Korkunun ecele faydası olmaz
Sosyal medya
kullanımı ile ilgili düzenleme mecliste adalet komisyonunda görüşülüyor.
İnşaallah en
kısa zamanda yasalaşır.
Yalan rüzgârını arkasına alarak birlik
hamurumuzu sulandırmakla görevli toplar botla ve piar yapıcı hayali hesapları
kontrol eden güruhu aldı bir korku.
Etekler
tutuştu ve adeta altına ediyorlar.
Ülkemizi
Dingonun ahırı zanneden azgın azınlık bundan böyle her ne herze yiyorsa kendi
kimliğini gizlemeden mertçe yemeli ve kim kimin adına ne yediğini ve nelerin ne
uğruna yendiğini insanımız bilmeli.
Sosyal
medyayı raptu zapt altına alacak olan bu düzenlemede geç kalınmış olmanın
sebepleri üzerinde kafa yormak gerekirken, bu düzenlemeyi hak hukuk ve özgürlük
bağlamında demogoji konusu yapmanın insanilikle bir ilgisinin olmayacağı
kanaatindeyim.
40 madde
olarak görüşülen yasanın 29. maddesine karşı çıkılmasının sebebini aklıselim
insanlar iyi düşünmeli. Bu madde özet olarak, yalan yanlış algılar ve bilgilerle
vatandaşın yanlış yönlendirilmesini engellemeye yönelik aslında her namuslu
vatandaşımız içinde elzem.
Ancak
maddenin hükümleri arasındaki 1-3 yıl hapis cezasına takılarak bu madde
üzerinden oluşturulmaya çalışılan algının sahiplerinin samimi olmadıklarını
düşünüyorum.
Atasözlerini
önemseyen bir vatandaş olarak bir sözü yeri gelmişken hatırlatayım yağırı olanlar gocunur.
Ağzına
geleni ulu orta savur, aklına düşeni beyin süzgecinden geçirmeden etrafa faş et
yalan yanlış yaz çiz sonrada ifade ve basın özgürlüğünden bahset. Bu gidişi
düzeltmek için mücadele edildiğinde de özgürlükler kısıtlanıyor yaygarası
kopar.
Seçim sathı
mahalline girdiğimiz bu günlerde sosyal medya kullanımı ile ilgili yasanın
çıkarılması geç kalınmış olmasına rağmen sanırım ülkemizin geleceği için çok
güzel olacak.
Makalelerimde
sık tekrarladığım bir gerçeklik olan gördüklerimizin yarısına işittiklerimizin
ise nerede ise hepsine inanmak gerekir gerçekliğini bir kez daha hatırlatıyor
ve bu yasa çıkarıldıktan sonra bu görüşümün değişeceğini umuyorum.
Medyada sık
gündem olan önemli bir diğer meselede sebze ve meyvelerin vatandaşa
ulaştırılması konusunda yaşanılan garabetler. İstanbul’da bir market sahibi ile
bu sorunu paylaşırken söyledikleri hem içimi kararttı, hem de bu kadarına da
pes ya dedirtti.
Hal
yasasının bir türlü çıkarılmamasının mafyatik yönünden bahsedince hem şaştım
hem de çok üzüldüm.
Gıda milli
bir servet olduğu için aynı zamanda milli güvenliğimizi ilgilendiren bir konu.
Devletimiz içerde ve dışarda terörün belini nasıl kırdı ise bu teröründe belini
daha fazla oyalanmadan kırmalı.
Derelere
ırmaklara ve izbe yerlere dökülen tonlarca meyve ve sebzenin tüketiciye ucuz
ulaşmamasının yolunu bu kepazeliği yaparak bulan yolsuzlara ve alçaklara devlet
hal yasasını ivedilikle çıkarıp dur demeli.
Bu
kepazeliği yapanlara ağır yaptırımlarla engel olunmalı.
TBMM tatile
girmeden hal yasasını çıkararak milletin cebine ve devletin itibarına göz
dikenlerin gözünü oymalı ve dokunulmazlık zırhı ile kendini bir şey zannederek
devletimizin güvenlik görevlilerine sille tokat saldıran sureti insan yaratıkların
dokunulmazlığını da kaldırarak hukuk önünde hesap vermelerini ivedilikle
sağlamalı.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.