'KOLAYLIK BİR TUZAKTIR'
Başörtüsü, kamu alanında sonunda özgürlüğüne kavuştu. Nihayetinde İslam'ın inanç umdelerinden birisi ve mü'min kadınlar üzerine farz kılınmış olan başörtüsünün kamudaki serbestliği, Türkiye için bir normalleşme sürecinin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Yıllardır bu sıkıntının acısını çekmiş insanlar için tabii ki bir dönüm noktasına tekabül ediyor. Ancak meseleyi çok da fazla abartmamak lazımdır. Bir taraf sanki başörtüsü serbestliği ile "İslam'ın kemale erdiği" gibi bir psikoloji ile hareket ederken, diğer taraf ta Türkiye kayıp gidiyor psikozlarına giriyor.
Başörtüsü bir inanç olduğu kadar, başka bir çok inanç umdeleri gibi sembolik anlamlar da taşıyor. Onun sembolik anlamı; İslam'ın değerler bütününü ve bir yaşam tarzını ifade etmesidir. Tam da bu sebeple başörtülülerin gündelik hayatta bu değerleri düşürücü ve yaşam tarzına olumsuz faturalar çıkarıcı hareket ve davranışlardan kaçınması gerekiyor. Başörtüsü, bu anlamda kişi için bir sosyal kontrol aracı olacak. Bir müslümanın mütevazi kimliğini ifade etmek yerine sınıfsallık taslayan, adaletsiz, kimliksiz, kişiliksizleri başörtüsünün kapatacağını uman, gökgörünmedik, kaprisli, altı kasımpaşa üstü şişhane türü başörtülülük fenomeni, her şeyden önce İslam'a ağır faturalar yükler ve hiçbir müslümanın İslam'a böyle ağır faturalar yükleme hakkı yoktur. Çünkü ne olursa olsun İslam, müslümanlar nezdinde temsil edilmektedir.
Fakat başörtüsü tamamen siyasal bir simge olarak da değerlendirilemez. Çünkü Türkiye'de "başörtüsü siyasal simgedir" şeklindeki söylemi ısrarla söyleyenler, bunun İslam'ın içerisinde herhangi bir karşılığının olmadığını da ifade etmeye çalışıyorlar. Hatta kimileri bayağı ileri giderek "İslam'da başörtüsünün olmadığı"nı, herhangi bir referansa dayandırmadan söylüyorlar. Kaldı ki, kişi buna inanıyorsa, karşıdakinin ancak onun yaşam tarzına saygı duyması gerekir. Bunun dindeki temeli, zaten sadece inanan kişiyi bağlar.
Fakat ben, belki bundan sonra daha çok anlatılabilecek hikayeler üzerinde durmak istiyorum. Birincisi, başörtüsünün içeriğinin boşaltılarak, yükselen trend ve moda haline gelmesi. Bu, onun tüm dünyaya dair iddia ve taleplerinden geri çekilerek dünyevileşmesi demektir. İkincisi, başörtüsü serbestliğinden sonra, İslam'ı başörtüsüne indirgemek gibi bir kolaycılığın ağına düşmektir. Başörtüsünün, bizzat ifade ettiği ahlaklı bir yaşam tarzını paranteze alarak her şeyi meşrulaştıran ve kişi için ahlaki yeterlilik duygusu sağlayan bir hüviyete bürünmesidir. Aile, iş hayatı, arkadaşlık ilişkileri, gündelik yaşamında başörtüsünün referans yaptığı ahlakiliği atlamak veya sürekli ertelemek. "Şuna bak, bir de başörtülü olacak" diye gündelik hayatta duyduğumuz şikayetler, işte biraz bunlara tekabül ediyor. İşin gerçeği, bu konuda başörtülülerin İslam'a dair iddialarını kimliklerinde göstermeleri son derece hayati bir önem taşımaktadır. Aslında bu, sadece başörtülüler için değil, tüm müslüman erkek ve kadınlar için geçerlidir. Özellikle başörtüsünü şekilsel olarak, İslamiliğin garantilenmiş bir görüntüsü olarak erkek ve kadınlar tarafından kutsanması ve her türlü karşılıklı ilişkişlerde bir yeter şart olarak görülmesi, zaman içerisinde bu şekilciliğin, içeriğin önüne geçmesini sonuçlar. Halbuki içerikteki seviyeyi ve yenilenmeyi güncellemek ve ona süreklilik kazandırmak zordur.
Victor Hugo'nun aynı adlı romanından sinemaya aktarılan Notre Dame'ın Kamburu filminde, katedralde duran matbaa makinasını tekrar çalıştırmak üzere Mo senyör'e gelen kralın bakanı, bu makinanın bir kolaylık olduğunu söyler. Mo Senyör'ün cevabı ilginçtir: "Kolaylık bir tuzaktır." Şimdi diyeceksiniz ki, "iyi ya matbaa makinası insanların faydasınadır ve kolaylık sağlar." El hak dediğiniz doğrudur. Ancak bu sözün kendi içerisinde taşıdığı hikmeti hayata yaymasını bilmek gerek. Emek vermediğiniz ve acısını yaşamadığınız "hayat"taki tüm kolaylıklar sizin için birer tuzaktır.
Eğer başörtüsü, emeksiz, çilesiz, ahlakiliği berhava eden cennet garantili bir hayata referansta bulunuyorsa, kolaylığın tuzağına çoktan düşmüşsünüz demektir.