Konsoloslukta cinayet ve haydut devlet
Bütün dünya, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda gerçekleşen vahşi cinayetle çalkalanmaktadır. Washington Post gazetesinde köşe yazarlığı yapan ve Suudi Arabistan vatandaşı olan Cemal Kaşıkçı, evlilik işlemlerini yapmak üzere gittiği kendi ülkesinin konsolosluğundan bir daha çıkamadı. Suudi Arabistan, Cemal Kaşıkçı’nın Konsoloslukta olmadığını söylemesine rağmen, Kaşıkçı’nın binayı ne zaman terk ettiği konusunda tam bir sessizliğe gömülmüş durumdadır. Kaşıkçı’nın Konsolosluk binasında gizemli bir kaybettirilmesi ve katledilmesinden sonra dünya diplomasi tarihi, konsoloslukta cinayet şeklinde vahşi bir olayı kaydetmiştir.
Kaşıkçı cinayeti, Suudi rejiminin kendi konsolosluk binasında bir vatandaşını öldürecek kadar gözü dönmüş bir çılgınlar güruhundan oluştuğunu ortaya koymaktadır. Kaşıkçı cinayeti, Suudi Arabistan’ı Haydut Devletler arasında başa yerleştiren bir olaydır. Suudi Arabistan istihbarat servisi, şimdiye kadar birçok ülkede vahşi cinayetler işlemekle ve insan kaçırmakla ünlüdür. Suudi rejimi, Kaşıkçı cinayetiyle Türkiye’nin Arap rejimlerinin muhalifleri ve Müslüman Kardeşler’in mensupları için güvenli bir yer olmadığı mesajını vermiştir. Suudi rejimi, Türkiye’nin Arap ülkelerindeki rejimlere muhalif olanlarla yakın ilişkiler içinde olmasını ve etkili muhalif kişilerin Türkiye’ye yanaşmasını istememektedir. Suudi rejimi, Türkiye ile yakınlaşacak bütün Arap muhaliflerinin ölüm listesinde olduğunu Kaşıkçı cinayetiyle net bir şekilde göstermiştir.
Suudi Arabistan rejimi, Kaşıkçı’yı gazeteci olarak değil, kendi aleyhine Türkiye gibi düşman ülkenin yanında yer alan bir ajan olarak görmektedir. Türkiye’nin Katar’la yakınlaşma politikasını destekleyen Kaşıkçı’nın İstanbul’un ortasında Suudi istihbaratı tarafından öldürülmesi, diplomatik ilişkiler açısından ağır bir kriz durumunu ifade etmektedir. Suudi Arabistan, Kaşıkçı cinayetini işlemekle Türkiye ile derin bir krizin çıkmasını kasıtlı bir şekilde tezgahlamıştır. Türkiye, cinayetin bütün yönleriyle aydınlanması ve Suudi Arabistan’ın devlet olarak hukuk önünde yargılanması için imkanlarını seferber etmiş durumdadır. Türkiye, İstanbul’da işlenen Kaşıkçı cinayetini asla unutmayacaktır ve Suudi Arabistan’ı bundan sonra en güvenilmezler listesinin başına not edecektir. Suudi Arabistan, Türkiye’nin Kaşıkçı cinayetini önemsemeyeceğini ve yaptığının yanına kâr kalacağını düşünmekle büyük hata yapmıştır.
Suudi Arabistan rejimi, Kaşıkçı cinayetini yapmakla Türkiye’nin Arap ülkelerine yaptığı açılımı durdurmayı amaçlamaktadır. Suudi rejimi, Arap ülkelerinden Türkiye’ye yönelik gerçekleşmekte olan sermaye ve insan hareketliliğini durdurmaya çalışmaktadır. Arapların Türkiye’de yatırım yapmasını, Kaşıkçı gibi uluslararası tanınırlığı olan kişilerin resmi yetkililerle yakın ilişkiler kurmasını Suudi Arabistan hiçbir şekilde istememektedir. Suudi Arabistan, kendisini Arap dünyasının efendisi ve sahibi sanmaktadır. Suudi rejimi, Kaşıkçı cinayetini işlemekle Türkiye ile Arap dünyasının liderliği konusunda bir rekabet halinde olduğunu ortaya koymuştur. Suudi rejiminin Türkiye karşıtı politikaları devam edecektir. Ülkemizin İsrail’in öncülüğünde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’dan oluşan ekseni dikkate alarak yeni bir güvenlik konsepti oluşturması lazımdır. Suudilerin Konsoloslukta işledikleri cinayeti, İsrail’in bilgisi ve desteği sayesinde yaptıklarından şüphe yoktur. İstanbul’da işlenen Konsolosluk cinayeti Suudi Arabistan ve müttefiklerinin, dış tehdit olmaktan çıktıklarını ve ülkemiz için bir iç güvenlik sorununa dönüştüğünü gösteren önemli bir olaydır. Kaşıkçı cinayetinden dolayı Suudi rejiminden hesap sorulması, ülkemizin prestijinin ve güvenliğinin korunması için mutlak bir gerekliliktir.