Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 May 2016

Koro halindeki küfrün çıkış noktası

Türkiye, hiçbir ülkede bulunmayacak bir siyasi çeşitliliğe sahip.

Bakmayın siz "Türkiye'de özgürlükler konusunda endişeli" olduklarını söyleyenlere, bu kadar küfrün, hakaretin havada uçuştuğu ama yine de sağduyunun da kaydedilmediği bir siyaset dünyamız var.

Yaşadığımız çalkantılı siyasi ortam yeni bir başlangıcın doğum sancılarıdır. Eğer ülkemizdeki değişimi göremediyseniz daha kat edecek çok yolumuz var demektir.

Türkiye değişmek zorunda.

Bugünden sonra eski alışkanlıklarımız, eski uğraşlarımız, bize zaman kaybettiren bütün eski sorunlar ayağımıza dolanacak. Bunların hepsini geride bırakmamız gerekiyor. Daha hızlı hareket etmek, daha net ve doğru kararlar vermek gerekiyor.

Peki, bu kararları mevcut sistemde nasıl vereceğiz?

"Anayasayı değiştirelim" diyorlar. Bütün siyasi partiler bu konuda birbirleriyle hemfikir. Ana muhalefet liderinden hükümet kurma görevini alan iktidar partisine kadar bütün partiler darbe anayasasıyla yönetilmenin artık Türkiye'yi geriye götüreceğinde fikir birliğine varmış durumdalar.

Peki, yeni anayasada "yeni" ne olacak? Eğer yeni anayasada Türkiye'yi hızlandıracak, yükseltecek önümüzü açacak değişiklikler yapamayacaksak adı niye "yeni"?

Bir başkanlık sistemi tartışması var şu günlerde. Aslına bakarsanız biz bu tartışmayı yaklaşık 5 yıl geriden yapıyoruz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çok öncelerde başkanlık sisteminin tartışılması gerektiğini vurgulamıştı. Bakın "başkanlık sistemi gelsin ya da gelmesin" değil, "tartışılsın" demişti. Ne zaman biz yeni anayasa, ya da başkanlık sistemi tartışmalarını somut hale getirmeye çalışsak hemen orada üst akıl devreye giriyor. Ne zaman biri "başkanlık" dese kapıyı diktatörden, padişahtan açıyorlar. Buradaki yaklaşım bana kötü niyetli geliyor. Eğer sistemimizi değiştirmemiz gerektiğine inanıyorsak buna ancak kendimiz karar veririz ve kendimiz uygularız. Dışarıdan bize yönelik müdahalelere asla izin vermemeliyiz.

Peki, bunu nasıl yapacağız? Üst aklın İçerdeki adamları maalesef kendilerini çok iyi gizlemiş durumdalar. Ne zaman ki Türkiye'nin karşısında olan bir mesele varsa hemen ortaya çıkıp en milliyetçi görünen söylemleri onlar sahipleniyorlar.

Burada hem iktidar hem de muhalefet partilerine büyük iş düşüyor. İçlerindeki yerli görünümlü yabancıları ayıklayıp yollarına temiz bir siyasetle devam etmeliler.

Tam da bu noktada ana muhalefet partisinin başkanlık tartışmasında takındığı tavra bakınca garipsediğim noktalar olduğunu görüyorum.

Kan, nefret, şiddet söylemleri üzerinden bir tartışmanın yürüyemeyeceği aşikar.

İçeriğinin ne olduğunu dahi bildiklerini düşünmediğim bir konu üzerine fırtına koparıyorlar.

Sokaktaki vatandaş, anayasanın neden değiştirilmesi gerektiği ya da başkanlık sisteminin bizler için faydalı mı gereksiz mi olduğunu anlamaya çalışmak yerine Kemal Kılıçdaroğlu'nun nefret söylemleri üzerinden farklı bir boyutta konuyu algılıyor.

Bütün bunların toplamına baktığımızda ortaya çıkan tablo memleket açısından endişe verici.

Eğer üst aklın bu ülkede yeni bir sistem istememesi fikrine hizmet etmek için tartışmayı sulandırma yoluna giden varsa toplum vicdanında en kısa sürede yargılanacaktır.

Yok eğer başkanlık, yeni anayasa, sistem gibi konuları gerçekten siyasi fikrine uzak buldukları için tepki gösteriyorlarsa da bunun gerekçeleriyle birlikte anlatılması gerekir.

Acaba çok şey mi istiyoruz?