Korona'yla mücadele ciddi iştir!
Koronovirüs salgını ülkemizde ciddi bir yükselişe geçmiş
bulunmaktadır. Korona yüzünden hasta olanların sayısı artmakta, her gün onlarca
insanımızı bu virüse kurban vermekteyiz. Toplumda derin bir endişe ve korku
havasının hakim olduğunu söyleyebiliriz. İnsanlar, yarının ne getireceğini
endişeli şekilde beklemektedirler. Eğitim-öğretim yılının nasıl olacağı
şeklinde kafada oluşan sorular, toplumdaki ciddi endişe ve korku havasını her
açıdan yansıtmaktadır. Toplumun büyük bölümü, hayatın her alanında atılacak her
adımın risklerle dolu olduğuna inanmaktadır.
Salgının zirve yaptığı bu dönemde herkesin attığı adımlara
ciddi bir şekilde dikkat etmesi gerekmektedir. Yöneticilerin maske-mesafe-hijyen
üçlüsüne uymayan davranışları, medyaya yansımakta ve tepkilere neden
olmaktadır. Korona tedbirlerine uyma konusunda yönetici ve sorumluluk
pozisyonunda olanların çok ciddi bir duruş ortaya koymaları gerekmektedir.
Söyledikleri ve yaptıkları arasında çelişki olan politikacıların ve
yöneticilerin toplum tarafından kötü örnek olarak algılandığını söyleyebiliriz.
Bu süreçte ihtiyaç duyduğumuz en önemli şey, toplumun tedbirlere uyma konusunda
ikna ve motive edilmesidir. Tedbirlere uyma konusunda toplumda ciddi bir
motivasyon kaybı olduğunu gözlemlemek mümkündür. Toplumu tedbirlere uymaya
motive edecek ve salgının ciddiyeti konusunda ikna edecek yeni bir seferberliğe
ve dile ihtiyaç bulunmaktadır.
Düğün ve taziyeler gibi insanların bir araya geldiği etkinliklerin
eskiden olduğu gibi kalabalıklar halinde icra edilmeye devam edilmesi, salgının
yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı
gerçeğinden hareketle bireysel ve toplumsal alışkanlıklarımızı ve
geleneklerimizi yeni duruma adapte etmek zorundayız. Toplumun yeni normale
adaptasyonu için eğitici ve bilgilendirici faaliyetlerin yapılması bir
zorunluluktur. Bu süreçte en önemli olan husus, toplumun salgın konusundaki
duyarlılığının azalmamasını sağlamaktır.
Salgın sürecinde gereksiz ve verimsiz şekilde yapılan
tartışmaların, polemiklerin ve çatışmaların toplumun salgın konusundaki
duyarlılığının azalmasına neden olmuş ve toplumun yapay gündemlerle meşgul
olmasını sağlamıştır. İstanbul Sözleşmesi etrafında yapılan tartışmalar ve
polemikler, bu konunun yapay bir şekilde salgının önüne geçmesi gibi bir sonuç
doğurmuştur. Salgın sürecinde dahi temmuz ve ağustos aylarında onlarca kadın, erkekler
tarafından katledilmiştir. Bu süreçte tek önemli gündemin salgınla mücadele
olduğu gerçeği hiçbir şekilde ihmal edilmemelidir. Salgına karşı hayatta kalmak
önemli olduğu kadar, kadınların, çocukların ve yaşlıların hayatını korumanın en
asli görev olduğu bilinciyle sorumlu davranmalıyız. Salgınla mücadele şeklinde
sahici bir gündeme odaklanmamız gerektiği gibi, insan hayatına saygı ilkesinin
asli değer olduğu konusunda toplumun ortaklaşmasına ve birleşmesine ihtiyaç
vardır.
Popülist nitelikteki siyasal şovlar, söylemler, gösteriler
ve davranışlar, salgınla mücadeleye hiçbir katkı sunmamaktadır.
Maske-mesafe-hijyen kuralına uyma konusunda politikacılar, herkesten daha fazla
duyarlılık göstermelidirler. Politikacıların ve yöneticilerin kurallara uymama
şeklinde bir ayrıcalıkları olduğu şeklindeki bir izlenimin, toplumda oluşmaması
önemlidir. Korona’ya karşı çocuk, genç, yaşlı, memur, işçi, kadın ve erkek
istisnasız bir şekilde hepimiz kurallara uymak zorundayız. Politikanın ve
popülizmin şehvetine kapılarak sergilenebilecek sorumsuz, tutarsız ve duyarsız
davranışlar, Korona’nın yayılması şeklinde istenmeyen sonuçları
tetikleyebilmektedir.
Korona’ya karşı mücadelede sonuç alabilmemiz için toplumun, alınan
tedbirlerle istenilen hedeflere ulaşılabileceği konusunda yeniden ikna edilmeye
ihtiyaç vardır. Salgına karşı alınan tedbirlerin ve uygulamaların tutarlı olması,
bu mücadeleye katkı sunacak her türlü girişimin kimden gelirse gelsin
desteklenmesi gerekmektedir. Salgın sürecinde ihtiyaç duyduğumuz şey, bağcıyı
dövmek değil, üzüm yemektir. Bu süreçte birbirimizi tasfiye etmek ve
etkisizleştirmek yerine, bütün toplumsal, siyasal ve idari dinamiklerin
birbiriyle uyumlu ve tamamlayıcı şekilde çalışması gerekmektedir. Salgınla
ilgili veriler konusunda toplumda yayılan dedikodular, toplumda ciddi bir
güvensizlik ve korku halinin oluşmasına neden olmaktadır. Dedikoduları ve
söylentileri etkisizleştirecek şekilde verilerin şeffaf ve ikna edici tarzda
toplumla paylaşılması gerekmektedir. Toplumu salgın konusunda duyarlı kılacak ana
etken, şeffaflıktır. Dedikodular ve komplo teorileri, salgına karşı toplumu
duyarsızlaştırmakta ve insanların sorumsuz davranmasına neden olmaktadır. Virüse
karşı zafer kazanma veya virüsü yok etme şeklinde abartılı ve gerçek dışı
söylemler yerine toplumu, bu salgının risklerinin ciddiyeti konusunda duyarlı
olmaya çağıran yeni bir dil ve gündem oluşturmalıyız. Salgınla mücadelede sürü
bağışıklığı etkili bir yol değildir. Salgınla mücadelede tek etkili yol,
toplumsal duyarlılığın yüksek düzeyde tutulması suretiyle insanların sorumlu ve
sağduyulu davranmasının sağlanmasıdır.
Koronavirüs salgınıyla mücadelenin ciddi bir iş olduğu gerçeği, hiçbir şekilde unutulmamalı ve ihmal edilmemelidir.