Körfez medyası ve Mezhep çatışması fitnesi
Mukteda es-Sadr taraftarlarının Türkiye'nin Bağdat B.elçiliği önünde protesto mitingi yapması, medyadaki kalemşörleri ve yanaşmaları oldukça şaşırttı. Halbuki bölgeyi birazcık gezen ve sinir uçları ile temas eden gazeteciler için bu hiç de sürpriz olmazdı.
Aynı es-Sadr, yaklaşık iki hafta önceye kadar Türkiye'nin çıkarları ile örtüşen açıklamalarda bulunuyor ve Haydar el İbadi'ye karşı en sert muhalefeti yapıyordu. Peki, ne oldu da Sadr, cephe değişikliğine gitti? Veya gerçekten radikal bir dönüşümle cephe mi değiştirdi:
Daha önce Türkiye taraftarı olan, hatta Bağdat büyükelçiliği önündeki mitingden iki hafta önce Türkiye yanlısı, Haydar el İbadi aleyhinde açıklamalar yapan Mukteda es-Sadr'ı bir anda Türkiye düşmanı gösteren haberlerin tamamının İran ve Körfez ülkeleri medyasından olması dikkat çekicidir. İran Türkiye'nin tarihsel düşmanıdır. Körfez ülkeleri ise, Şii nüfusları ve bu nüfusun üzerinde Mukteda es-Sadr'ın etkisinden dolayı Türkiye'yi onun aleyhinde kışkırttıklarını söylemek için dahi olmaya gerek yok. Özellikle El Jazera grubu, Türkiye'yi mukteda aleyhine kışkırtmak için 7/24 aleyhte yayın yapıyor.
Aynı körfez ülkeleri medyası Türkiye'nin Irak'ta işgalci olduğunda dair yine her gün haber yapıyorlar Başika üssünün askeri eğitim amaçlı olmadığını ABD gibi işgalci güç olduğunu yazıyor sürekli.
Halbuki Mukteda es-Sadr, halkı Türkiye'nin Bağdat Büyükelçiliği önünde protestoya davet ederken oldukça dikkatli bir üslup kullandı ve taraftarlarını üstüne basa basa birkaç kez şu şekilde uyarıyor: "Türk devlet büyükleri ve Türk devletine ait sembollere kesinlikle hakaret etmeyeceksiniz. Türk elçiliğini rahatsız etmeyeceksiniz. Sessiz protesto yapacaksınız. Edepli, ahlaklı ve sessiz bir protesto mitingi yapacaksınız sadece"
İşte Mukteda es-Sadr'ın o konuşmasının video linki:
http://www.imn.iq/archives/76386
Önümüzdeki aylarda Irak'ta genel seçimler olduğunu hatırlatarak gelişen olayları şöyle özetleyebiliriz:
Iraklı Şiilerin en güçlü silahlı grubu olan Ceyş ül Bedr, El Hekim ailesine bağlıdır. El Hekim ailesi de TAMAMEN İran'a bağlıdır. Fakat Ceyş ül Bedr (Bedir Ordusu) de en güçlü isim Hadi El Emiri'dir. El Emiri, İran'a daha çok yaranmak için el Hekim ailesini devreden çıkarmaya çalışıyor bu oranda da büyük başarı elde etmiştir. Bu arada El Hekim ailesinin Osmanlı-İngiliz savaşı ve I. Dünya savaşında bütün Şiilerin Osmanlı devletinin yanında İngilizlere karşı savaşması gerektiğine dair verdiği tarihi fetvayı hatırlatmakta fayda var.
Irak Şiilerinin en güçlü ikinci silahlı gücü Ceyş ül Mehdi'dir. (Mehdi Ordusu) Bu da Mukteda es-Sadr'a bağlıdır. Ancak ne var ki es-Sadr, en yakınlarının ihanetine uğradı ve ordusu 5'e, 6'ya bölündü. Bedir Ordusu'ndan sonraki en güçlü ordu, El Esahib'tir. (Eski Mehdi ordusunun omurgası) Bu ordu her nekadar Ayetullah olarak Mukteda'ya bağlı olsa da esas komutan ve lideri, Kays el Gazzali'dir.
Mukteda es-Sadr, Şii halk üzerinde çok etkindir. Sadece Bağdat'taki Sadr mahallesinin nüfusu 4 milyonun üzerindedir. Kerbela ve Necef şehirleri onun kontrolündedir. Irak Parlamentosunda Sadr7ın milletvekili sayısı, Başbakan İbadı'nin mensubu olduğu Dava Partisi (Hizbud-Dava)'dan daha fazladır.
Saddam döneminde İran'a kaçmayan tek şii lider Mukteda es-Sadr'dı. Sadr şii halkın arasında kaldı. ABD'nin Irak'ı işgalinde olumlu bakmayan tek şii lider es-Sadr'dı. Sadr, ile ABD ordusu ile 2004 yılının Ağustos ayında Necef'te şiddetli bir savaşa girdi. Sadr, diğer Şii gruplar ve İran'ın ihanetine uğradı, yenildi. Bunun üzerine Bağdat mahkemeleri Sadr'a idam kararı verdiler. Sadr bunun üzerine iran'a kaçtı. Halbuki Türkiye erken davransaydı Sadr Türkiye'de olacaktı.
Sadr, İran'da Ayetullah Uzma oldu. Irak yasalarına göre bir Ayetullah uzma idam edilemez. Böylece Sadr aleyhindeki idam hükmü kendiliğinden düştü.
Sadr, 2008 yılında Felluce savaşında İran ve diğer şii grupların kendisine ihanet ettiğini öğrenince, İran'dan kaçmaya karar verdi ve Türkiye'den yardım istedi.
MİT, devlete ait çok özel bir jet ile Sadr'ı İran'dan kaçırıp İstanbul'a getirdi 2009 yılında. Es-Sadr, Başbakan Erdoğan tarafından kabul edildi ve 1 kare foto basına servis edildi. Akabinde es-Sadr Irak'a gitti. Yaklaşık 2 hafta öncesine kadar Türkiye'nin politikalarına paralel bir politika güttü. Sürekli Türkiye lehine görüş bildirdi.
Fakat 2017'nin başında yapılacak seçim öncesinde Mukteda es-Sadr'ın şii taban üzerindki etkisi oldukça zayıflamış bulunuyor. Irak'ın şii bölgesinde on binlerce İran istihbaratına mensup açık gizli ajanlar, "Nüfuz Casusuluğu" yapmaktadır. Tabi Bedir ordusu ve irili ufaklı 15 şii silahlı grupların taban üzerindeki propagandalarını da unutmamak lazım.
Sadr'ın yaptığı çağrı, tamamen tabanın gazını almaya yönelik ve konuşmada da taraftarlarını Türkiye devleti ve Türklere karşı son derece saygılı edepli ve ahlaklı olmaya davet ediyor.
Ama Türkiye aleyhine slogan atmalar pankart ve döviz taşımaların sarık yapılarına baktığımızda Haydar İbadi'nin Dava Partisi mollalarının olduğunu çok rahat söyleyebiliriz.
Türkiye'de de mezhep kışkırtıcılığını yapan merkez medya ile ulusalcı faşist yayın organları ile isimlerin yapması bir tesadüf olamaz El Jazeera ve KÖRFEZ MEDYASI'nın üst aklı kim ise Türkiye'deki ulusalcı faşist ile merkez medyanın üst aklı aynı mehfillerdir.