KORKUSUZ KORKAKLAR
Bu hafta 28 Şubat ve Ergenekon isimleri ile kamuoyunda maruf olan iki dava önemli yer işgal etti. 28 Şubat davasında eski Başbakanlardan Sn. Mesut Yılmaz tanık (!) sıfatı ile ifade verdi. Ergenekon davasında ise Yargıtay davayı esastan ve usulden bozdu.
28 Şubat davasında duruşma salonunda Sn. Mesut Yılmazı dinleme imkanımız oldu. Kendisine cevap vermeyeceğini/vermeyeceğini bile bile soru da sorduk. Politikacıların en kötü huyu çok şey konuşup hiçbir şey anlatmamalarıdır. Daha kötü onlar ise çok şey konuşup hiçbir şey anlatmamakla kalmanın yanında gerçekleri de çarpıtmak. Keşke Sn. Yılmaz çok konuşup hiçbir şey anlatmasaydı. Eski bir Başbakanın iştirak ettiği fiillerin faili olarak o fiillerin en büyük mağduru olan Rahmetli Erbakan'ı gösterme çabası "komik" oldu. İnandırıcı olmayan bu girişimi kendisinin neden başarısız bir politikacı olduğunu da tekrar bize hatırlattı.
Sn. Yılmaz o salondan belki çıktı. Hafızalarda ve kayıtlarda gerçekleri söyleyemeyen, gerçeklerden korkan, eski politikacı olarak kaldı. Kimsenin özlemediğiu2026
Av. Sn. Muhammed Emin Özkan "neden halk sizi ve o dönemin aktörlerini meclis dışı bırakmış olabilir" sorusuna "bizim oyumuz arttı Refah Partisinin oyu azaldı" diye cevap verdi. Kapattırdıkları partinin oyu azalmış!
Kendisine Avukatların yönelttikleri her soruda Sn. Yılmaz ya görmemiş ya duymamış ya da haberi yokmuş. Ya da bla bla blau2026
Bildiği tek şey davanın sanıklarının demokrasiye bağlı sistemin bekası için çalışan kişiler olmasıymış. Hepsi ile iyi ilişkileri varmış. Sn. Demirel sistemi işletebilmek için görevi Sn. Çiller'e değil de kendisine vermiş. Eğer o günleri yaşamamış olsak inandırıcı gelme ihtimali olan bir sunumdu!
Her soruda tarihi gerçekleri saptırdı. Ancak bir tanesi var ki kendisine bunu hatırlattığımızda yüzünün aldığı şekli hiç unutmayacağım. Sn. Yılmaz askerlerin hükümetin gitmesini isteme sebebi olarak Sn. Erbakan'ın "kanlı mı olacak kansız mı" sözünü gerekçe gösterdi. Bu söz nedeni ile asker çok rahatsızdı. Toplumun büyük bir kesimi de bundan rahatsızdı dedi. Kendisine bu sözün 13 Nisan 1994 yılında söylendiğini, 24 Aralık 1995 tarihinde (1,5 yıl sonra) seçim olduğunu kendisinin bu seçimden sonra 3 ay başbakanlık yaptığını ve 28 Haziran 1996 da iktidara geldiğini 30 Haziran 1997 yılında da görevi bıraktıklarını bildiğimizi hatırlattık. O sözden sonra 1. Çıkan parti ve liderini karalamak gafletinde bulunan dönemlerin ve ilişkilerin sonucu başbakan olabilen bir eski politikacı iyi ki artık siyaset sahnesinde yoksun. Seni hiç özlemeyeceğiz.
Ergenekon davası için ise söylenecek söz şudur. Nasıl masumların suçluların yanında cezalandırılması büyük ve kabul edilemez bir hata ise suçlularında masumlarla beraber masummuş gibi değerlendirilmesi büyük hata olacaktır. Adının önemi olmayan asker içinde bir cunta vardır. Dün olmuştur bugün inşallah yoktur. Paralel yapı mensubu yargı mensuplarının bu ülkeye en büyük kötülüklerinden bir tanesi bu ülkenin darbe ve darbecilerle yüzleşmesini engellemişlerdir. Yazık olmuştur. Hem Balyoz hem de Ergenekon sağlam temellere dayanan önemli davalardı. Ta ki bu yapı kendi menfaatleri gereği davayı sulandırıp davanın içine kendi amaçlarına uygun düşmeyen kişileri de dahil ederek davayı rayından çıkartana kadar.
Keşke bazı suçlular da dava dışında kalsaydı da bu davalarda bazı gerçek suçlular cezalandırılabilseydi ve darbeciler gerçek anlamda yargılanabilseydi. Şimdi içlerindeki bazı masumlar sayesinde o korkusuz korkaklar biz masumuz diyerek tekrar o mağrur ifadelerle içimizde dolaşacaklar. Ama bu onların gerçeklerden korktukları gerçeğini hiçbir zaman değiştirmeyecektir. @CavitTatli