Kötü sanat müzesi açıldı
Daha önce, sanat yazılarımdan birinde The Museum of
Bad Art” yani “kötü sanat müzesi” ’nden bahsetmiştim. Moba’nın küratörü olan
Scott Wilson, 1993’ de soğuk ve rüzgârlı bir Ağustos gecesinde bir çöplükte
rastlar bu projesinin ilhamına… Kötü resim çalışmaları, kötü sonuçlansa da bir
sanat çabası olarak bakar ve Boston’da bir evin bodrum katında onları
sergilemekle bu projeyi başlatmış olur.
Amacı sanatın en kötüsünü kitlelerle buluşturmaktır.
Oldukça özgün bir amaç. Estetik buna izin verdi veya vermedi, kerhen onayladı,
artık orasını bilemiyoruz. Ulaşabildiğim kaynaklara göre
Massachusetts‘te üç galerisi bulunuyor imiş ve
müzenin koleksiyonu epeyce kabarıkmış. Müze müdürü Michael Frank “Bizim
eserlerde baktığımız şey, sanatsal bir ifade ortaya koymak için yaratılmış
olmalarıdır. Fakat açık bir şekilde
görülüyor ki bazı şeyler yolunda gitmemiş.” diyor.
Gerçekten çok isabetli bir açıklama… İnsanın bir
hikayesi, anlatmak istediği bir meselesi var ve ifade biçimlerinden biri olan
resmi seçiyor. Ancak o sanatsal ifadenin, resim sanatının ne tekniğini almış
oluyor ne de yeteneğine sahip olmuş oluyor. Yine de sanata, resim yapmaya
cesaret edince ortaya böyle bir fiyasko çıkmış oluyor. Böyle bir durumda en
azından yeterince kötü olmayı başarabilmiş olmak müzeye alınmak için ön şart.
Fakat bu defa da “sanatçımızın” önüne yeterince kötü üretmiş olmak gibi alt bir
sınırı atlayarak, daha kötü, en kötü bir şekilde üretebilme beceri ve başarısını
yakalamak çıkıyor. Bu da oldukça zor görünse de berbat üretim yokuşundan aşağı
fırçasını salladığında pekâlâ elde edebileceği bir başarı olabilir…
Diyorum ki sadece Amerika’daki müzede değil,
dünyanın her yerinde böyle bir açık müze var. Bu açık müze kendisinin açık
olduğundan ve devamlı aptal ziyaretçilerinin olduğundan habersiz bir şekilde
varlığını devam ettiriyor. Sadece resim sanatında değil, diğer sanatlarda da
kötü ve en kötü gayet iyi başarılıyor. Her zaman gölgesini üstümüzde hissetsek bile
bir an için uzak coğrafyaları bırakırsak, kendi coğrafyamız bunun örnekleriyle
dolu. Resim sanatı özelinde de bunu konuşabiliriz. Başka sanatların genelinde
de…
Fakat bad art museum dan farkları var. Ne kadar kötü
ürettiklerinin farkında olmayan ve oldukça kalabalık bir sözüm ona sanatçı
güruhunu temsil ediyorlar. Bu kötü sanatın arkası sağlam yani… Amerika’daki
gibi bir çöp konteynırında bulunmuyorlar. Tam aksi… En özel salonlarda, hatta
tarihi köşklerin, yapıların duvarlarında kasıla kasıla ve çok iyi üretilmiş
olmanın inancıyla “sanattan anlamayan” görgüsüz, bilinçsiz, zavallı
ziyaretçilerini bekliyorlar. Gelenlerse “bunlar
böylesi güzel bir binanın duvarlarına asılmış ise muhakkak, kesin güzel ve
kıymetlidir, ben anlayamamış olsam da cümlesini geçiriyor” içinden. Genel
olarak sanat izleyicisi olanlar açısından bu nezaketi taşıyan bir insan
profiline sahip olduğumuz için söylüyorum. Yüzlerde bir kararma, bir anlam
verememişlik, kim olduğunu bilmediği sanatçı adına bir mahcubiyet olsa da ve
bazen yanındaki diğer izleyicilerle göz göze gelseler de sessizce
yutkunuyorlar. Düşüncelerini kendilerinden bile gizliyorlar. Ne de olsa şu an
sanat sözkonusu. Yüce bir şey söz konusu olan…
Fakat benzer bir nezaketi sözüm ona sanatçıdan da
beklerlerdi. En azından buna hakları vardı. Olmadı küratörden… Seçici üst
kurul, seçilenleri mecburen onaylayan alt kuruldan da… Biraz daha dikkat
etmelerini beklemeye hakları vardı. Var…
Fakat yapıtlara şöyle bir bakılırsa, istisna hariç
üreteni rahatlatan ürünler olduğu kesin. Onları üretmek en azından onlara iyi
gelmiş olmalı. Her ne kadar izleyicisine kötü gelse de… Keşke kendi odalarının
veya olmadı ikamet ettikleri ve herkesin onları ressam, sanatçı bildiği
apartmanlarının duvarlarında sergilemiş olsalardı...
Sanatçı olmayı istemenin ama olamamanın ve oldum
sanmanın yol açtığı iki taraflı, çok taraflı tahribata değinmeye devam
edeceğiz. Varsa iyi yanını bile görmeye çabalayacağız. Fakat pek çok zanaatkarı
bu yüzden kaybettiğimizin kesin olduğuna da değinmeye devam edeceğiz.
Bizi açacak en önemli cümle ise; ülkemizin bir açık
hava bad art museum/kötü sanat müzesi olarak kullanılmaya devam edildiği
gerçeği olacak.