz neler?..
Düşünebiliyor musunuz;
Merkez Bankası Başkanı, “bazı kurumsal firmaların” , yatırım bahanesiyle çektikleri “ucuz maliyetli” Türk Lirası cinsinden kredileri götürüp Amerikan Doları’na yatırdıklarını açıklıyor.
Tam 55 milyar dolar almışlar birkaç ayda!..
Bunu söyleyen Ana Muhalefet Genel Başkanı değil, Özgür Özel değil; Merkez Bankası Başkanı.
Üstelik, “Liste de elimizde!” diyor Sayın Başkan.
Bu kredileri kimler, kimlere nasıl verdiler?
Vatandaş üç kuruş çekmek isterken kırk dereden su getirtenler, bu kredileri nasıl dağıttılar, kimlere dağıttılar, hangi teminatlar karşılığı dağıttılar ve listede kimler var?
Kimileri “Liste miste yok!” diyor.
Olur mu?
Liste olmasa, Merkez Bankası Başkanı “var” der mi?
“Var”a mı gidelim şimdi yani?
*
Sonuçta şu oldu bu oldu, dolar tırmandı?
Buna kimler sebep oldu?
Hayatımızı kimler zorlaştırdı?
Merkez Bankası Başkanı’nın “iş dünyası büyüklerinin” tepkisini çeken açıklamaları çok önemli, çok çarpıcı değil mi?
Nedense, Ana Muhalefet bile pek gitmiyor bu işin üzerine!
Medyada, büyük ölçüde sessiz!..
Neden acaba?
*
Şimdi…
Bu durumda, ne yapsan Serdar?
Dalsan mı dalmasan mı?
Dalacaksan nereye kadar dalsan?
Dalsan çıkabilir misin, dibi bulabilir misin?
Amma zor bir dönem!
Şu hale bakın; sınavı iptal etmek yüz sıkıntı, etmemek ise bin!..
Bu güne kadarki sınavlar ne kadar “steril”di.
Bu da tartışılıyor haliyle.
Gençler soruyor:
Bundan sonra nasıl motive olacağız?
*
Uyardıkça “dışlıyorlar” bizi de!
Hay bin kunduz!