Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.04
Gram Altın
3003.69
BIST 100
9446.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Köylülük Ve Şehir Kültürü

1927'de Türkiye'de nüfus 13.648.000 imiş ve insanların %75'i köylerde %25'i ise şehirlerde yaşıyormuş. 2009'a geldiğimizde nüfusumuz 72.561.000 olmuş ve bu oranlar tersine dönmüş. Yani hızlı bir şehirleşme söz konusu. Giderek köy yerine şehirde oturmak tercih edilmektedir:

u00b7 Köylerde miras yoluyla tarım alanlarının daralması ve iş imkanlarının azalması

u00b7 Eğitim sağlık hizmetlerinin yetersizliği

u00b7 Şehirlerde hayatın daha rahat olduğuna inanılması

u00b7 Köyde yaşamanın hakir görülmesi

u00b7 Şehirde daha güvende olduğunu hissetme

u00b7 Çocuklarına daha iyi gelecek hazırlama isteği gibi faktörler şehirleşmeyi artırmaktadır.

Peki bu oranda şehirli olabildik mi? Sorunun cevabı hayırdır. Ama önce köylü ve şehirli derken neyin kast edildiğini izah edelim.

Şehirler sanatsal ve kültürel mirasa sahip, canlı ve dinamik büyük yerleşim birimleridir. Şehirli olmak sadece şehirde yaşamak değildir, sosyolojik anlamdadır ve zihinsel bir aktivitedir. Şehir yaşamı köye göre karmaşıktır; insan ilişkilerinin, ekonominin, hukukun, meslek ve uzmanlıkların, kültürel hayatın en üst seviyede oluştuğu ve buna karşılık karmaşık problemlere çözümler üretildiği yerdir. Yani şehir hayatı üretken, yenilikçi, bilim, sanat, kültür, orijinal düşünce gibi değerlerin geliştiği ortamdır. Şehirlilik, bir yaşam tarzıdır, bir kolektif bilinçtir. Şehirli spor, sinema, kütüphane, tiyatro, müzik gibi sosyal ve kültürel tesislere ihtiyaç duyar. Şehirli olmak görgülü, nazik, anlayışlı ve cömertliği gerektirir.

Köyde ise hayat kolaydır. Dengeler yerine oturmuştur. İş bölümü ve uzmanlaşma zayıftır. Haberleşme imkanları kıt, sosyal ilişkiler şebekesi dar, ilişki yoğunluğu düşüktür. Düşünce ve bilgi alışverişi, bilgiye ihtiyaç duyma şehre oranla oldukça azdır. Yeniliğe kapalıdır, alışkanlıklarına körü körüne bağlıdır.

Burada köyde oturanları küçümsediğimiz zannedilmesin. Kişi köyde şehirli, şehirde köylü olabilir. Önemli olan zihniyettir.

Yine eğitim almakla da şehirli olunmaz. Geçenlerde bir profesör arkadaşımla şehrin valisine nezaket ziyareti yaptık. Kısa tutmamız gereken ziyareti arkadaş lüzumsuz konulara dalarak uzattıkça uzattı. Hakiki şehirli olan vali bey kibarlığından bir şey diyemedi. Sonunda araya girmeyi başardım ve ayağa kalkıp validen müsaade istedim. Çıkışta kapıda bekleyenlerden vali beyin randevularının biriktiği anlaşılıyordu. Bu arkadaşımız profesördü, şehirde ikamet ediyordu ancak zihniyet olarak köylüydü.

Köyden çıkan peygamber veya nebi yoktur. Bütün dinler gibi İslamiyet de şehirli yapıdadır ve şehirde doğmuş, şehirden kırsala yayılmıştır. Zaten medeni (şehirli) ve köylü (bedevi) kavramları da kökenini İslam'dan alır. Kur'an-ı Kerim'de sosyolojik bir kategori olarak "bedevilik" övülmez, aksine yerilir.

Ancak günümüzde Üstad Mehmet Şevket Eygi'nin deyimiyle, "Türkiye'de İslamu00ee hareket tam manasıyla bir köylü hareketine dönüşmüş durumdadır. İslam'ın bayraktarlığını kırsal kesimliler, köylü zihniyetliler yapıyor." Bu yüzden alimler köy kültürüyle yetiştikleri için şehirliye İslam hakkıyla anlatılamıyor; kentli, aydın ve modern yaşamı tercih edenlerin ihtiyaçlarına cevap veremiyorlar.

Şehirli zihniyette olan; sanata, estetiğe, kitaba, kültürlü olmaya önem verir. Haramdan, yalandan, yalakalıktan, hilecilikten kaçınır. Doğru sözlü, saygın, kibar, nazik ve anlayışlı olur. Cami mi yaptıracak; dış görünüşünün ve iç yapısının sanatlı, estetik ve güzel olmasına özen gösterir.

Kısacası köyde yaşamak ile şehirde köylülükte ısrar etmek birbirinden ayrıdır. Şehre yerleşenleri dışlamak değil, onları şehre adapte etmek ve şehirlileştirmek hedefimiz olmalıdır. Çünkü şehirli olmak; insanın kendini yenilemesi, aşması ve anlayışını genişletmesi anlamına gelir. Medeniyetler şehirlerde doğar ve gelişirler.

Yazımızı Ahmet Turan Alkan'dan bir alıntı ile bitirelim:

"Günün birinde yeniden bir Türk Rönesansı doğacaksa bunu şehirli Türkler, Türk şehirlerinde gerçekleştireceklerdir. Dünya tarihinde köy vasatında yükselmiş medeniyet yok. Meseleye bir de bu açıdan bakmalı."