Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Şubat 2024

Kötülüğü kim sıradanlaştırıyor?

Nereye baksak karmaşa, kaos, savaş ve gözyaşı var. Ayrıca çok ciddi bir toplumsal çürüme ile karşı karşıyayız. Aile mefhumu ortadan kalkıyor.

Neredeyse hiçbir meslekte etik kalmadı. Ne esnaf, esnaf gibi, ne siyasetçi, siyasetçi gibi ne sanatçı sanatçı gibi davranıyor.

Ne muhafazakârı, muhafazakâr ne liberali liberal, ne solcusu solcu ne de milliyetçisi milliyetçi. İdeolojik ayrışmalar da eşantiyon.

Farkında mısınız, aylardır Gazze’de çocuk katliamı yapan terörist İsrail’in soykırımı neredeyse sıradan bir vakıa haline geldi.

Biraz sosyal medya tepkisi, bir iki etkinlik düzeyinde resim sergisi, ilahiler, marşlar ve elbette coca-cola ve starbucks boykotu ve ellerindeki çubuklarla minnacık kalan Filistin haritasında stratejik analiz kasan asgari ücretli televizyon yorumcuları…

Yaklaşık 15 milyar dolarlık servetiyle 4 bin küsur düşünce kuruluşunu yönlendiren Tavistock Enstitüsü’nün yani algı yönetimi örgütünün bilincimizi kör etmesine izin veriyoruz.

Bilinmelidir ki zihin kontrolü ile kitleleri uyuşturmak ve kendi amaçları doğrultusunda kullanmak bu enstitünün bir numaralı hedefidir.

Buna nasıl maruz kaldığımızı anlatmaya çalışıyorum. Ana akım medyanın ve siyasetçilerin tek merkezden kumanda edildiği bu korkunç network düzeneğini anlayamazsak, uyuşmaya, uyutulmaya mahkum edileceğiz.

Bu kuruluşun öncelikli hedefi, halkın psikolojik gücünü kırmaktır. Bu amaçla Yeni Dünya Düzeni’ne hizmet etmektedir.

Özellikle eğitim aracılığıyla ortalama 300-400 kelime ile konuşmaya mahkum edilmiş bir ülkede kolaylıkla zihinleri uyuşturduklarını ifade edebilirim.

Eğer öyle olmasaydı hala laik, dindar kavgası yaşamıyor olurduk ve dünya sistemini çok iyi analiz edebilirdik.

Karşımızda korkunç bir örgütlenme var. Bu kitle, kötülüğün artmasıyla birlikte yani günah dolu bir dünyadan güya cennete kaçış planları yapmaktadır. Anlayacağınız kötülük arttıkça kaçma şansları da o kadar artacak.

Bu kitle, dünyayı yönetmek isteyen elit güçlerdir. O yüzden gençlerimizi, aile kurumuzu, fıtratımızı hedef almaktadır.

Dünyada kan ve gözyaşının çoğalması onların cennet dedikleri yeni dünya düzeni sisteminin inşa edilmesini kolaylaştıracaktır.

Bakınız bugün NATO, WEF,IMF, Atlantik Konseyi, BM, DSÖ, Aspen Enstitüsü, Tavistock, Black Rock, JP Morgan/Chase gibi gündemi belirleyen kurumlara yapılan her eleştiri “demokrasiye saldırı” olarak değerlendiriliyor.

Kısacası “demokrasi” elit kurumların malıdır ve bu elit kurumların kutsallığı esas alınmalıdır deniliyor.

Örneğin DSÖ, bu yıl Mayıs ayında öyle bir düzenleme yapacak ki artık insanlar kendi sağlık kararları üzerinde kontrole sahip olmayacaklar. Var mı buna bir itirazınız?

Ya da hangi ülke lideri buna itiraz edebiliyor?

Eğer ederseniz siz demokrasi karşıtı, bilim düşmanı bir vatan haini olarak damgalanırsınız.

Başka bir örnek vereyim.

Bakınız dünyadaki hükümetler buna ülkemiz de dahil, ne sanayiyi, ne büyümeyi, ne eşitliği, ne tarımı ne de yoksulluk ve açlığa karşı mücadeleyi destekleyen 2030 Gündemi'ni kabul etmedi mi?

Üstelik milli eğitim bakanlığımız yeni müfredatında 2030 gündemine özel bir yer tahsis etti.

Peki, tek bir soru soracağım. Örneğin Gündem 2030, tarım ve hayvancılığı desteklemeyi vaat ederken neden Avrupalı çiftçiler ayaklanmaya başladı?

Ve neden Avrupa Birliği'ndeki tarımsal işletmelerin sayısı son yıllarda önemli ölçüde azaldı? Ve neden özellikle et hedefe konuldu? Ve neden tarım bitirilmek isteniyor?

BM hedeflerinin bir truva atı olduğunu göremeyecek kadar nasıl kör oldu bu devletler?

İşte anlatmak istediğim tam da bu. Hepimiz kör ediliyoruz. Uyanık kalanlar da ötekileştiriliyor.