Körler sağirlar birbirini ağrilar!
Şeytanların bağlandığı rivayetiyle kapımızı çalan ramazanı şerifin içindeyiz. Yine kan yine göz yaşı ve yine bitmez tükenmez sorular. İnsanlığın dibe vurduğu zaman diliminde yeniden bin bir acılarla karşı karşıyayız.
Her yerde acı çığlıklar; Adını bile bilmeyen, anne ve babasını savaşta ya da yollarda kaybeden, en acil ihtiyaçları bile karşılanmayan, sokaklara terkedilmiş körpe yavrularu2026
Şerefsiz, namussuz, yalancı, tembel, uyuşuk, atıl, aklını doğrularda kullanmayan, nerede hata yaptığını bilen ama düzeltme gayretinde bulunmayan, gücü ellerinde tutanlaru2026
Büyük olayların yanında bir de aile faciaları. İntihara teşebbüs eden ve çaresizliğini dile getiren, derdine derman olacak insan arayan, sesini duyurma derdinde olan eşin çığlıklarıu2026
Artık dayanamıyorum, cinnet geçirmek üzereyim, kendimi öldüreceğim ne olur bana yardım edin diye bağıran ve dayanamayıp intihar teşebbüsünde bulunan annenin haykırışlarıu2026
Öz güvenini tamamen kaybetmiş rüzgarın önündeki yaprak gibi savunmasız savrulan, diplerde olup el açacağı adresi şaşıran, nefes alamıyorum figanlarıyla kavrulan gözü yaşlılaru2026
Her şeyini kaybetmiş, gülen yüzü olmayan, geleceğini menfaatleri uğuruna satan, eşini ve çocuklarını iten, mutsuzluğuna etrafındakileri de ekleyip sevdiklerini mahfeden insanlaru2026
Her şey hakkında bilgisi olduğunu sanıp ahkam kesen, çok konuşan, hurafeleri din edinip sapıtan ya da geçmişi tamamen atıp emek vermeden yemek peşinde olan hazırcılaru2026
Hakkın üzerini örten, ahlakını önemsemeyip cebindeki paraya göz diken, aldatılınca adalet arayışına giden, ahireti öteleyen, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp dünyaya dört elle sarılanlaru2026
Müslümanı eğitecek olan nice ramazanlar aynı huşusuzlukla geçti. İftar sofralarında "körler sağırlar birbirini ağırlar" olayı yaşandı. Aynı kafadan olan, yanlışı söylenmeyen, eleştiri yapılmayan, menfaat peşinde olan insanlar davet edilir oldu.
Görmek ve duymak eylemi olmadığı için her yapılanlara güzel, her söylenenlere doğru denildi. Yapılan onca yanlışlıklara göz yumuldu. Dünya ve içindekiler bir bataklığın içinde günden güne eridi. Halbuki bataklık kurutulmadan akan göz yaşları asla dinmeyecekti.
Halbuki ahlak insana has bir özellikti. İnsan olmak kurallara uymanın sonucuydu. Edepli, iffetli, hayalı olmak, af etmek ,özür dilemek, iyilikler yapmak, kötülüklerden uzak durmak insan olmanın uzantısıydı. Şimdilerde erdemlilik olarak anılır oldu.
Ailenin, devletin, toplumun ahlakı değil kuralları olurdu. Bu kurallara uymayan insan, ahlak sınavından da eksik not aldı. Medeniyet ancak kurallara uyularak kurulur.
Hidayet de kurala uyanların, takva sahiplerinin hakkıydı. Zira muttaki olmayanın hakkı mutsuzluk ve başarısızlık olacaktı.
Hayat bu kadar acımasız mıydı? Yoksa acıların çocuğu olmak işimize mi geldi?
Yoksa şeytanın varlığı günah işlememizin gerekçesi mi oluverdi?
Ya da bu dünyasını cennet edemeyen, ahiretini cennet edecek mi sandı? Halbuki imtihanın sonucu bu alemden belliydi.
Bir elde kadeh, bir elde Kur'an olmasıyla Müslümanlık olamazdı. Helal dairesi geniş, haramlar da belliyken Müslümanın Allah'ın yasakladığı yerlerde ne işi vardı?
Hakkın üzerini örten kafirdi. Olmayan şey örtülmezdi. İnansa da inanmasa da var olan bir olgu vardı. Neden insan elinin tersi ile hakkın üzerini örttü?
Yoksa bilmediğinden, içinin kabul etmediğinden değil işine gelmediğinden miydi?
Her can nerede ne yaptığını çok iyi bilmekteydi. Görünürde işlenmemiş bir suçun elbette cezası yoktu. Lakin kalplerde olanı bir bilen daha vardı. Eylem imkan meselesiydi. İmkanını bulamayan elbette yapamayacaktı. Niyet ondan dolayı Hak katında asıl olandı.
Düşünmek de bir eylemdi. Zira eylemler bir düşüncenin ürünüydü. Samimiyet ise düşüncelerimizin eyleme geçmeye hazır haliydi.
Açlık ve dünya zevkleri olan cinsellikten uzak durmak olan oruç inananı eğitecek kadar etkiliydi. Lakin samimiyetlerin sarsıldığı eylemlerden belliydi. Hiç kimse hayat tarzından vaz geçmek istemediu2026
Değişime açık olmayan, dua etmeyene Rahman ne diye değer verecekti ki?