Köye dönüşler!
Çocukluğumu İstanbul, Haseki’de geçirdim.
Sur içinde, Aksaray Topkapı Hattı’nda bir semt.
Haseki Hastanesi’ni ve Cuma Pazarı’nı hemen herkes bilir.
Geçtiğimiz hafta alış veriş için Cuma Pazarı’na giden bir büyüğümüz, “Sorma Serdar” dedi;
“O güzelim Cuma
Pazarı ne hale gelmiş! Adım atacak yer yok. Yaşanmaz burada, yaşanmaz
İstanbul’da!”
Evet, yaşanmaz da…
Ne yaparsın?
*
Biraz kafa dinlemek için geldiğimiz Kastamonu’nun Araç İlçesi’ndeki pazar da Cuma günleri kuruluyor.
Pazarın hemen yanındaki “çay bahçesi”nde otururken epeyce lâfladık Araçlılarla.
Etrafa epeyce yeni bina yapılmış, siteler çoğalmış.
İstanbul, Ankara, Kocaeli ve diğer büyükşehirlerdeki evlerini satıp, kiraya verip buraya yerleşenlerin sayısının hızla arttığından bahsettiler.
Araç şirin ve “küçük” bir ilçe, aşağı yukarı 20 bin nüfusu var.
Sağlık ve eğitim alanlarındaki imkânları kısıtlı.
Bazı eksiklikleri var tabii büyükşehirlere, orta boy şehirlere göre.
Buna mukabil yeşilliğini, güzelliğini muhafaza ediyor.
Civarda çok sayıda köy var, buraya yerleşenler köy hayatına da çok yakın oluyor.
Artısını eksisini hesap ederek “yerleşmeyi” düşünenlerin taleplerinden dolayı, yeni dairelerin fiyatları hayli artmış.
İki artı bir daireler 600, 700 bin lira civarıymış, biraz daha büyükleri için 1 milyondan bahsediliyor.
Büyükşehirlerde evleri olan bazı “sağlıklı emekliler” oradakini satıp buradan satın alıyorlarmış.
Bazıları da oradakini kiraya verip, buradan kiralık ev tutuyorlarmış.
İstanbul’da ev kirası en az 4 bin lira malûm, burada ise en fazla bin lira.
*
İmkânı, hevesi olanlar mekân değişikliği yapıyor işte.
Sohbet ettiklerimiz arasında böyle imkânları olmayanlar da vardı.
Mesela, bir beyefendi üç yıl evvel emekli olmuş.
Yakınlarda baba köyü varmış, orada da üzerine ev yapabileceği müstakil tapulu toprağı, elinde de Araç’ta ev almasına yetmeyecek kadar parası.
Şimdilerde köye ev yaptırmak iyice zorlaşmış; proje, harç şu bu, birçok kalem saydı ve “yöneticilerimizden” köye dönüşü zorlaştırmamalarını, aksine teşvik etmelerini istedi emekli beyefendi.
Artık yaşanmaz hale gelen şehirlerimizden buralara, köylere gelişler artsa…
Eski evlerini toparlamak, yeni ev yaptırmak isteyenler için “teşvik edici” uygulamalar olsa…
“Çok iyi olmaz mı?” diye sordu Araç’taki emekli vatandaşımız.
****
KÖYLERİMİZ BİTMEDEN!
Malûm;
Milli Eğitim Bakanlığı, kesintisiz eğitimden dolayı boşa düşen köy okul binalarının değerlendirilmesi için çalışma başlattı.
Kapanmak üzere olan birçok köy için küçük bir umut ışığı.
Biliyorsunuz;
birçok köyde “yaz kış kapısı açık” hane kalmadı gibi.
Misafir olduğumuz köyde 30 yıl önce 100’den fazla civarı hane varmış, kışın bacası tüten.
Şimdi, sadece 3 ev kalmış!..
Oralarda da, -Allah uzun, sağlıklı, hayırlı ömürler versin- iyice yaşlanmış güzelim insanlarımız.
Bu durumda birçok köy var.
Civar köylerden Araç Cuma Pazarı’na inenler, “Yakında bizim köyler kapanır!” diyorlar.
Buna mukâbil, köye ev yaptırmak ya da ata yadigârı evi toparlatıp hiç olmazsa yazları buralarda kalmak isteyenler de var.
Şimdilerde, işler iyice “prosedüre” bağlanmış durumda, eskiden olmayan birçok masraf kalemi sıralanıyor.
Malzeme fiyatları da arttıkça artıyor.
