Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.16
Gram Altın
2984.91
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Ekim 2022

Kömür ocakları ve kader

Bartın’ın Amasra ilçesinde meydana gelen ve 41 vatandaşımızın hayatını kaybettiği kömür ocağındaki göçük ile ilgili acıyı hiçe saymak ve bu acı üzerinden siyaset yapmak en hafifinden ahlaksızlıktır, vicdansızlıktır.

Bilhassa Anadolu insanının acılı günlerde kan davası düşmanlıklarını bile bir kenara itip acılı tarafa hürmeten adeta “ateşkes” ilan ettiğini hepimiz biliyoruz. Keza devletler deprem, sel, yangın gibi acıya sebep olan doğal afetlerde de düşmanlıklarını, ihtilaflarını bir kenara bırakarak sürecin normalleşmesini beklerler hatta afete uğrayan devlete yardım etme talebinde bulunurlar.

Ama gelin görün ki müsamahaların, dayanışmanın, bağışlamanın membaı olarak bilinen Anadolu'da bu değerleri tanımayıp, insanların acılarını siyasetlerine malzeme kılan bir zihniyet ile karşı karşıyayız.

Bartın-Amasra’da meydana gelen göçükten hemen sonra siyasi açıklamalara bakan bir yabancı, “Bu ülkede acıya saygı duymamak adet midir?” diye düşünür. Çünkü mağdur ailelere geçmiş olsun ya da başınız sağ olsun demeden Sayıştay’a iftira atarak, Danıştay’a iftira atarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı nasıl karalarızın peşine düştüler. Ne ölüye saygı duydular, ne dul kalan kadına, ne evladını yitiren ebeveyne, ne de yetim kalan çocuklara acıdılar.

Erdoğan'ı eleştirecek günler, haftalar, aylar mı bitiyordu?

Siz nasıl vicdan taşıyorlar? Ya da gerçekten vicdan diye bir değerleri var mıydı?

Gelin şimdi beraber eleştirimizi yapalım.

Varsa ihmali, adam gibi ve en ağırından eleştirelim Erdoğan’ı da Ak Parti’yi de. Ama taziye kültürümüz üç gündür, bari ölen işçilerin cansız bedenine hürmeten üç günlüğüne adam taklidi yapılabilirdi.

Gelin, şimdi eleştiri yapabiliriz. Aradan hatırı sayılır müddet geçti. İşte ben eleştiriyorum:

Neden ocaklarda daha güvenli önlemler almıyorsunuz?

Neden bu tür göçükleri daha erken haber verecek cihazlar yapamıyorsunuz?

Neden bu kadar ağır kayıplara sebebiyet veren göçüklerin daha az zarar vermesinin bir yolunu bulmuyorsunuz?

Neden bu tür ocaklara izin veriliyor ve bu ocaklar daha iyi denetlenmiyor?

Neden, neden, neden..?

Soruları siz de arttırabilirsiniz hatta ağırlaştırabilirsiniz de.

Sorgulayalım, soralım, eleştirelim:

Neden bu kadar insanımız bu olaylarda hayatını kaybediyor, diyelim. Açıklamasını, cevabını isteyelim, varsa ihmal üstüne gidelim. Ama iftira atmadan, siyasi ahlaksızlığa başvurmadan, insafı terk etmeden, vicdansızlık yapmadan…

Nasıl insanlarsınız siz?

Azıcık bu milletin duygularına, acılarına, tercihlerine saygılı olun!

Bir de Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın “takdir-i ilahi/kader” ifadesi üzerinden saldırıya geçenler var.

Evet, Sayın Cumhurbaşkanı “takdir-i ilahi” diyerek her şeyi kendi haline bırakıyorsa eleştirelim,

Kader deyip her işi oluruna bırakıyorsa kınayalım,

Her şeyi boş vererek olumsuzluklara “mukadderat” diyerek aklımızla dalga geçiyorsa protesto edelim…

Ancak;

CHP ve periferisininprofan anlayışına ait kavramlarla konuşmuyor diye,

Suyun öbür tarafı”nın ladini ifadeleriyle uyuşmayan dini terminolojiyi kullanıyor diye eleştirecekseniz keyfiniz bilir.

Bu tür olaylar için takdir-i ilahi/kader demesi, Sayın Erdoğan'ın inancındaki Allah Subhanehu Teâla’nın bilgisi, iradesi, kudreti dışında hiçbir şeyin olamayacağına vurgudur. Yoksa kimse kader derken, “Ne yapalım, biz üzerimize düşeni kusursuz yapmışken, her şey yolunda giderken kader aniden gelip göçük yaptı da 41 insanımız öldü, öpün başınıza koyun ki 441 insan ölmedi” demek değil. Bu tür durumlarda her ne olursa olsun inancımız gereği kader ile yani İlahi bitmez kudret, tükenmez ilim ve Yüce Azamet karşısında acizliğimizi itiraftır “takdir-i İlahi” demek. Sayın Erdoğan da bu amaç ve niyetle takdir-i ilahi diyor.

Evet, kaderin arkasına saklayanlara izin vermeyelim, kaderi istismar edenlere karşı çıkalım ama kadere iman eden bu milletin inancını dilinize dolamayın.

Bilmiyorsanız ya da bilip kadere inanmıyorsanız o da sizin bileceğiniz iş.