Korona günlerinde ekranın sesi
Televizyon izlemeyi bıraktığım, açık oturum-tartıma programlarını seyretmeyi terk ettiğim hayli zaman olmuştur. Sosyal medyanın gündelik hayatımıza giriş hızı ve kolaylığı, televizyon izleyicisi olmadan da gündemi takip etme, yakalama imkânı vermesi bu kopuşu hızlandırıp güçlendiren bir başka sebep oldu sanırım.
Açık oturum-tartışma programları, henüz muhafazakâr değil dindar olarak
tanımlandığımız/tanımladığımız günlerimize ait imgeler olarak çoktan zihnimde yer etmeye başladı!
Hararetli siyasi, dini tartışmaların yaşandığı, dindar kesimin ekrana çıkma şansını yakalamış ünlü kişisinin genellikle “İslamcı Yazar” titriyle yer bulduğu zamanlardı…
Her iki kesimin de aktivist, iddia sahibi, heyecanlı müntesipleri yapımın ilan edildiği günden itibaren program duyurusunu yapar, geç saatlerde biteceği kesin programı sabırsızlıkla beklerdi…
Kullandığım dile bakılırsa artık bunlar geçmişin hatıra kuyusundan yeri geldiğinde çıkarılacak malzemelere/deneyimlere dönüşmüş öğeler olmanın dışında bir anlam içermiyor!
Zaman dediğim kavram bizlere de eşitliğini göstererek geçmişin soluk izleri
arasından materyal devşirmeye çalışan ihtiyarlara mı dönüştürmüş?
İhtiyarlık ya da yaş almaktan bir şikâyetimiz bulunmasa da bu bizi geçmiş köşesini artıran bir kişi evladı olmamız gerçeğini yüzümüze vuruyor işte!
Konuyu dağıttık iyice! Açık oturumla başlayıp geldiğimiz noktaya bakınız! En iyisi hemen bir ilinti cümlesiyle konu arasında bir bağ kuralım!
Efendim, sadece bizim değil dünyanın gündemi koronavirüs olunca ekranlardaki yapımlarda arzı endam eden yüzler de değişmeye başladı. Meselenin ciddiyeti tam olarak anlaşılmadan önce her konuda uzman tipleri konuk alan yapımlar, bir süre sonra doktorları davet etmeye başladı, belki de davet etmek zorunda kaldı!
Hal böyle olunca da izleyiciler, alanlarında yetkinliklerini ispatlamış başarılı
hekimlerin katılımcı olduğu programları takip ettiler. İlginç olan, izleyicilerin bir süre sonra doktorları diğer konuklarla kıyaslamaya başlamış olmasıydı!
Siyasi gündemin sabit konuklarıyla doktorların üslup, dil, nezaket vs vs mukayese edip doktorların daha seviyeli, nezaketli ve saygılı olduğu iddiasını öne sürmeye başladılar.
Başıma bir şey gelmesin, linçe maruz kalmayayım diye tekrar hatırlatayım. Sözün başında ifade ettiğim gibi; bu tür programlar izlemeyeli çok uzun zaman olmuş, iddia ve görüşler aktif ve sadık tv izleyicilerine aittir!
Konuya, Rasim Özdenören’in, ilk görüşte aşk var mıdır, sualine verdiği cevap mantığıyla yaklaşacak olursak “bu kadar çok kişi söylüyorsa vardır” diyelim mi?
İstikrarlı izleyici bu yönde bir tespit yapıp dillendiriyorsa başta tv ekranlarında yer alan zatı muhteremler olmak üzere yapımcıların da bunu dikkate alması elzemdir!
Anlaşılan o ki; küfürbaz, saygısız, bağnaz, dar görüşlü, hakaret etmeyi marifet zanneden, laf sokuşturmayı galibiyet gören, söz kesmeyi uyanıklık zanneden bu konuşmacıların miadını doldurduğu yakındır. En azından bu yönde bir beklenti ve umudun ortaya çıktığı kesindir!
*Twitter.com/sabihadogann