Koronavirüsle mücadelede 'cami' modeli!..
Covid19’un Türkiye’ye gelmesinden bu yana uzmanlarla nice röportaj yaptık, birçok yazımızda ve konuşmamızda “meselenin ciddiyetini” vurgulamaya çalıştık.
Virüs ile mücadele ederken
“panik” havasının oluşmaması son derece önemlidir, onun için “uyarılarımızı” mümkün olduğunca “nabız yükselmesine” sebebiyet
vermeyecek kıvamda dile getirmeye gayret ettik.
Bugün…
Geldiğimiz noktada, “tedbirsizliklerimizin”
bedelini ödeme tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek
mecburiyetindeyiz.
Bizler, başımıza gelmeden durumun ciddiyetini
kavrayamıyoruz.
Bazı “ünlülerin” virüse yakalanması bizi biraz sarsıyor ama,
“büyük bir trafik kazası görenin”
otomobili beş on kilometre “tedbirli”
kullandıktan sonra “eski hale
dönmesinde” olduğu gibi çabuk
unutuyoruz.
Bazı uygulamalar da “gafletimizi” koyulaştırıyor.
Mesela…
Futbol sezonuna devam kararı bana göre yanlıştı, nice maçtan
sonra ne sevinç gösterilerine şahitlik ettik.
Ne fiziki mesafesi, “taraftarlar”
sevinçten sarmaş dolaş oldu, virüse gündoğdu.
Yine tatil yörelerindeki “savrukluk” bizi sıkıntıya sokan hallerdendi.
Virüs tedbirleri, sadece “camilerimizde” sıkı sıkıya
uygulandı.
Ziyaret ettiğimiz köylerin beş on kişilik cemaatleri
bile, kişisel seccade kullanımından
fiziki mesafeye, maskeye kadar ne kadar kural varsa fazlasıyla uyguladı.
Diğer yerlerde ise “virüsün” yayılması için gayret ettik
neredeyse.
Hele hele, Ankara -İstanbul/İstanbul Ankara uçak yolculuğum
var hiç unutmam;
Bütün koltuklar dolu, gidiş
ve dönüşte yanıma benden çok daha kilolu vatandaşlar oturdu, yapışık nizam
gittik geldik.
İtiraz eden üç beş yolcu da “kabin görevlileri” tarafından
“Uçuş huzur ve güvenliğini tehlikeye atmamaları” uyarılarına muhatap olunca
sustu.
Öyle gidildi ve gelindi.
Neyse, olan oldu.
Dün, memleketimizin çok önemli ve çok gelişmiş iki “Sağlık
Kurumu”nun yetkilileri ile son durumları konuştuk.
Sağlık sistemi “S.O.S.” verme noktasında değilmiş şükür ama
“tedbirlere” dikkat edilmediği takdirde sıkıntı çıkabilirmiş.
Sağlık Personeli, virüsün ülkemize geldiği andan bu yana
ençok zorlandığı döneme girmiş, “tedbirlere”
dikkat edilmediği takdirde sıkıntı büyüyebilirmiş.
Bizim gittiğimiz birimlerde “fiziki mesafe” kuralı “en az
iki metre” olarak uygulanıyordu.
Bir yerde bizim “tek maske” yeterli görülmedi, bir adet
hediye edildi ve onu da takmamız istendi.
Şimdiiii…
Bugüne kadar olan oldu, “sorumlu” aramıyoruz.
Bundan sonrasına bakıyoruz.
Malûm;
Dün yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile, kamu kurum ve kuruluşlarında görev
yapanlara, uzaktan çalışma,
dönüşümlü çalışma gibi esnek çalışma imkânları getirildi.
Dönüşümlü çalışanlar fiilen göreve gelmediklerinde idari
izinli sayılacak
Esnek çalışma yöntemlerinden faydalananlar ile idari
izinli sayılanlar, istihdamlarına esas görevlerini fiilen yerine getirmiş
kabul edilecek.
Mali, sosyal hak ve yardımları ile diğer özlük hakları
saklı olacak.
Yani, kamu personeli için işler bir ölçüde “yolunda”.
Özel sektörde çalışanların işleri ise büyük ölçüde “işverene”
kalmış durumda.
İşverenlerden istirhamımız, çalışanları mümkün olan her
alanda “esnek çalışma” imkânlarından faydalandırmaları ve
“Olsun, yine de
gözümün önünde olsunlar!” anlayışını “mümkün
olan” alanlarda rafa kaldırmaları.
Bugünden görünen, “tedbirde” gevşek davranmamız halinde,
sıkıntının büyüyeceği.
Tedbirde gevşekliğe devam edersek, Ağustos’ta bize bunları
yazdıran tablonun, Ekim, Kasım ve Aralık’ta “çok daha ağır haller almasından” endişe duyarız.
Şu elleri her “dış temasın” ardından güzelce yıkama ve
fiziki mesafe işi son derece önemli.
Kimse “Şu yazdığına
bak, bunu bilmeyecek ne var?” demesin, gerçekten biliyor olsaydık bu kadar
gevşek davranmazdık!..
Bu işi “şakaya” aldık epeyce ama şakaya gelir tarafı yok.
Şimdiki haliyle çok daha vurucu virüs ve yayılım hızı çok
daha yüksek.
Aslında virüsün yaptığı bir şey yok, “delikanlıca” çıktı
ortaya “Birbirinize çok yaklaşmayın,
ellerinizi de güzelce yıkayın!” dedi.
Biraz evvel de ifade ettiğimiz gibi, virüsün mesajını sadece
“Camilerimiz” aldı.
Hayatımızın merkezine “cami
kültürünü” yerleştirir ve “cami
âdâbını” emsal alırsak mesele büyük ölçüde çözülür!
Yoksa…
Durum fena!