Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2963.60
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Ağustos 2022

Kölelik mi Asgari Ücret mi?

Türkiye’yi kısır tartışmaların içine sıkıştırarak dünyanın başardıklarının farkına varılmamasını isteyen gündemler bir geçmiyor azizim.

Başörtüsü meselesini gündeme taşıyıp bunu fırsat görüp üstüne atlayanlar arasında hak savunuculuğu yapanların da olduğu doğrudur ama...

Karşı çıkanların da destek verenlerin de arasında yer alan yüksek maaşlarını hak etmek için fırsat kollayanlar “Ah Türkiye’nin şu kırmızı çizgilerini içeren bir polemik konusu çıksa da biz de yolumuzu bulsak!” diyor ve ülkenin dikkatini dağıtıyor.

Hâlbuki dertler bunlar mı?

Gelir adaletsizliğinin çözülememesi, finansmana eşit ve adil ulaşım imkânlarının sağlanamaması ve girişimciliğin desteklenemeyerek küresel değer zincirine katma değer sunacak işler ile ihracatın artırılamaması esas mesele azizim.

SSCB zamanında, ama zorla ama ideolojik sempatizanlıkla birçok parlak zekaya bilimsel keşifler yaptırıldı.

Yapılanların büyük çoğunluğu silah sanayiindeki yenilikler ile var olan güç dengesini devam ettirmekti.

Silah gücü yükseldi ama unutulmasın azizim; Batı, Rusya’yı silahla değil para ile yendi.

Zenginliğin tabana yayılamaması ve en önemlisi de dünyayı değiştirebilecek keşifler yapabilecek zekaların aynı tornada işlem gördüğü bir düzende dikkate alınmaması yok etti SSCB’yi...

Bugün için Türkiye’de de ABD’nin iç savaş yıllarını anımsatan günler yaşanır hâle geldi.

Tarım Kredi Kooperatiflerine çeki düzen verilemeyince ucuza gıda ürünü bulma politikası çöpe gitti tabii...

Çarklar var azizim.

Ama sanayii çarkları değil bunlar...

Biri yıkamıyor ki...

Koltuklar işgal altında, yenilik desen kimsenin derdi değil.

Ne olacaktı ya...

Teknoloji de yapacağımız dönüşüm ile üretim patlamasını yakalayıp dünyaya parmak mı ısırtacaktık?

Hayır, hayır parasal dengelerdeki bozulmaların getirdiği düzende art arda yapılan regülasyonlarla dere yatağını değiştirmeyi dereden alınacak verimi artıracak yol olarak gördük.

Değil azizim, öyle değil.

Tarım Marketlerde indirim olacak beklentisiyle marketleri dolduran vatandaşların yanında indirimli fiyatlardan dükkanına mal almak isteyenler yok mu sanıyorsun?

Var azizim, var tabii...

Peki ABD iç savaşının ne alakası var bu durum?

Dur anlatayım azizim...

Kuzeylilerin sanayiye işgücü bulamaması ile Güneylilerin pamuk tarlalarındaki ucuz işgücü olan siyahi insanları paylaşma savaşıydı o aslında...

Siyahileri çok sevdikleri için değil tabii ki...

Üreticiler daha fazla kâr elde etmek için köle arıyorlardı da ondan olan oldu.

Hikâyeyi biliyorsunuz. Kuzeyliler kazandı, ABD birleşti, sanayi her tarafa yayıldı, savaşlardan uzak bir kıtada, gelişmenin kademelerini bir bir atladı Amerika...

Türkiye ise tarihten bu yana olayların hep ortasında oldu.

Adeta "Bensiz tarih yazılamaz!” dedi, durdu.

Dünyada ne kadar dikkate değer olay varsa en az yarısında Türkiye’nin bir ucundan dahili olduğu ortada...

O nedenle bir kısım zevat yıllardır Türkiye’nin Batılı devletler gibi kendi menfaatine odaklanması diğer başka her şeyi dışarıda bırakması gerektiği vurgusu yapılıyor ya...

Neyse kronik politik tartışmaların arasında kalan Türkiye’de aslında kuruluşuyla birlikte önemli bir iç savaş yaşadı:

Üretim savaşı.

Sanayi yok, sermaye yok, üretim araçları yok, hatta insan bile yok.

10 yılda 15 milyon genç ile insan konusuna iyi kötü bir çözüm bulunsa da sanayi meselesi 70’lere kadar zamanın hakkını veremeden giderken Özal ile birlikte dünya politikalarının yakalanması ile ancak zenginleşme gelebildi.

Sonrası ise verimli yönetimdi ki işte esas mesele de tam orada çıktı.

Türkiye’nin potansiyelini görenlerin 70’lerde sağ sol çapası tutmayınca 70'lerin ortasında üretilen ASALA 80'lerin ortasına kadar günü kurtardı. Sonrasında ise görevi PKK aldı tabii.

Bu süre zarfında zenginleşen ve fakirlik nedeniyle köylülüğe muhtaç olmaktan öteye giden bir Türkiye hikâyesi başladı.

Sanayi gelişti.

Köylerde karın tokluğuna çalışan belki köle olmayan ama özgürlüğü de şüpheli olan nice dönemler yaşandı.

Bazı şehirlerde ağa düzeniyle mücadele hikayesini Kemal Sunal’ın filmlerinden de izledik ya...

Köylü özgürlüğü için değil para bulmak için büyük şehirlerdeki fabrikalara gidiyordu.

İşte azizim burada benzeşiyoruz şimdi o gavur ABD ile...

Kölelerin gıda, barında ve giyimini sağlayan sahiplerinin olması ve kölelerin aile kurma hakkına sahip olması bir tarafta her türlü özgürlüğü yaşayabileceğiniz 5 bin 500 liralık asgari ücret öteki tarafta...

Sen olsan hangisini seçersin azizim:

Kölelik mi Asgari Ücret mi?