Dolar (USD)
32.52
Euro (EUR)
34.63
Gram Altın
2493.90
BIST 100
9524.59
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Köprü kurmak

Galiba dünyanın en sağlam köprülerini ecdadımız kurmuştur. Asırlardan beri sapasağlam ayakta durduklarına göre, bu hüküm abartılı olmasa gerek. Dün atalarımız mimari yapılarla birlikte gönül köprülerini de kurmuşlardı. Bugün de geçmişin bu geleneğini devam ettirenler yeni köprüler kuruyor, geleceğe kutlu emanetler bırakıyorlar.

Kıymetli hikâyeci, romancı, akademisyen Prof. Dr. Durali Yılmaz Hocamızın Köprüler Kurmak Sonsuza isimli eseri, bugünlerde Akıl Fikir Yayınları’ndan çıktı. 102 sayfalık ince bir eser. Ama özgül ağırlığı fazla. Fetva Yokuşu romanında da bu geniş ufku, derin bakışı ve hikmetli yaklaşımı görmüştüm. Kitapta 17 hikâye var. Peki bunlar bildiğimiz manada hikâyeler mi, hayır! Durali Hoca, edebiyatta farklı bir türü deniyor. Bazen hikâye türünü önemsemeyen ve farklı kulvarlara açılan ifadelere rastlıyoruz. Yorumlar yapıyor mesela yazarımız, hikâye kahramanlarının arasına usulca karışıyor. Hâce-i Evvel Ahmet Mithat Efendi’nin romanda yaptığını yapıyor Durali Bey.

“Şimşek ve Kelime”de kelimelerle olan serüvenini anlatıyor mesela. Oradan birkaç satır okuyalım:“Kendimi kendime anlatabilirsem, bunu başarabilirsem, kelimeleri zihnimden kâğıtlara dökebilirsem, bütün sıkıntılardan kurtulup rahat bir nefes alacağım.Bu sevinç ve heyecanla kelimelerle donattığım kâğıtları, çevremdekilere uzatacağım. İnsanlar, benim çoğalttığım kelimelerde,kendilerinden bir şeyler bulabilirlerse, tıpkı benim gibi onlar da bu kelimelerle kendilerini ve hayatı algılamaya çalışacaklar. Belki de, önlerine koyduğum kâğıtlarabakma gereği duymayacaklar ve dümdüz bir hayat çizgisi üzerinde yürümelerini sürdürecekler.”

Yazarımız Yahya Kemal ve Necip Fazıl gibi iyi ve büyük şairlerimizin yakaladığı kelimelerin peşine düşer bazen.Onların çağrışımlarını yakalamaya çalışır. Sonra da şairlerle yazarların mukayesesini yapar: “Şair için bir mısra gerekiyorsa, elbette hikâyeci için de bir cümleye ihtiyaç olmalıdır. Şair mısraını, hikâyeci cümlesini bekler. Beyninde çakacak bir şimşek aydınlığı ve yakalanan bir cümle olmadan bir hikâye ve ardından birçok hikâye yazılamaz”

Yazarın ‘kelime’lerle serencamı ve zorlu imtihanı devam ediyor. Bu amansız koşunun akıbetini merak ediyor ve okumaya devam ediyoruz: “Tutunduğum kelimeyi, yazıya dönüştürebildiğim noktada ise, zaman ve mekân çemberinden çıkma çabası başlayacak. Kelime, kelimeleri doğuracak, geçmişten geleceğe bir insanlık destanı kâğıtlara dökülecek ve bu destan insandan insana aktarılıp gidecek. Böylece ölümün ötesine geçtiğimi sanacak, ölümsüzlük ardında sürüklenerek, düşe kalka yine ölüme yürüyeceğim. Tek tesellim, kâğıtlara düşen kelimelerde yaşadığıma inanmak olacak.”

Kitaba adını veren hikâyede “Kelimelerim nerede?” sorusundan sonra şu izah geliyor: “Benim kelimelere ihtiyacım var, dünyanınsa kelimelere ihtiyacı yok; belki de var ama ben seçemiyorum. Dünyanın kelimelerine tutunamıyorum.”

“Uçuşan kelimeler” şimşeğe, yıldırıma, gök gürültüsüne, doğuya, batıya, ölüme, hayata dönüşüyor. Sonra ‘köprü’ kelimesini yakalayan yazar, ona tutunuyor. Köprünün ışığı yol göstericidir. Artık umut belirmiş, yol görünmüştür: “Köprü, evet köprü… Bu kelime, diğer kelimelere bağlanıp çoğalıyor çoğalıyor; ben çoğalıyorum ve bütün evrene savruluyorum yaşadığım, yaşamadığım, yaşayacağım bütün yıllara doğru yürüyorum köprüler kura kura, köprüler geçe geçe…”

Kimse boşuna heveslenmesin, hikâyelerden tek tek bahsetmeyeceğim. “Hazret-i Türkistan” Ahmet Yesevi’nin cübbesinden de söz etmeyeceğim Gazali’ye yazılan mektuptan da…CelaleddinHarzemşah, Pir Sultan Abdal, Niyazi Mısrî, Abdal Musa… Anadolu birliğinin 700 yıl önceki mimarı Musa’yı nereden bilecektim bu kitabı okamasaydım. Niyazi Mısrî ile Ali İhsan Hoca arasındaki çağlar üstü münasebet başka nerede kurulabilmiştir?

Hikâyeleri daha önce Büyük Doğu, Diriliş, Hisar, Türk Edebiyatı, Yedi İklim gibi dergilerde yayımlanan ve edebiyatımıza yeni bir soluk ve farklı bir ses getiren Durali Yılmaz’ın bu dördüncü hikâye kitabını bir an önce okumanızı isterim. Necip Fazıl, Ahmet Kabaklı, Nuri Pakdil gibi üstatların, eserlerini övdüğü Durali Hocam için ben ne diyebilirim ki? Aziz hocam kaleminize, kelamınıza, gönlünüze, yüreğinize sağlık. İnanın, yeni eserlerinizi de heyecan ve sabırsızlıkla bekleyeceğim. Ömrünüz de eserleriniz de bereketli olsun!