Kölelik mi Asgari Ücret mi?
Türkiye’yi kısır tartışmaların içine sıkıştırarak dünyanın başardıklarının farkına varılmamasını isteyen gündemler bir geçmiyor azizim.
Başörtüsü meselesini gündeme taşıyıp bunu fırsat görüp üstüne
atlayanlar arasında hak savunuculuğu yapanların da olduğu doğrudur ama...
Karşı çıkanların da destek verenlerin de arasında yer
alan yüksek maaşlarını hak etmek için fırsat kollayanlar “Ah
Türkiye’nin şu kırmızı çizgilerini içeren bir polemik konusu çıksa da biz de
yolumuzu bulsak!” diyor ve ülkenin dikkatini dağıtıyor.
Hâlbuki dertler bunlar mı?
Gelir adaletsizliğinin çözülememesi, finansmana eşit ve
adil ulaşım imkânlarının sağlanamaması ve girişimciliğin
desteklenemeyerek küresel değer zincirine katma değer sunacak
işler ile ihracatın artırılamaması esas mesele azizim.
SSCB zamanında, ama zorla ama ideolojik sempatizanlıkla birçok parlak zekaya
bilimsel keşifler yaptırıldı.
Yapılanların büyük çoğunluğu silah sanayiindeki yenilikler ile
var olan güç dengesini devam ettirmekti.
Silah gücü yükseldi ama unutulmasın azizim; Batı, Rusya’yı silahla
değil para ile yendi.
Zenginliğin tabana yayılamaması ve en önemlisi de dünyayı değiştirebilecek
keşifler yapabilecek zekaların aynı tornada işlem gördüğü bir düzende dikkate
alınmaması yok etti SSCB’yi...
Bugün için Türkiye’de de ABD’nin iç savaş yıllarını anımsatan günler
yaşanır hâle geldi.
Tarım Kredi Kooperatiflerine çeki düzen verilemeyince ucuza gıda ürünü
bulma politikası çöpe gitti tabii...
Çarklar var azizim.
Ama sanayii çarkları değil bunlar...
Biri yıkamıyor ki...
Koltuklar işgal altında, yenilik desen kimsenin derdi değil.
Ne olacaktı ya...
Teknoloji de yapacağımız dönüşüm ile üretim patlamasını yakalayıp dünyaya
parmak mı ısırtacaktık?
Hayır, hayır parasal dengelerdeki bozulmaların getirdiği
düzende art arda yapılan regülasyonlarla dere yatağını değiştirmeyi
dereden alınacak verimi artıracak yol olarak gördük.
Değil azizim, öyle değil.
Tarım Marketlerde indirim olacak beklentisiyle marketleri dolduran
vatandaşların yanında indirimli fiyatlardan dükkanına mal almak isteyenler yok
mu sanıyorsun?
Var azizim, var tabii...
Peki ABD iç savaşının ne alakası var bu durum?
Dur anlatayım azizim...
Kuzeylilerin sanayiye işgücü bulamaması ile Güneylilerin pamuk
tarlalarındaki ucuz işgücü olan siyahi insanları paylaşma
savaşıydı o aslında...
Siyahileri çok sevdikleri için değil tabii ki...
Üreticiler daha fazla kâr elde etmek için köle arıyorlardı
da ondan olan oldu.
Hikâyeyi biliyorsunuz. Kuzeyliler kazandı, ABD birleşti,
sanayi her tarafa yayıldı, savaşlardan uzak bir kıtada, gelişmenin kademelerini
bir bir atladı Amerika...
Türkiye ise tarihten bu yana olayların hep ortasında oldu.
Adeta "Bensiz tarih yazılamaz!” dedi, durdu.
Dünyada ne kadar dikkate değer olay varsa en az yarısında Türkiye’nin bir
ucundan dahili olduğu ortada...
O nedenle bir kısım zevat yıllardır Türkiye’nin Batılı devletler gibi kendi
menfaatine odaklanması diğer başka her şeyi dışarıda bırakması gerektiği
vurgusu yapılıyor ya...
Neyse kronik politik tartışmaların arasında kalan Türkiye’de aslında
kuruluşuyla birlikte önemli bir iç savaş yaşadı:
Üretim savaşı.
Sanayi yok, sermaye yok, üretim araçları yok, hatta insan bile yok.
10 yılda 15 milyon genç ile insan konusuna iyi kötü bir çözüm bulunsa da
sanayi meselesi 70’lere kadar zamanın hakkını veremeden giderken Özal ile
birlikte dünya politikalarının yakalanması ile ancak zenginleşme gelebildi.
Sonrası ise verimli yönetimdi ki işte esas mesele de tam orada çıktı.
Türkiye’nin potansiyelini görenlerin 70’lerde sağ sol çapası tutmayınca
70'lerin ortasında üretilen ASALA 80'lerin ortasına kadar günü
kurtardı. Sonrasında ise görevi PKK aldı tabii.
Bu süre zarfında zenginleşen ve fakirlik nedeniyle köylülüğe muhtaç
olmaktan öteye giden bir Türkiye hikâyesi başladı.
Sanayi gelişti.
Köylerde karın tokluğuna çalışan belki köle olmayan ama özgürlüğü de
şüpheli olan nice dönemler yaşandı.
Bazı şehirlerde ağa düzeniyle mücadele hikayesini Kemal Sunal’ın
filmlerinden de izledik ya...
Köylü özgürlüğü için değil para bulmak için büyük şehirlerdeki fabrikalara
gidiyordu.
İşte azizim burada benzeşiyoruz şimdi o gavur ABD ile...
Kölelerin gıda, barında ve giyimini sağlayan sahiplerinin
olması ve kölelerin aile kurma hakkına sahip olması bir
tarafta her türlü özgürlüğü yaşayabileceğiniz 5 bin 500
liralık asgari ücret öteki tarafta...
Sen olsan hangisini seçersin azizim:
Kölelik mi Asgari Ücret mi?