Köpek terörü ve mama lobisi
Son zamanlarda ,Türkiye’nin gündeminde başıboş köpeklerin
insanlara saldırması yer alıyor.
Hatta geçtiğimiz günlerde Bitlis’te sokak köpeklerinin
ısırması sonucu kuduz tanısıyla Ankara’daki hastanede tedavi altına alınan 10
yaşındaki Mustafa Erçetin’in hayatını kaybetmesi adeta infial yarattı.
Bir grup hayvanseverin sokaklarda beslediği saldırgan
köpekler, halkın hem güvenliğini hem huzurunu tehlikeye atıyor.
Son dönemde üst üste gelen köpeklerin neden olduğu kazalarda
veya direkt köpeklerin saldırısı nedeniyle yaralanan çok sayıda insan hayatını
kaybetti.
Sokak köpeklerinin terörüne artık bir çare bulunmalı. 5199
sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve diğer yasal düzenlemeler, hayvanların
kısırlaştırılarak modern barınaklarında korunmasını sağlayamıyor, hayvanları
sokaktan kurtarmıyor.
Toplum ,özellikle de son günlerde sokaklarda yaşayan
köpeklerin sorununu yüksek sesle tartışıyor. Toplumun bir bölümü sokakta
yaşayan köpeklerin saldırganlaştığını ve başta çocuklar olmak üzere topluma
risk teşkil ettiğini savunuyor ve uyutulmalarını istiyor. Bir diğer bölüm ise
suçlunun köpekler değil, yeteri kadar kısırlaştırma yapmayan yönetimler olduğunu
belirterek, uyutmanın katliam olacağını savunuyor.
Başıboş köpek popülasyonunu azaltmak için belediyelere büyük
görevler düşüyor. İnsanlığın ve medeniyetin ilk aşaması önce kendi güvenliğini
sağlamaktır. Kendi güvenliğini sağlarken de her şey "kontrol edilebilir"
oranlarda olmalıdır.Bu sorunun iki çözümü var. Hayvanların kısırlaştırılması ve
uyutulmasıdır.
Buraya kadar yazdıklarım genel bir açıklama , oysa ki
madalyonun başka bir yüzü var. Hayvanseverlik ambalajı adı altında kurulan
yüzlerce platform ve dernek var. Bunların finans kaynakları yani lobilerinin
rantı “köpek mamaları “.
Tezgah basit aslında ,mama şirketlerin algı uzmanları
“hayvanseverliği bir statü gibi gösteren çalışmalar yapıyor. Bunun içinde
seçilmiş kişilere misyon yükleyip propagandasını yaptırıyor.Araştırıyorsunuz
dernek değil, platform ve o platform da bir şirket çıkıyor. Hedeflediği şey,
tonlarca mama ve tonlarca mamaya verilecek ödenek..Modern bir ülkede bir
insanın kaldırıma 4-5 kg mama dökmesi akıl kârı değildir. Bunu yapma sebebini
de hayvanseverlik olarak gösterir. 'Hedef 200 ton mama', 'Hedef 500 ton mama'
diyen platformlar kurulmuş
Köpek üzerine kurulu platformların da neden köpeğe
yoğunlaştığını soracak olursanız cevabı açıktır. Çünkü daha çok tüketiyorlar.
Bir kedinin yediği mamanın 8-10 katını tüketiyorlar ve buradaki rantın boyutu
çok daha büyük. Daha fazla mama satışı ve daha fazla kâr demek. O yüzden
kısırlaştırmaya karşı, çünkü 200 ton mama ile büyüyen ve semiren köpekler
onlara bir dahaki sefere 1.000 ton mama olarak ayrı bir rant kapısı açacak.Bu
noktada da kendilerinin kurduğu bir kumbara sistemi var ve tıklıyorsunuz oraya
mama bağışı yapıyorsunuz. Bu işi o kadar abartmışlar ki ,
hayırseverleri ve hayvanseverleri aynı platformda
buluşturuyorlar. Bakıyorsunuz hayırsever sokak hayvanları için büyük bir
bağışta bulunuyor. O hayırsevere deseniz ki ihtiyaç sahibi var yardım edin
yüzlerce bahane bulur.
Dünya ülkelerinde köpeklerin sayısı 50, 60 binlerle ifade
edilirken Türkiye'de bu rakamın 16 milyon civarında olduğu söyleniyor. Bu sayının 10 yıl içerisinde 60 milyona
ulaşacağı öngörülüyor.Anormalleşen köpek nüfusuna karşı savunmasız kalacağımız
günlere doğru gidiyoruz.
Toplumu tedricen bu tabloya alıştırmaya çalışanlar
var.Hayvanları ve özellikle de köpekleri.Birisi bu sağlıksız ve gayri medeni
ortamı düzeltmeye kalksa aforoz ediliyor.
Türkiye'de adeta “köpeği kutsallaştıran” yeni bir din
oluştu.Nadiren tek dolaşan sokak köpekleri, birlikten kuvvet doğar inancıyla,
eskiden “it sürüsü” denilen formatta çeteler oluşturup, mahalleleri kendi
aralarında bölüştüler. Sokak köpekli yaşam tarzı “bize dayatılan zorunlu alan ”
oldu. Vay karşı çıkana! Hemen linç edilirsiniz.
Avrupa başta olmak
üzere ,medeni ülkelerde başıboş köpekleri sokakta göremezsiniz Köpekler hayatın
vazgeçilmezi, sadık dost ama sokakların süsü değiller. Hiçbir canlı sokakta
kabul edilemez.
Ayrıca hiç kimse köpeklerin psikolojilerini çözmek, dışarı
çıktığında kendini köpeklere göre ayarlamak ve saldırıya uğrama kaygısıyla
yaşamak zorunda değil. Özellikle de Çocuklar…
Eskilerin deyimiyle;
Ata ite güven olmaz. İt ısırır, at teper.