Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Kasım 2022

Kötü sanat müzesi açıldı

Daha önce, sanat yazılarımdan birinde The Museum of Bad Art” yani “kötü sanat müzesi” ’nden bahsetmiştim. Moba’nın küratörü olan Scott Wilson, 1993’ de soğuk ve rüzgârlı bir Ağustos gecesinde bir çöplükte rastlar bu projesinin ilhamına… Kötü resim çalışmaları, kötü sonuçlansa da bir sanat çabası olarak bakar ve Boston’da bir evin bodrum katında onları sergilemekle bu projeyi başlatmış olur.

Amacı sanatın en kötüsünü kitlelerle buluşturmaktır. Oldukça özgün bir amaç. Estetik buna izin verdi veya vermedi, kerhen onayladı, artık orasını bilemiyoruz. Ulaşabildiğim kaynaklara göre

Massachusetts‘te üç galerisi bulunuyor imiş ve müzenin koleksiyonu epeyce kabarıkmış. Müze müdürü Michael Frank “Bizim eserlerde baktığımız şey, sanatsal bir ifade ortaya koymak için yaratılmış olmalarıdır. Fakat açık bir şekilde görülüyor ki bazı şeyler yolunda gitmemiş.” diyor.

Gerçekten çok isabetli bir açıklama… İnsanın bir hikayesi, anlatmak istediği bir meselesi var ve ifade biçimlerinden biri olan resmi seçiyor. Ancak o sanatsal ifadenin, resim sanatının ne tekniğini almış oluyor ne de yeteneğine sahip olmuş oluyor. Yine de sanata, resim yapmaya cesaret edince ortaya böyle bir fiyasko çıkmış oluyor. Böyle bir durumda en azından yeterince kötü olmayı başarabilmiş olmak müzeye alınmak için ön şart. Fakat bu defa da “sanatçımızın” önüne yeterince kötü üretmiş olmak gibi alt bir sınırı atlayarak, daha kötü, en kötü bir şekilde üretebilme beceri ve başarısını yakalamak çıkıyor. Bu da oldukça zor görünse de berbat üretim yokuşundan aşağı fırçasını salladığında pekâlâ elde edebileceği bir başarı olabilir…

Diyorum ki sadece Amerika’daki müzede değil, dünyanın her yerinde böyle bir açık müze var. Bu açık müze kendisinin açık olduğundan ve devamlı aptal ziyaretçilerinin olduğundan habersiz bir şekilde varlığını devam ettiriyor. Sadece resim sanatında değil, diğer sanatlarda da kötü ve en kötü gayet iyi başarılıyor. Her zaman gölgesini üstümüzde hissetsek bile bir an için uzak coğrafyaları bırakırsak, kendi coğrafyamız bunun örnekleriyle dolu. Resim sanatı özelinde de bunu konuşabiliriz. Başka sanatların genelinde de…

Fakat bad art museum dan farkları var. Ne kadar kötü ürettiklerinin farkında olmayan ve oldukça kalabalık bir sözüm ona sanatçı güruhunu temsil ediyorlar. Bu kötü sanatın arkası sağlam yani… Amerika’daki gibi bir çöp konteynırında bulunmuyorlar. Tam aksi… En özel salonlarda, hatta tarihi köşklerin, yapıların duvarlarında kasıla kasıla ve çok iyi üretilmiş olmanın inancıyla “sanattan anlamayan” görgüsüz, bilinçsiz, zavallı ziyaretçilerini bekliyorlar. Gelenlerse “bunlar böylesi güzel bir binanın duvarlarına asılmış ise muhakkak, kesin güzel ve kıymetlidir, ben anlayamamış olsam da cümlesini geçiriyor” içinden. Genel olarak sanat izleyicisi olanlar açısından bu nezaketi taşıyan bir insan profiline sahip olduğumuz için söylüyorum. Yüzlerde bir kararma, bir anlam verememişlik, kim olduğunu bilmediği sanatçı adına bir mahcubiyet olsa da ve bazen yanındaki diğer izleyicilerle göz göze gelseler de sessizce yutkunuyorlar. Düşüncelerini kendilerinden bile gizliyorlar. Ne de olsa şu an sanat sözkonusu. Yüce bir şey söz konusu olan…

Fakat benzer bir nezaketi sözüm ona sanatçıdan da beklerlerdi. En azından buna hakları vardı. Olmadı küratörden… Seçici üst kurul, seçilenleri mecburen onaylayan alt kuruldan da… Biraz daha dikkat etmelerini beklemeye hakları vardı. Var…

Fakat yapıtlara şöyle bir bakılırsa, istisna hariç üreteni rahatlatan ürünler olduğu kesin. Onları üretmek en azından onlara iyi gelmiş olmalı. Her ne kadar izleyicisine kötü gelse de… Keşke kendi odalarının veya olmadı ikamet ettikleri ve herkesin onları ressam, sanatçı bildiği apartmanlarının duvarlarında sergilemiş olsalardı...

Sanatçı olmayı istemenin ama olamamanın ve oldum sanmanın yol açtığı iki taraflı, çok taraflı tahribata değinmeye devam edeceğiz. Varsa iyi yanını bile görmeye çabalayacağız. Fakat pek çok zanaatkarı bu yüzden kaybettiğimizin kesin olduğuna da değinmeye devam edeceğiz.

Bizi açacak en önemli cümle ise; ülkemizin bir açık hava bad art museum/kötü sanat müzesi olarak kullanılmaya devam edildiği gerçeği olacak.