Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Ağustos 2016

Köprüde uyanmak

"15 Temmuz Şehitler Köprüsü"

Şehitler böyledir. Şanlarını koyup geçerler. Dünyadan. Bize de şahitlik düşer.

Bundan bir ay evvel, Ortaköy'de, Boğaz köprüsünü değil, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nü temaşa ettiğimi bilemezdim. Bu insan yapımının bir bakıma, tabii şaheser; boğazın ihtişamını gölgelediğini düşünmemin üzerinden fazla geçmedi. Tam tersi daha görünür kıldığının da... "Yoksa insan, iki de bir bu olağanüstü gerdana dizdiği taşlara mı hayranlıkla dalıyor?" dememin yanı sıra, bu takının, bağrın güzelliğini ifşa ettiğini de kabul ederdim.

Asma gerdanlık; Avrupa Yakası'nda Ortaköy, Anadolu Yakası'nda Beylerbeyi semtlerine takılır. Boğazın ilk göz ağrısı. Üşümüş, kararmış Karadeniz ile, suyun mermer halini, parlayan Marmara'yı birbirine bağlar. Sadece akla karayı değil, hırçınlıkla sükuneti, soğukla sıcağı da... İstanbul'un şiarlarından olduğu dilsiz alfabesinde kazandığı sembolden de anlaşılır.

GERDANLIK; 30 Ekim 1973 tarihinde saat 12.00'de, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 50. yıldönümü şerefine devlet töreniyle hizmete sokulur. İlk yaya geçişi köprüyü sallar. Fakat 15 Temmuz'daki kadar değil elbette...O vakitler ilk tecrübe olduğu için korkulur ve "derhal" yayaya kapatılır. Araç geçişi esaslıdır. Sonraları bir lira karşılığında 2 Mayıs 1974'de açılır. Taşıyıcı ayakların her birinde dev asansörler ve yaya geçişi, intihar sayısının artması yüzünden birkaç yıl sonra tamamen kapatılır. Kim bilirdi ki; vatana ihanetin intiharına açık kalmıştır.

2016 senesinde halkın ona yaşatacağı sadakat ve şehadet töreninden -daha düne kadar- kimselerin haberi yoktur. Köprünün yapılış hikayesine dair medya arşivinde rastladığım satırlardan birinde: "Köprüden arka arkaya tanklar geçerse o derece risk oluşturmaz ama, bir tabur asker uygun adımla köprüyü geçmeye çalışırsa, bu daha büyük tehlikedir." yazıyor. Sahi hangi memleket tankların bir gün olup üstüne sürülmesine tanıklığı hayal edebilir?

Köprüde ayakların aynı anda aynı yere vurması yüzünden sıkıntı oluşuyormuş. Her yıl yapılan Asya'dan Avrupa'ya maratonda aynı salınımın olmayışı; uygunsuz adım olmasına mı bağlamalı? Uygun adım marş adı altında atılanlar ne olacak? Uygunsuz adım gerek belki. Yani; kandırılmamış, vatanına inanmış tabii askerlerin, inanmış ve adanmışların sivil direniş hareketi...

Kalemin bu satırlarda yürüyüşe başladığı esnada, Başbakan tarafından Boğaz Köprüsünün yeni adı açıklanıyordu: 15 Temmuz Şehitler Köprüsü! Hakim irade; ya daima hür yaşamayı, değilse ölmeyi seçiyor bu topraklarda. Ona "zincir vurmaya kalkışan çılgınlığın; dağlar/muhkem güçler yırtan, uzaktan, korkak düşmanlıkları/enginleri aşan" bir imana karşı ayağını denk alması gerektiği bir kez daha belirtiliyor.

Kurtuluş savaşının -şartlar gereğince- tehir edilmiş bir hitamı gibidir bu vakıa. Belki de henüz kazanıyoruz savaşı. Milli İrade; asli gayesine, bu kadar tevafukun sözleştikleri "saat"te bir araya gelip ahde vefasıyla kaderler üstü bir zamanda işte bu köprüde erişti. O günden beridir, Milli İrade'nin hem günlük hayatına, hem de nöbetine devam ettiği bu saatler; -içinde bulunulan şartlar hesaba katılmak kaydıyla- aynı zamanda geçmişteki iradesizliklerden tövbe geceleridir de. Bu memleket, İstanbul ve incinin incisi; bu köprü artık hepimize bambaşka görünüyor. İnsanın iradesinden geçemeyeceğini, değilse insan olamayacağını hatırlatıyor. O bundan böyle; ihanete dur diyen, sadakate geçit veren bir bağdır. Hainliği boğazlayan, imanı yaşatan bir bağ. Bir milletin temsilinde, insanın iradesine vasıl oluşudur. Bir halk dünyadaki sidre(görüş/varlığını fark etme) ağacına burada uyanmış, kendiliği'ne burada ermiştir.

Köprünün gördüklerine şahitliği ve inanamayışı, kulelerini çökerten ağırlıktaydı. Şayet "Yettim!" diyen yiğit milletine dayanmasaydı... Halk ayaklanır, asker bastırır geleneği şaşırdı. Sözüm ona asker ayaklandı. Koruyup kollamakla sorumlu olduğunun canına sürdü tankı. Kalkışmayı halk bastırdı. Seyrettiğim videolardan birinde "Abi biz buradayız. Asker bize emanet!" sözü çekmekle kalmıyor dikkatimizi, yerle bir ediyor. Kandırılmış insanların eline geçmiş devlet kurumları ve halkın devletine karşı yine de merhametliliği, bunu yaptığına inanamayışı...Çünkü o bizim askerimiz, erimiz, yavrumuz/du. Köprüde uyandık. Neler gördük! Aniden yaşlanacak kadar ağır. Takiyye; Allah hariç her bir tarafı kandırma. Riyanın tavanı. Diyalog; kardeşini küçümseme ve sus pus sırt çevirip düşmanla bir olma. Himmet; ihanet ekonomisi. Kermes, kurban derisi ve diğer haraçlar silsilesi ona keza. Hizmet; hezimet...Hangi kelimeyi kaldırsak büyük bir aldanış...Söyleyin a milletim; köprü yeni yüklendiği anlamlardan hangisini taşısın? Muhakkak teknik sağlaması yenilenmeli bu durumda...

İşte en ileri geçen anlamından aldı adını: 15 Temmuz Şehitler Köprüsü! Muhteşem hayatlar bir mekanı mevcut adından eder. Mevcut anlamı veya anlamsızlığından da...Mekan hafızasını yitirir adeta. Kahramanlar böyledir. Şanlarını da koyup geçerler. Dünyadan.

Böyle bir milletiz. Bayrağımızın rengi az soluverse dayanamaz, acil kan veririz. Azcık suratı düşse ona rüzgar veren göğümüzün, kalan soluklarımızı almayıveririz.