Korona günlerinde romantizm
Korona pandemisi yüzünden herkesin kendisini karantinaya aldığı bugünlerde insanların duygu ve romantizm dünyalarının nasıl olduğu büyük önem taşımaktadır. Herkes içeriye kendisini hapsetmekten ve çıldırmaya az kalmasından şikayet etmektedir. Evde kalmaktan şikayet eden ve sıkılan insan sayısının çok yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Stres ve kaygı düzeyimizin zirve yaptığı günlerden geçiyoruz. Konutlarımızın dar alanına sıkışmış olmak, hareket serbestimizin olmaması, olup bitenlerin kontrolümüzün dışında gelişmesi, hepimizde çaresizlik, acizlik ve öfke yaratmaktadır. Kişinin yaşadığı kaygı, stres ve öfke, beraber yaşanılan insanlara kolay bir şekilde yönelebilmektedir. Öfke, saldırganlık ve yıkıcılık gibi eğilimlerin konuşulduğu bugünlerde romantizmin, duygululuğun ve içtenliğin yeniden keşfedilmesi büyük önem taşımaktadır. Korona günlerinin nefret ve şiddet günleri değil, romantizm, duygu ve sükunet zamanları olmasını dileyelim.
Korona virüsü, hayatlarımızda her şeyin yanlış gttiği şeklinde bir algının oluşmasına neden olmuştur. Bazıları daha da ileri gidrek Korona salgınının dünyada her şeyin yanlış gitmesinden dolayı dünyanın hak ettiği bir ceza olduğunu bile iddia edebilmektdirler. Sevdiklerimizi, bugünlerde yaşanan bütün olumsuzlukların sorumluları haline getirebiliriz. Korona salgını gibi ciddi bir tehlikenin yaşandığı zor zamanların en önemli özelliği, bir günah keçisi arama saplantısıdır. Hayatımızda olan hiç kimse, Korona virüsü salgınının çıkışından dolayı sorumlu değildir. Sevdiklerimizi, yaşanılan olumsuzlukların sorumlusu ve suçlusu olarak kurgulamak yerine, bu zor günlerde bize eşlik eden hayat arkadaşları olarak değerlendirmemiz gerekmektedir. Hayat arkadaşlarımıza öfke, nefret ve saldırganlıkla değil duygu ve romantizm dolu sözler, tutum ve davranışlar içinde olmalıyız. Bugünlerde sevdiklerimizle beraber sahici anlamda romantizmi yaşamalı ve birbirimize destek olmalıyız. Korona günleri, ancak sevgi, umut ve sabırla örülmüş bir romantizmle verim ve doyum sağlayacak şekilde değerlendirilebilir.
Korona günlerinin en popüler kavramı sosyal mesafedir. İnsanların birbirine virüsü bulaştırmaması için fiziksel olarak aralarına uzaklık koymaları anlamında kullanılan sosyal mesafe kavramı, insanların yakın ilişkilerinde alışageldikleri duygusallık ve romantizm kalıplarına aykırı olabilir. Bütün insanların kalplerini ve kafalarını dinleyecekleri kendilerine ait zamana ve mekana ihtiyaçları vardır. Sosyal mesafe kavramını, insanların birbirlerine kalplerini ve kafalarını dinlemeleri için tanımaları gereken alan olarak anlayabiliriz. İnsanlar, bugünleri birbirleri için güzel şeyler yapmak üzere hazır olduklarını karşılıklı olarak hissettirmeleri için çok özel bir imkan şeklinde değerlendirebilirler. Bırakalım, bugünlerde insanlar kendilerini dinlesinler. İnsanların kendilerine özel alan açılmasına imkan yaratılması, aslında romantik ve yakın ilişkilerimize kendi ellerimizle zarar vermenin önünü kapatmaktadır.
Erkeklerin, kadınların ve çocukların evde kalması zorunluluğundan dolayı ev içi şiddetin artma olasılığından söz edilmektedir. Eşlerin ve çocukların beraber aynı mekanı daha fazla paylaşmasının şiddeti arttıracağı endişesini ortaya çıkarması üzerinde dikkatle düşünülmelidir. Normalde sağlıklı ve verimli bir şekilde yürüyen bir ilişkide aynı mekanı paylaşmanın daha fazla yakınlaşmaya, sevgiye ve romantizme neden olacağı öngörülür. Ancak Korona günlerindeki ev karantinasının eşler arası şiddeti arttıracağı kaygısıyla bizi endişelendirmesi, hayatlarımızda duygu ve romantizmin azalması veya buharlaşması karşısında şiddet ve öfke gibi kötülüklerin kolaylıkla hakimiyet kurmasına yol açtığı şeklinde bir değerlendirme yapabiliriz. Duygu ve romantizmi ciddiye almalıyız. Bırakalım, sevgi kendi yolunu bulsun.
Korona günleri, insanların hayatlarında romantizme yer açmaları için bir fırsattır. Öfke ve stres anlarında söz dalaşları yapmak yerine sakin bir şekilde kendimize dinlenmek için aralar vermeliyiz. İlişkimizi ihmal etmeden ihtiyaçlarımızı kısıtlı şartlar altında karşılamaya gayret etmeliyiz. Bedenimizin ve kalbimizin rahatlamasına izin vermeliyiz. Kalbi ve bedeni dinlenmemiş, nefes almamış bir kimse sürekli gerilim içinde olur. Dinlenmiş bir kalp ve beden, sevgiyle kendisini dışarıya açar ve oradan gelen pozitifliğe olumlu karşılık verir. Korona günlerinde yapılacak en verimli faaliyetlerden birisi, sevdiğimiz insana bir aşk mektubu yazmaktır. Dijital çağda insanlar birbirlerine aşk mektubu yazmaktan vazgeçtiler ve aşk mektubu yazmayı modası geçmiş, geçmişe ait bir alışkanlık olarak değerlendirmektedirler. Korkuyla günlerimizi geçirdiğimiz bu zor zamanda sevdiğimiz insana, onun hayatımıza neler kattığını, onun varlığı sayesinde bu zor günlerin üstesinden geldiğimizi ve onunla hayatımızın zenginleştiğini anlatabiliriz. Korona günlerinde yapılacak en önemli faaliyet, romantizme hayatımızda yer açmaktır. Korona virüsünü çok da merak etmeden, romantik bir şekilde günlermizi yaşamayı öğrenmek, bu zor zamanda önem taşımaktadır.