Kötülük kıtalar dolaşıyor
Bir
hoca sokaklardaki edep dışı görüntülerden rahatsızlığını dile getirince linçe
uğruyor. Sizler, linç girişiminde bulunan bu kesimi tanıyorsunuz. Bunların inanç,
özgürlük ve demokrasiden anladığı şey; LGBT, fitne ve fesadın özgürlüğüdür. Oysa
İslam çıplaklık ve her türlü ahlaksızlığı adam öldürmekle eşdeğer tutuyor. “Fitne katilden beterdir.” Bizler, Kur’an’ın
uyarısını umursamayanları insan kılığından çıkmış kabul ediyoruz.
Her
hocanın görevi her Müslüman kimliğin görevidir. "Emri bil ma'ruf ve nehyi
anil münker" dir. Yani
iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmaktır. Gazali’nin ifadesi ile “soğumuş demiri, çürümüş eşyayı düzeltmek
zordur.” Okun yaydan çıkması gibi kötülük bir kere çığırından çıkmışsa laf dinlemez,
anlatsan da tesiri olmayacak bir hale gelmişse önünün alınması çok zordur.
Edep
ve hayâ Allah’ın mutlak ve vazgeçilmez emridir. Çıplaklık ve edepsizlik ise yasaklanmıştır.
Diyeceksiniz ki, kötülüğe karşı çıkarsanız size gerici yobaz diyecekler ve it
gibi saldıracaklar size. Vallahi kötülük sel olup gelse de üstümüze yine de karşı
koyarız.
Namaz
“müminin miracıdır.” Yine
diyeceksiniz ki gerici yobaz diye küçümseyecekler, bulundukları yere,
aşağıların aşağısına çekmeye çalışacaklar seni. Bir sınavda olduğunu unutma.
İnancını, imanını, hayâ ve edebini korumaya devam et ve Hz. Yusuf’u da unutma. Allah
seni düştüğün kuyudan mutlaka çıkaracaktır.
Eğer
“Allah sana şu zalim dünyada bir çıkış yolu nasip etmeyecek olsaydı, şu an
yaşamana da izin vermezdi." En yakınındakiler, en yakınların bile seni
unutacaklar, sana darılacaklar, terk edecekler seni. Olsun, Allah var ya, o
yeter sana.
Hz.
İbrahim’e, Hz. Musa ve İsa’ya, Hz. Nuh ve Hz. Peygamber’e yardım eden, yalnız
kaldığında “Rabbin seni terk etmedi”
diyen Allah var; Allah yâr. Yeter ki o
kapı çalınsın.
Çünkü;
'Neredesin'
diye çırpınan her yüreğe,
'Buradayım' diyen bir kudret eli var şu kâinatta.
. .
Kötülük,
edep ve hayâsızlık, cinayetler ülkelerin sınırlarını aştı, dünya kavruluyor. Bu
yüzünden her türlü belaya uğruyoruz. Bütün suçun insanda olsa bu pisliği
temizleyecek olan yine insanın kendisidir. İnsan arınıp temizlenince etrafını
temizliyor.
Yalan
söylemek bugünün insanına güven ve itibar veriyor sanki. Torpil, rüşvet,
başkasının malına el uzatmak, emanete ihanet etmek sıradan bir hale geldi. Bu
anlamda tüm zamanların rekoru kırılıyor diyebiliriz. Oysa bunlar birer
ahlaksızlık örneğidir.
Bunların
büyütülmeyecek ve abartılacak bir hali yokmuş! Bu söylem yangının büyümesine
sebep olmaktır. Bir kere böyle düşünenlerin perspektifinden baktın mı, onların
gözleriyle gördün mü, olanları onların yüreğiyle hisseder, normalmiş gibi kabul
edersiniz. Eskiler, “Sohbette insibağ (huy aktarımı) vardır.” derdi. Birinin
kendisi iyi ama çevresi kötü olamaz. Bu şu demek; insan kiminle yürüyorsa ona
dönüşüyor. Arkadaşı kimse o oluyor. Bazen yavaş yavaş bazen bir anda oluyor her
şey…
Hz.
Yunus’un olduğu gibi göğsün daralabilir, yılgınlık göstereceğin zamanlar
olabilir, asla davandan vazgeçme. Göğsün daraldığında inşirâh bahşedildiğini
unutma. Vakti geldiğinde Allah sana ferahlık verecektir.
"Allah
Resulü bunaldı. Amcasını ve hayat arkadaşını kaybedip, belki bir nebze olsun
destek görebilmek için gittiği Taif'ten taşlanarak kovuldu, sonra bir ağacının
altında 'Beni kime bıraktın Allah'ım?' diye yalvarıp yakarmıştı.” Asla
vazgeçmedi, daha uzun ve çetin yollara düştü ve sonuçta iyilik, ahlak, edep ve hayâ
kazandı.
Konuyu
Mehmet Akif Ersoy ile bağlayalım: “Allah’a dayan sa’ye sarıl hikmete râm ol.
Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.”