Konuşan apartmanlar
Konuşan apartman ne demek diyeceksiniz? Apartman konuşur mu? Evet, İstanbul’da Fatih’te ve Anadolu yakasında birçok evin giriş kapılarında sizi ressam elinden çıkmış tablolar karşılar. Ve her tablonun da bir hikayesi var. Neden apartman girişine resim yapılmış, neden o resim yapılmış. İşte o hikayenin peşine düştük bizde.
Bir misafirliğe gittiğinizde ya da kendi apartmanlarınızın
antresinde bir tablo gördünüz mü? O tablolar sadece sizin veya komşunuzun
apartmanında değil, İstanbul’da bulunan birçok apartmanda bulunuyor. . İBB
Yayınları’ndan çıkan ‘Resimli İstanbul Apartmanları’ kitabının yazarı Güven
Bayar, bu konuda çok ciddi bir çalışma yapmış. Bizde o apartmanların bir
kısmını gezerek hikayelerini sizlere aktarmak istiyoruz.
LALE DEVRİNDEN GÜNÜMÜZE GELEMEMİŞ DUVAR RESİMLERİ
Lale Devrinde (1718-1730) özellikle saray çevresinde
yaygınlaşan duvar resimlerinin örnekleri günümüze gelememiştir. Yalnızca
Topkapı Saray’ındaki II Ahmed’in yemiş odası. Bu dönemin duvar süsleme
programını yansıtır 18. yüzyıl ortalarında ise duvarlardaki barok süslemelerin
arasına bazen yer yer manzara resimleri yapıldığı gözlenir. İstanbul’da, Topkapı Sarayı’nın çeşitli
bölümlerinde ve konaklar ile köşklerde bulunan duvar resimlerinde manzaralar ön
plandadır. Boğaziçi, Kız Kulesi, Haliç gibi gerçek İstanbul görünümlerinin yanı
sıra hayali manzaralar da görülmektedir.
APARTMAN İSMİ İSTANBUL’DA İLK KEZ BİR KONAK İÇİN VERİLDİ
Apartmanlarda bulunan duvar resimlerinden bahsediyoruz ama
ilk ‘’apartman’’ unvanı İstanbul’da 20.yüzyılda verildi. İstanbul’da
‘’apartman’’ adı ilk kez Şehzadebaşı’nda bulunan Serasker Rıza Paşa’nın
(1844-1920) konağı Letafet Apartmanı için kullanılmıştır. Aynı bina Şehir
Tiyatroları adını alacak Darülbedayi 1914’te de kullanılmış, 1923 yıllında ise
Türk Futbol Federasyonu kurulmuştur. Ancak kültür ve spor tarihimiz açısından
önemli olan yapı ne yazık ki 1950’de yıkılmıştır.
TÜRK DEVLETİNİN SANATA VERDİĞİ DEĞER
Türk devleti her zaman sanata değer vermiştir. Bu değer,
Atatürk’ün emriyle, 1937 yılında Dolmabahçe Sarayı’nın yanındaki Veliaht
Dairesi’nde düzenlenen Resim ve Heykel Müzesi ile de görülmekte. Devletin
sanata desteğini yansıtan başka bir önemli çabada yine aynı yıldan başlayarak
1944 yılına kadar, ressamların yurt gezilerine çıkarak, bu gezilerden ülke gerçeklerini
ve görünümlerini yansıtan yapıtlar getirmelerini sağlayan bir parti
programıdır. Vilayete 58 ressam gönderilmiş ve 675 tuvalden oluşan bir
koleksiyon elde edildi. Bu ressamlar, Anadolu kültüründen etkilenen yapıtlar
oluşturdular.
FİGÜRSÜZ RESİMLER FATİH APARTMANLARINDA
Fatih’te figürsüz manzara resimlerinin yoğunluğu dikkat
çekerken Beyoğlu ve Şişli’de figüratif Avrupai duvar resimleri görülmektedir.
Gayrimüslim nüfusun yoğun olarak yaşadığı Kurtuluş ve Bomonti gibi semtlerde
ise 6-7 Eylül Olayların da simgesel bir işaret özelliği taşıyan duvar resimleri
zamanla silinmiş, üzeri badana ile kapatılmıştır. Tek parti dönemi kültür politikaları, sanatı
yaygınlaştırmada temel olarak sergi ve yurt gezilerine yoğunlaşıp duvar resmi,
seramik, kabartma ya da mozaik sanat çalışmalarına uzak durmuştur. Demokrat
Parti’nin ise devletin kültürel ve sanatsal politikalar dönemini terk edip
ilgisiz bir politika sürdürmesi, sanatçı ve mimar iș birliğiyle yapılara
tasarlanan işlerin ve duvar resmi çalışmalarının yoğunlaşmasına sebep olmuştur.
Bu süreç farklı mimar ve sanatçı birliktelikleri ile 1970’lerin sonuna kadar
devam etmiştir.
TÜRK SANATINDA VAR OLAN BİR GELENEĞİN MODA İLE
HATIRLANMASI
İstanbul’da birçok apartmanın antresinde kartpostallardan
yapılan duvar resimleri hala bulunuyor.
