Kötü Gelin!
Hani şarkıda diyor ya:
"Bir münasip zamanda, mesela saat onda
Buluşalım kordonda der gibi geldi bana"
Ama diyemiyoruz; keşke diyebilse idik. Dendiği dönemlerde ise İzmir'in daha temiz bir şehir olduğu anlaşılıyor. u00c2şık maşukuna çöplükte buluşmayı önermez ve böyle bir randevu vermez. Bir yönetim, şehrin önemli yerlerinde hele kordonda bekleme, dinlenme yerini güneşin alnında açıkta bırakıyorsa, oturanların ise, poşet, çöp ve pet şişeleri dikkatini dağıtıyor, düşüncelerine kelepçe vuruyorsa, idare edenlerin, insanlık namına arkada hoş sada bırakma ve sevgi dolu bakış görme gibi beklentilerinin olmadığını gösterir... Bir şehri yönetenlerin, bahaneler arkasına sığınmadan, eldeki imkanları çarçur etmeden hatta kambur olmayacak kaynaklar bulup, yaşanacak ve hayal kurulacak yer haline getirmelerinde duygular gelişir. Bu güzelliklerde şairler, ressamlar, bestekarlar, aşkı ilmik ilmik dokuyacak romancılar çıkar.
Şehir ve ilçelerde özellikle parklar caddeler, peşine sokaklar, toplumsal hayatların misafir odalarıdır. Bazı şehirler temizliği ile düzeni ile yaşayanlarını ana şefkati gibi sarar ve insan olduklarını hissettirir. Akıllı ve aşkla yönetilen şehirlerde değişim başlar; başka diyarların hasreti yaşanmaz.
Kimse alınmasın hakaret kastı ile değil, sadece bir misal: Anadolu da pis bir eve gelen temiz gelin, birkaç gün içinde, evde gösterdiği gayreti devrim gibi hissedilir. Temiz gelin sayesinde, yeme içme, oturup kalkma değişmiştir. Büyükler, küçükler bu yenilikten, tertip düzenden mutlu olurlar. Pis ve kötü gelin görücüye çıkarken bütün hanımefendiliğini takınır, süslenir, koşturur, nikahtan sonra ise, temiz evin düzenini bozar... Ufacık bir iş yapar ve Anadolu tabiri ile mitili yere atar: öf püf yoruldum, canım çıktı der, herkesi hayal kırıklığına uğratır.
Evet, iyi idare edilmeyen belediyeler ve faydalı eserleri olmayan başkanlar kötü gelindir. Seçimden önce süslenir püslenir, ağzına da vaatleri, güzel lafları takar görücüye çıkar... Basar nikahı, yani seçildikten sonra, oturur koltuğa, tüm verdiği sözleri, şehir için gördüğü eksikleri unutur. İyi gelin olanlar ise gelir gelmez, dibi köşeyi; sokağını, caddesini, parkını bahçesini bir güzel temizler sonra yeni atılımlara başlar... İnsanlar verdiği oydan pişmanlık yaşamaz. Beldeyi insanlar hoyratça kirletir, ama bir adam isterse, kısa zamanda düzeltir ve insanlara temiz yaşamayı aşılar.
Şehrin yönetmeye talip olanlar, sorunları görerek aday oluyorlar. İdeolojinin boynunu kırarak, şehre en iyi hizmet vermenin yollarına aşk ile heyecanla girmeli. İnsanların yüzünde görülen mutluluk ifadesi ile şevk artmalı daima yeniliklere koşturmalı. Sevda ister şehirler ve tutkulu yöneticiler. Alt yapı en şiddetli yağmura rahatlıkla kucak açmalı. Ulaşım tam özgürlük yaşatmalı. Bu yönetimin İzmir halkına gözle görülür tek hizmeti ulaşımda 90 dakika uygulamasıdır.
İzmir denizi olan şehir; martıları heyecanlandıracak vapur çığlıkları yok.
İzmir'in imbatı vardır, sokakların çöpünü duvar diplerine savurur.
Hizmet sevdalılarının yönettiği temiz şehirler, yaşayan şehirlerdir. Hele damarları olan yollarında tıkanıklık yoksa kavşakları hayatı hızlandırıyorsa üretmeye ve sanata daha fazla bir vakit kalmasına sebep olur. Zaten yönetenlerde, hayatı kolaylaştırmak için, iyi yönetmek için, aday olmazlar mı? Aziz beyin babacan duruşuna ve mütebessim çehresine İzmir'in çehresini olumlu şekilde değiştirmek ve aldığı oyların hakkını gözde bir şehir yapmakla vermektir. Zira İzmir köy olma yolunda maraton koşusuna çıkmış!