Dolar (USD)
35.25
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2964.20
BIST 100
9622.52
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Mart 2022

​Kovid gitti savaş geldi

Son iki yıldır tüm dünya insanlarının emdiği sütü burunlarından getiren, kısıtlamalarla canından bezdiren, maskelerle oksijenden bile mahrum bırakan korona, sanki hiç yaşanmamış gibi aniden kayboldu ve neredeyse bir gecede yerini savaşa bıraktı.

ABD ve Avrupa’daki bazı üniversitelerde dersler veren ekonomist Peter Koenig de benimle aynı fikirde. Koenig, konuyla ilgili yazdığı bir makalede medyanın rolünü de masaya yatırıyor.

Malum medyanın önceliği artık savaş. Öyle ki nükleer bir savaşa dönüşme olasılığı bulunan bir savaştan bahsediyorlar.

Anlayacağınız kötülük birdenbire artık korona olmaktan çıktı ve Rusya oldu. Kimse nasıl ve neden diye sormuyor? Ve neredeyse çok az insan hariç bu savaşın nedenleri, arka planı ve tarihi hakkında soru sormuyor.

Çünkü Kovid-19 sürecinde de olduğu gibi algıyı yöneten ve Amerikancı bir perspektif kazandıran yine medya oldu.

Bilgiyi tekelinde tutan ve bu şekliyle insanların neye inanmaları gerektiğini belirleyen küresel iktidar, itaatkar insanlardan oluşan bir kitle oluşturmayı başardı.

Foucault’un ifade ettiği gibi modernite ile birlikte bilginin üretimi ve kontrolü tamamen iktidarın tekeline geçmiştir. Bilgi iktidarı besler iktidar da bilgi üretmeye ve yaymaya devam eder.

Bugün internet aracılığıyla düşüncelerin özgürce paylaşıldığını düşünen varsa yanılıyor. Küresel iktidarın kendi gündemi dışında hiçbir bilginin ulaşılmadığı sanal ortamlar oluşturuldu.

Toplum tarafından kabul görmesi istenen bilgilerin sosyal medya üzerinden pompalanması ve kitlesel olarak yayılması yani insanların görmesini istedikleri görüntüleri gösteren, duymak istedikleri bilgileri sunan bir düzeneğin işlemesi, ister istemez onları zihnen küresel iktidara bağımlı birer nesnelere dönüştürüyor.

Kısacası bilgi iktidarın işleyişini garanti altına alır ve yine iktidar tarafından üretilip sunulur. Bu şu demektir, modern toplumlarda bilgi, iktidara/küresel iktidara hizmet etmektedir.

Bu da bireyin kendi iradesiyle itaat etmesinin yolunu açıyor. Ve itaat ettikçe güç kazanan kurumların varlığı karşısında Foucault da “böyle bir düzenekte özgür davranma seçenekleri yok denecek kadar azdır” diyor.

Milyarlarca yalan ve propagandayla finanse edilen, fonlanan ana akım medyanın hakimiyeti altında uyanmak kolay değil. Bu yüzden alternatif medya organlarına ihtiyaç vardır.

Kovid korkusunun yerini alan mevcut savaş korkusunun tesadüf olduğunu düşünen var mı mesela? Bugün nükleer ile korkutulan insanlar düne kadar ne ile korkutuluyorlardı?

Bu işin arkasında başka bir şey mi var? Kovid ile aynı hedefi mi izliyorlar? BM Gündemi 2030’la ilgili bir planlama mı yapılıyor?

Bizim gazeteciler böyle sorular sormak yerine kim Putinci, kim NATO’cu yarışması düzenliyorlar?

Oysa jeopolitikte “tesadüfler” yoktur, sadece planlar ve stratejiler, kısa, orta ve uzun vadeli hedefler vardır. Koenig’in de yazdığı gibi aslında ne Kovid dünya sahnesinden silindi, ne de savaş birdenbire başladı.

Daha evvel bir yazımda da değinmiştim. ABD'nin Rusya'ya karşı stratejik planı, Rand Corporation tarafından zaten üç yıl önce hazırlanmıştı. Rusya'nın nasıl devrilmesi gerektiğini adım adım planlamışlardı.

Kısacası salgın da savaş da aynı amaca ulaşmak için bir bahane olarak kullanılıyor. Bir yandan da korku yaymaya devam ediyorlar çünkü korkmuş insanlar daha kolay manipüle edilebilir.

Tüm gözler “Ukrayna” ve "kötü Ruslar" üzerindeyken, ulusların egemenliğini geçersiz kılacak ve her şeyi kontrol edecek olan özel gündemi kaçırıyoruz.

Bir üçüncü dünya savaşının çıkarılması kitlesel nüfusu azaltmada ne denli etkili olur bunun hesabını yapmış olmalılar.

Alt ve orta sınıflardan ve özellikle iflas etmiş küçük ve orta ölçekli işletmelerden tepeye devasa sermaye ve servet transferlerini de hesaplamış olmalılar.

Gündem ID2020 ve QR kodlu insanlar gözden kaçırılıyor…Anlayacağınız yine meşgul ediliyoruz.