Bu gelenek zamanla modaya dönmüş olsa bile tarihe baktığımızda duvar
resimlerinin varlığı Türk sanatı aracılığı ile Orta Asya’ya dayanmaktadır.
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ise “kalem işi” denilen sıva üzerine boyayla
yapılan nakış tarzında duvar süsleme geleneği sürdürülmüştür.
İstanbul apartmanlarındaki duvar resimleri ise, İstanbul’un
değişmeye başlayan mimarisiyle birlikte 1910’lu yıllardan itibaren yapılara
sanatsal bir dokunuş oldu. Duvar resimleri birçok apartmanın antresinde kartpostallardan
esinlenerek apartmanın sahiplerinin isteği üzerine yapılıyordu. Bu uygulama
büyük bir ilgi ile karşılanınca, tablolar daha da yaygınlaştı ve zamanla
apartmandaki tablolar modaya döndü. Tabloları beğenen insanlar, kendi
apartmanlarına da yaptırdı. 1930’lu yılların başında sayıları bir hayli arttı
ve tablolar Fatih’ten Şişli’ye, Beyoğlu’ndan Kadıköy’e kadar binaların iç
yüzünü şenlendirdi.
TABLOLARDAKİ BENZERLİK
Kartpostaldan yapılan resimlerdeki benzerlik ressamın
inisiyatifi değildir. Ressama serbest çalışma imkânı verilmediği için duvar
resimleri tekrarlanmakta. İstanbul yakasında Bayezit, Beyoğlu yakasında
Nişantaşı, Teşvikiye, Şişli, Taksim, Cihangir ve Kuledibi ile Anadolu yakasında
Moda, Bahariye ve Kızıltoprak semtlerinde bulduğumuz örneklere göre apartman
resimleri çeşitli konuları ele almakta, manzaralar ve figürlü resimlerin yanı
sıra, soyut denebilecek desenlere de rastlanmaktadır. Günümüzde birçok tablo
yağlıboya ile kapatılmış…
HİKAYESİ OLAN RESİMLERDEN ÖRNEKLER
ERK APARTMANI: Mustafa Tezmen’in çift duvar çalıştığı
kartpostal manzara ve kız kulesi temalı duvar resimleri bugün günümüzde Erk
apartmanı girişinde bulunmaktadır. Erk
apartmanının kısaca hikayesine geldiğimizde ise Malatya’da 1920’de dünyaya
gelen doktor Nureddin Erk , eşi Perihan Erk hanımefendi ile 1958’de Amerika
Birleşik devletleri’ne gidiyorlar yıllarca gece gündüz çalışan çift 1983’te
emekli oluyor. 1995 yılında hayat arkadaşını kaybeden Nureddin Erk birikimleri
ile okul yaptırmaya karar verdi ve Amerika Birleşik devletleri’nde biriktirdiği
parayla Türkiye’de okul yaptıran Nurettin erk huzurevinde bugün yaşamını
sürdürmeye devam etmekte. Fatih’teki aile apartmanında kalan dairelerin de
satıp “Eğitimde yüzdeyüz destek” kampanyasına destek olarak 22 Ağustos 2003
tarihinde İstanbul’un Kadıköy ilçesinde kendisinin ve eşinin adını taşıyan
endüstri meslek lisesini yaptırmıştır.
OSMAN NURİ ERALP APARTMANI: Fatih at pazarı civarında
Mıhçılar caddesi üzerinde bulunan Osman Nuri eralp’e ait evin de hikayesi var.
Osman Nuri Eralp 1877 yılında Malatya Arapgir’de doğuyor. Asıl uzmanlık alanı bakteroloji olmak ile
birlikte kimya alanında da çeşitli eserler verdiği bilinmekte başta organik
kimya alanında çeşitli görevler ve deneysel araştırmalarda bulunan Osman bey,
kendi adıyla da anılan bir yöntem bulmuş “Osman Nuri metodu” ile bakteriyolojik
analiz yöntemlerini geliştirmiştir. “Osman Nuri metodu” ayrıca Besson’un Technique Microbiologique et Serotherapique ve Dopter
kitaplarında da yer almıştır. 1910 yılında “Officier d’Académie” ve”Officier
de I’Instruction Publique” nişanları ile
Fransız hükümeti tarafından ödüllendirilmiştir. 1918’de “Başka Dünyalarda Canlı
Mahlukat Var Mıdır?” isimli eseriyle
Türkiye’nin ilk bilim kurgu yazarı olarak Osmanlıca kaleme aldığı bilim ve
düşünce tarihimiz açısından son derece önemli ilginç ve heyecan verici bir
kitap da yazan Osman Nuri Eralp, 1929 tarihinde Kendi isteğiyle resmi görevden
ayrılmış ve daha sonra hayatının geri kalanını evinin alt katında bulunan özel
laboratuvarda çalışarak geçirmiş 24 Şubat 1940 tarihinde ise hayata gözlerini
yummuştur.