Dolar (USD)
34.42
Euro (EUR)
36.27
Gram Altın
2834.30
BIST 100
9389.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 May 2021

Koronavirüs, plandemi, Bill Gates ve tapınakçılar!..

Bir süredir, “pandemi” yerine “Plândemi” kelimesini kullandığımı bilirsiniz.

“FOX TV” zihniyetindeki kanallar, ortada bir “tezgâh” olduğunu ısrarla reddeder ve bütün karşı çıkışları “komplo teorisi”ne bağlayarak etkisizleştirmeye çalışırken…

“Farklı dünya”nın yazarlarında ve kanallarında “PLÂNDEMİ” gerçeğine vurgular dikkat çekmeye başladı.

Önceki günlerde Kanal 24 ‘te bu yönde yaklaşımlar dikkatimi çekmişti.

“Plândemi” denmiyordu ama bir “tezgâha” işaret ediliyordu.

Dün baktım…

Star’ın internet sitesinde bir haber.

Orada da, bu kirli plâna dikkat çekiliyor ve “Bill Gates”e özellikle vurgu yapılıyor.

Oradan şöyle bir alıntı:

“Dünya nüfusunu azaltmanın gerekli olduğunu söyleyen Microsoft'un kurucu ortağı milyarder Bill Gates, fonladığı Covid-19 aşılarının patentini paylaşmayacağını açıkça söyledi. Amerikalı gazeteci Bradley Blankenship, Gates'in Covid-19'u bitirmeyeceğini, çünkü bunun o ve diğer milyarderlerin çıkarına olmadığını söyledi!”

Haberde “PLÂNDEMİ” kavramı geçmiyor ama işaret edilen gerçek düpedüz bu.

Çok kirli bir tezgâh.

Dünya nüfusunu iyice azaltmak istiyorlar.

Star Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak’ın yazısı da epeyce ses getirdi.

Ses size kadar ulaşmadıysa, bu yazı duymanıza vesile olsun.

Kıymetli meslektaşımız Nuh Albayrak, “Koranavirüsü ‘Yeni

Tapınakçılar’ mı Yönetiyor?” başlıklı yazısında, Tapınak Şövalyeleri’nin şekil değiştirerek dünyayı yönetmeye devam ettiğine vurgu yapıyor…

Yahudi Cizvit Weishaupt Tarikatı’na ve Yahudi banker Rothschild’e, İlluminati (aydınlanma) Tarikatı’na Fabian Cemiyeti’ne dikkat çekiyor.

*

“Komplo teorilerine” meraklı bir yazar olmadığının altını çizen Albayrak’ın yazısındaki şu satırlar “özet” niteliğinde:

Salgının ilk dönemlerinde bu virüsün ‘laboratuvar ürünü’ olduğu çok konuşulmuştu. 1,5 yıl sonunda soru işaretleri daha da arttı. Uzmanları sürekli yanıltan virüs, ezber bozarak ilerliyor.

‘Salgını birileri mi yönetiyor’ sorusu artık bana ütopik gelmiyor. Emperyalistlerin savaş ve işgale dayalı eski sömürüleri, son derece sinsi ve acımasız devam eden yeni sömürü yöntemleri yanında nerdeyse masum kalıyor! ‘Derin devlet, üst akıl’ gibi isimler taktığımız bu yeni küresel güç, Tapınak Şövalyeleri' tarikatının güncel versiyonudur.”

*

Dikkat çekici tespitler değil mi?

Durun, çok daha dikkat çekici olan bölüme gelmedik daha…

“İstanbul Sözleşmesi”ne atfın da bulunduğu şu satırları da okuyalım Kıymetli Nuh Albayrak’tan:

“Yeni dünya düzeni için farklı yöntemlerle aralıksız çalışan yeni Tapınakçıların, yıllardır kullandığı söylemlerden biri de ‘kadınların özgürleştirilmesi’dir. ‘Kadınlar, ekonomik özgürlük kazanarak 'koca köleliği'nden kurtuluyor’ diyerek kadınları kendi sistemlerinin kölesi yapıyorlar. İşgücünde kadın oranı arttıkça boşanmaların da arttığını gösteren istatistikler onları pek ilgilendirmiyor. Nitekim Cizvit filozof Voltaire ve Adam Smith gibi Aydınlanmacılar, her türlü bakım maliyetine katlandıkları kölelerden oluşan işgücünün, sistemin hür kölelerinden daha pahalıya mal olduğu için köleliğe karşı çıkmışlardı. İstanbul Sözleşmesi'ni başta AB üyelerinin uygulamaması, içeriğindeki derin Fabian etkisinden olabilir mi?”