Şöyle küçük bir ev kondurmanın maliyetinin en az 400 bin lira olduğu söyleniyor.
Köye yerleşmek en azından birkaç aylarını köyde geçirmek isteyen vatandaşlarımıza kolaylıklar sağlansa çok iyi olmaz mı?
Tabii bir ev yaptırmakla bitmiyor iş.
Sağlık imkânlarının geliştirilmesi de çok önemli.
Çoğu vakit Kastamonu’ya, Karabük’e sevk ediliyor Araçlılar.
Oralardan da, Ankara’ya İstanbul’a!
*
Küçük yerleşim birimlerinde iş bulabilmek kolay değil elbette.
Küçük yerin büyük sıkıntısı.
Bununla birlikte, buralara yerleşmeyi düşünenlerin çoğu “hazır para” getiriyor; emekli maaşları , diğer gelirleri var.
Dolayısıyla…
“Köye dönüş”ün yolunun açılması, buraların ekonomilerini canlandırır, iş bulmak da bu kadar zor olmaz.
*
“Köye dönüş”ün beni en çok heyecanlandıran tarafı başka aslında.
Köylerimizde hâlâ muhafaza edilen Anadolu Medeniyeti’nden uzak kalmayalım istiyorum.
Sevgi buralarda, saygı buralarda, misafirperverlik buralarda, dede-nine şefkati buralarda.
Köylerimiz eskisi gibi değil, artık pekçok ürün “üç harfliler” denilen zincir marketlerden satın alınıyor ama…
Yine de direnenler, “tabii olanı” üretmeye ve tüketmeye çalışanlar var.
“Köyü dönüş” teşvik edilir ve bu sayede köylerimiz “bitkisel hayattan” kurtarılabilirse, çocuklarımızın gençlerimizin de bir ayakları köylerde olur.
Geçmiş ile bugün arasında güzel köprüler kurulur.
Şefkatten mahrum çocuklar, “Hoş geldin yavruuum” diyerek gülümseyen şefkatli yüzlerle buluşur.
Hayvancıklarla arkadaş olur, doya doya koşmanın mutluluğunu yaşar.
Belki de, köyün imamı gayretli çıkar..
Ruhun, kalbin beynin açıldığı o güzelim ortamda, çocuklarımıza güzel bilgiler verir.
*
Buralarda, “Şekerim vardı, tansiyonum yüksekti, iki haftada kendime geldim” diyen çok sayıda vatandaş görüyorum.
“Oraya buraya gideyim; kuşburnu ,böğürtlen, erik toplayayım derken sürekli olarak hareket ediyorsunuz.
Uykunuzu güzelce aldığınız için erken ve zinde kalkıyorsunuz.
Bunun da sağlığınıza faydası oluyor haliyle.
Şehirlerde “harala gürele”, ne o öyle!..
*
Ben, şehirlerde canı sıkılıp duranların, bunalıp dağılanların imkân varsa köye yerleşmesini, olmuyorsa, sadece yazları köyle geçirmenin yollarını aramalarını, o da olmuyorsa yılda en az iki haftalı köy dinlenmesine ayırmasını tavsiye ediyorum.
Her “tatil döneminde” o kalabalık, yapış yapış, ter kokulu, pis kokulu, gürültülü yerlere “akın” başlıyor.
“Köyde büyümüş” insanlarımızın bile, nice masrafa, eziyete katlandıklarını, oralardan sosyal medya paylaşımları yaparak güya hava attıklarını görüyorum.
Güya “tatil” yapıyorlar, ne tatili eziyet eziyet!
İçlerinde “bankadan tatil kredisi” çekenler bile var, bir haftalık işkence için dünyanın borcuna giriyor, sene boyunca borç, faiz ödemeye çalışıyorlar!
Onlar için diyecek fazla bir şey yok, elimizden geldiğince tavsiyelerde bulunuyoruz, o kadar.
Elindeki sınırlı imkânlarla köylerine sahip çıkmak isteyenler var ya, onlar teşvik edilebilir.
Yazıyı bitirmeli, zira birazdan içinde bulunduğumuz şu güzel ormanlardan ayrılıp, “büyükşehir”e doğru yola çıkmak mecburiyetindeyiz.
Büyüklerimizin ellerinden öperek birer kez daha dua alacağız, ölmüşlerimizin mezarlarını ziyaret edeceğiz kısmetse.
“Seneye ölmez de ererseniz yine gelin” diyerek yolcu eden köyden, gelişimizden hiç de hoşlanmayan o kalabalık, gürültülü, hoyrat büyükşehire doğru seyahat!