Koşulsuz Sevgi
Bir süredir, Recep Tayyip Erdoğan'a gönülden bağlı olanları "makam, mevki seviciliği, çıkarcılık, samimiyetsizlik, dalkavukluk" gibi seviyesiz ifadelerle yaftalayan bir grup türedi. (Bir süre, uzun zamanı ihtiva etmektedir.) Mütemadiyen tekrarlanan bu baskı ağrısı yüzünden ona güvenen, canını ortaya koyabilecek ölçüde onu sevebilen samimi bireyler, edepli bir sessizliğin kıyısına çekildi. Nazik sessizlik, sevgiyi içselleştirdi. "Mevki, çıkar, makam" nakaratını tekrarlaya tekrarlaya buna inanmış ve garip/samimi/mazlum ferdi de marazlı inancına dahil etmiş kalabalığın karşısında ise "dava" kelimesini saldırgan bir öfkeye hapseden ve maalesef insanı, ince ince rahatsız eden bir grup durdu. Çıkardıkları şamata kanıksandı;buluttan nem kapanlara,inanan ve seven ferdi de içine alan bir genelleme imkanı sundu.
Ömrünce makam beklentisi olmamış ve Allah'a şükür buna ihtiyaç da duymamış bir vatandaş olmanın rahatlığı ile yazıyorum. Sustuğum zamanlar sık sık içimi yoklayan o sorunun karşısında durarak; "şimdi değilse ne zaman?"
Cumhurbaşkanımı seviyorum. Onun mücadelesine, yolculuğuna, yolculuğundaki samimi yorgunluğuna inanıyorum. Sunduğu hak ve özgürlükleri seviyorum, başımızı kaldırdığı yerleri, kullandığı kelimeleri, sesindeki heybeti, mazlum karşısında titreyen kalbini ve bir devlet büyüğü ne kadar güzel olabilirse ancak o kadar güzel olunabileceğinin göstergelerini seviyorum. Onu, saf bir samimiyetle sevenleri seviyorum. Fakat özümseyemeyen, bir türlü içine sindiremeyen insanlara da sevgime saygı duydukları sürece saygı duymayı vazifem sayıyorum. Başta eğitim sistemi olmak üzere yapılan bir takım yanlışları kabul etsem ve dillendirsem de hakkında yazılıp çizilen ve iftira düzeyine ulaşan kışkırtmaların sevgimizi ziyadeleştirdiğini hissediyorum. Bir lidere duyulan muhabbet düzeyinin dini noktada değerlendirilmesini ne kadar yakışıksız ve rencide edici ise buluyor isem, kalbinde iman olduğunu ilan eden bir müminin de "seçilmiş liderine" devasa bir nefret besleyip büyütebilmesini o kadar şaşırtıcı ve korkunç görüyorum.
Yazının başlığı ile alakasız gibi duran ve hasbihal havasında seyreden bu girişin, son zamanlarımızı istila eden ve bilen bilmeyen herkesin iyi kötü fikir beyanında bulunmak zorunluluğu hissettiği başkanlık sistemi ile bağlantısı olduğunu düşündüm. Sosyal medyanın zerk ettiği çok seslilik, bilgi kirliliği ve "bilmeden, tanımadan, öğrenmeden" sarf edilen "söyleme lüzumu" toplumu cinnet eşiğine sürükledi. Ülkenin kaderini bütünüyle ilgilendiren ve sadece süreç içerisinde değerlendirilmemesi gereken bir karar, parti seçimleri ile eşdeğer tutuldu. Sistemdeki değişiklikler bir grup tarafından cumhuriyetin sonu ve hilafetin başlangıcı olarak gösterilmeye çalışılırken, bir grup da bunu dinu00ee duyarlılık noktasında ele almakta, "hayır" diyen kesimi HDP zihniyeti ve iman zayıflığı ile suçlama gafletine düşmektedir. Kişilerin içine düşen kaygı ve öfke ateşine odun taşımaktan ötede duramayan bu hallerin neye ve kime hizmet ettiğini düşünmek elzemu2026 Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının "hükümet değil milletvekilleri tarafından teklif edileceği" sistem maddelerinde beni tek tedirgin eden milletvekilliği yaşının gençlere alan açmak adına aşağı çekilmesidir. (18) Elbette bu nokta, Fatih Sultan Mehmet'in fetih yaşı göz önünde bulundurulduğunda sorumluluk alması beklenen gençler üzerinde olumlu sonuçlar doğurabilir fakat öyle bir gençliğin yetişmesine muktedir miyiz sorusunu da kendimize sormak gerekiru2026
Başkanlık sistemini oluşturan maddelere yer verme lüzumu duyarak;
*Milletvekili sayısı 550'den 600'e çıkıyor. (Siyasette daha fazla temsil imkanı)
*Kanunları hükümet değil milletvekilleri teklif ediyor.(Kanun yapımında millet iradesinin ön plana çıkması)
*Yargının bağımsızlığı ifadesine "tarafsızlığı"da ekleniyor. (Tarafsızlığın anayasal hüküm haline getirilmesi...)
*Yargı sivilleşiyor. (Asker ve sivil ayrımının ortadan kalkması)
*Cumhurbaşkanı ve meclis seçimlerinin beş yılda bir aynı günde yapılıyor. (Millet gündeminin seçimlerle meşgul edilmemesi)
*Cumhurbaşkanı ile başbakan yetkilerini birleştiriyor. (Tek başlılık)
*Cumhurbaşkanına kararname yetkisinin verilmesi ve üst düzey yetkililerin atanması.(Cumhurbaşkanının yetkili sorumsuzluktan çıkarılması)
*OHAL yeniden düzenleniyor. (Terörle mücadelede güvenliğin arttırılması.)
Kaynak; A Haber.
Safımızı, "fitne zamanı düşman oklarını takip edin, sizi Hak ehline götürecektir." düsturunca belirlesek de sonuç ne olursa olsun halkın sesi, Hakk'ın sesi olsun ve samimiyet muzaffer olsun.