*

Bu yazı, güzel bir yazı.

“Kadına özgürlük” maskesiyle yapılanları hep birlikte gördük ve görüyoruz.

Bu konuda çok şeyler yazmak geliyor içimden, lâkin, lâfın tamamı benim kıymetli okuyucularıma söylenmez.
Arife tarif gerekmez.

“Plândemi”nin kaynak kodlarına, uzandığı yerlere, niyetlerine dikkat çekenlerin sayısı arttıkça, şuurlanma düzeyi de artacak İnşAllah.

Aklımızı başımıza alalım ve bu büyük “tezgâha” dikkat çeken herkesi aynı kaba yerleştirip, “niyet” sorgulamasına girişmektense…

Başımızdaki “belâ”nın farkına varalım.

Yoksa…

Fena!..

“KORONA SALGINI OLABİLSEYDİ!”

Fabian önderlerinden Bertrand Russel, Tapınakçılara şu tavsiyede bulunuyor:

"Mutlaka negatif nüfusu gerçekleştirmeliyiz. Nüfus azaltılamazsa planımız gerçekleşmez. Dünya savaşlarının bu hedefe büyük bir katkısı olmadı. Fakat bakteriyolojik savaş daha efektif olabilir. Eğer dünyanın her yerinde her nesilde bir veba (veya Korona) salgını olabilseydi, kalanlar dünyayı böyle tıka basa dolduramazdı."

Görüldüğü gibi iki dünya savaşındaki 100 milyona yakın kayıp Tapınakçı üstadı tatmin etmemiş, salgından; daha büyük bir "katkı" beklemektedir. Dünyanın işi çok zor...

(Nuh Albayrak/Star)

Metal Yorgunluğu, Dikkat Dağınıklığı!

Metal Yorgunluğu, çok geç kalıncaya kadar fark edilmeyen, “en tehlikeli” arıza türlerinden biri. Belli bir yük döngüsünden sonra, metal üzerinde mikro çatlaklar oluşmaya başlıyor…Bu mikro çatlakların boyutları yükleme ve zaman etkisiyle gittikçe artıyor…

Çatlak iyice yayıldığında da “metal arızası” denilen durum meydana geliyor.

Metal yorgunluğunun önlenmesi için “baştan” uygun malzeme seçimi, meydana geldiğinde azaltılabilmesi için de, sağlam bir “yazılım analizi”, “yeniden tasarım” gibi çalışmaların yapılması gerekiyor.


Gerekli işlemler sağlıklı bir şekilde yapılmadığında, yapılamadığında “çöküş” kaçınılmaz hale geliyor.

Bunlar, metal yorgunluğu hakkında alan mühendislerinin verdiği bilgiler.

Bir de, “dikkat dağınıklığı” dedik.

Psikiyatristler bu rahatsızlığın belirtilerini şöyle sıralıyorlar:

-Odaklanmakta güçlük çekmek,

-Dikkatini sürdürememek,

-Göz teması kuramamak,

-Sık hata yapmak,

-Karşısındakini dinlemekte zorlanmak,

-Detayları gözden kaçırmak,

-Unutkanlık.

*

“Dikkat Dağınıklığı” ya da “eksikliği” bir an evvel tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak nitelendiriliyor.

Tedavi yoluna gidilmediği takdirde, karşılaşılabilecek sıkıntılar da şöyle sıralanıyor:

-Özgüvende azalma,

-Kapasite altında başarı gösterme,

-Özellikle yakın çevre ile, dostlarla ilişkilerde sıkıntılar,

-Kazalar, yaralanmalar,

-Zararlı maddelere yönelimler,

-Yasal problemler,

-Yaşam süresinin kısalması.

*

“Metal yorgunluğu” ve “dikkat dağınıklığı ya da eksikliği” son derece tehlikeli rahatsızlıklar.

Her ikisi de vaktinde tedavi edilmediğinde büyük sıkıntılara yol açıyor.

Böyle bir günde, bu iki rahatsızlığa dikkat çekmemin esas sebeplerini ise bizi uzun yıllardır takip eden kıymetli okuyucularımız çok iyi biliyor.

Yukarıda bir yerlerde dedim ya,

arife tarif gerekmez!..

Anlayan çoktan anladı nerelere işaret ettiğimizi!