Kötülüğü, kurumların eli ile düzeltmek
İnsanların hayatını
düzene sokmak ve yüksek kalite sahibi olmaları için yapılacak işler ve kurumlar
vardır. Bu kurumlar ve yaptıkları işlerin ana gayesi sorun değil çözüm
üretmektir. Bu cihetle insanı ilgilendiren işlerdeki değerlendirmeler, en fazla
ihtiyaç duyulan ve en fazla istifade edilen alanlardan gelişmeye başlar.
Ülkemizin sağlık
teşkilatının acil hekimliği, bu alanlardan biridir. Dünyadaki diğer
muadillerine göre ülkemizin en önde gelen alanlarından biridir. Dünyanın diğer
gelişmiş ülkeleri ile çok rahat yarışırız. Sağlıkta en önde olanlardan Almanya
ile yarışırız. Avrupa’nın tümü ve Amerika ile de yarışırız. Çünkü acil
hekimliği çok önemli bir ihtiyaç olduğu, insanlar kendilerini ve çocuklarını
sürekli olarak buralara getirdiği, kızgın ve üzgün olan anne, babalar, kavga
çıkaran hasta yakınları ve sağlıkçılara ateşli silahla saldıranlar olduğu için
tüm acil çalışanlarınca tüm işleri doğru dürüst yapmaya mecburiyetten dolayı
karar vermişlerdir. Bu alanı, tüm bu sebeplerden dolayı değerlendirip
geliştirmiş ve dünya ile yarışır hale getirmişlerdir.
Ama bir de halk
sağlığı diye en büyük, en önemli, acil ve diğer birimlerden, kanser
hastalıklarından bile önemli bir alan vardır. Çünkü yeryüzünde ne kadar
hastalık varsa hepsini önleyebilecek asıl alan burasıdır. Hastalık çıkmasın,
yaygınlaşmasın diye var olan birim aslında burasıdır. Burada asıl olan, önemli
olan koruyucu hekimliktir.
Mesela Çin Devletinde
doktorların hasta sayısı arttığı zaman maaşlarından kesinti yapıldığı söylenir.
Çünkü onlara göre doktorun ilk ve asıl görevi, insanlar hastalanınca onlara
bakmak değildir. Bu alanın, bu kurumların ana görevi, insanların hastalanmaması
için hekimlik yapmaktır. Doğru olan da budur. Dolayısıyla halk sağlığı alanı; “Nasıl
sağlıklı yaşarız, toplumun sağlığı nasıl korunur?” gibi soru ve sorunların
çözüm alanıdır. Bu alanda ise dünyanın
sağlıkta gelişmiş ülkeleri ile maalesef yarışamayız.
Sağlık teşkilatının
bu iki alanı da kötülüğü yani insanı yatağa ya da mezara mahkûm edebilecek
hastalıkları el ile düzeltme örneğidir. Bu alanlarda var olan bir kurum
kurabilmek demek kötülükleri el ile düzeltebilmek demektir. Sağlık çalışanı
hastalığa diliyle belki çözüm önerebilir, tavsiye edebilir. Ancak kati çözüm el
ile olacaktır. Akla ve ahlaka uygun bir kurum alanı düzeni ile olacaktır.
Sağlık çalışanı, kötülüğe yani hastalığa kalbiyle de buğz edemez. Çünkü
hastalık, kalpten geçirilen “Bu hastalık kötüdür ve hemen iyileştirilmelidir”
düşüncesiyle iyileşmez ve toplum sağlığı, iyi niyet ve temennilerle değil
ihtiyaçlara cevap verebilen alanlardaki kurum işleriyle düzelir.
Öyleyse “İyilik
yapmak ve güzel ahlakı yaşa(t)mak” olan siyasetin hedeflerinden biri, kötülüğü
eli ile düzeltecek araçları yani resmi ve gayrı resmi kurumları oluşturup
bunların iş alanlarının yüksek ihtiyaç giderir hale gelmesini sağlamaktır. O
kurumları ve işlerini, ihtiyaçlara göre istifade edilecek hususlara göre
değerlendirmeye tabi tutmak ve dünyadaki muadilleri ile yarışır hale getirmek,
bir ülkenin siyasilerinin yapacağı en akıllıca iştir.
Bunun için de Yüce
yaratanın verdiği ve O’nun razı olduğu çerçevede aklı kullanmak en elzem olan
iştir. Bu akıl kullanılırsa kurumlar ve alanlarındaki işlerin açısı, her zaman
360 derece olacaktır. Her ince ayrıntısına kadar doğru ve yanlışları görmek, insan
için çok basit bir uğraş olacaktır. Böylece başkalarının yaptığı doğru da kendi
yaptığınız yanlış da rahatlıkla görülebilecektir. Binaenaleyh bir kötülük
görüldüğünde onu el ile düzeltebilecek imkân ve fırsatlar elinize geçmiş
olacaktır.
Ülkemiz insanının
ahlakı da aynen bu şekilde diğer ülke insanları ile yarışabilecek düzeyde
midir?
İnsan ve ahlakı ile
ilgili resmi ve gayrı resmi kurumlar diğer ülke kurumları ile yarışabilecek
düzeyde midir?