Koku gittikçe zihnimiz açılacak
Yıllardır eski Türkiye'nin kurgulandığı sahte zemini gerçek bir devlet oluşumu zannettik. Bu yalandı. Süreç başarıya ulaşınca asıl normalleşmenin, demokratik bir ülke olmanın ne demek olduğunu daha iyi anlayacağız.
Çünkü elde silah varken hiç kimse karşındakinin ne dediğini duymaz. Kan ve barut kokusu zihinde donma yapar. Şimdi barut ve kan kokusu yok oldukça zihinlerimiz berraklaşacak.
Şehit haberleri gelmedikçe, insanlar halay çekmeye devam ettikçe gözyaşları dinecek ve ekonomik olarak hem bölge hem Türkiye büyük kazançlar elde edecek. Dolayısıyla sürece karşı duran veya süreçten vazgeçen herkes bunun altında kalır.
***
Siyasette ve medyada amiral gemisi başta olmak üzere "barıştan yana" görünüp satır aralarında süreçle ilgili "müphem" yayınlar yapan şüphe uyandırmaya yönelik hince sözler sarf edenlere dikkat etmek gerekiyor.
Israrla sınır dışına çekilecek grupların kayıt altına alınmasını istiyor birileri.
"Devlet güvencesi" istemek bürokrasi istemektir. Bürokrasi ise raporlama demektir. Dağa çıkarken sivil olarak çıkan ve hiçbir merciden izin almayanların inerken "kayıt altına" alınma anlamına gelecek hukuki bir çerçevede ısrar etmesi anlaşılır gibi değil.
KAYITDIŞI ÇIKTIN KAYITDIŞI İN!
Dağdan inişler, sınır dışına çekilmeler Nevruz'dan bu yana başladı ve halen sürüyor. Çok şükür bugüne dek fena bir olay olmadı. Zaten 2000'deki sınır dışına çekilmede de hukuki bir altyapı yoktu. Bugün konjonktür 2000'den çok daha sağlam.
Halkın büyük desteğini alan tek başına bir hükümet iktidarda ve çekilme sırasında, 2000'deki "arkadan vurmaların" yaşanmayacağını taahhüt ediyor.
Dolayısıyla suça karışmamış olanlar "kayıt dışı" şekilde silahlarını bırakarak evlerine de dönebilir. Mesele, dallandırıp budaklandırılarak yeni bir "yargı" süreci başlatılması isteniyor. Böyle yapanların çözümü provoke etmek istediğini anlamak için müneccim olmaya gerek yok.
BAYKAL'A ACIMAYANLAR KEMAL'E HİÇ ACIMAZ!
Akil insanlar heyeti, İmralı trafiği ve Meclis'te Komisyon kurulma önerisi, sürecin hızla ilerlediğini gösteriyor. Daha önce Akil adamlar ve Hakikat Komisyonu kurulmasını isteyen CHP, bugün ikisine de "teknik" gerekçelerle karşı çıkıyor. CHP, kendi önerisiyle hükümetin komisyonunun farklarını sıralıyor. Altını çizdikleri farklara bakınca itirazın "bahane" olduğu anlaşılıyor.
Yıllardır Kürt sorunu hakkında hazırladığı "raporları" gururla gündeme getiren CHP'nin sorunu da bu: Sadece rapor hazırlamak. Bir türlü teoriden pratiğe geçemiyor. Elini taşın altına koyması istendiğinde habire "gerekçe" üretiyor. Yeni anayasa konusunda da öyle "ilk 4 madde değiştirilemez" deyip kırmızı çizgilerini çekiyor. Zaten ilk 4 madde değiştirilemezse yeni anayasa yapmanın ne anlamı var ki?
***
Monarşik devletlerin bile "zamanın ruhu"na uyarak anayasalarını değiştirebildikleri bir çağda, kutsal metin gibi "değiştirilemez" maddeleri kutsayan CHP'nin tavrı, ipe un sermek.
"Ulusalcı-gerçek solcu" kapışmasında eskilerin yanında yer alan Kılıçdaroğlu, istediği kadar Baykallaşsın, partiyi Deniz'e yar etmeyenlerin Kemal'e de etmeyeceğini görmeli.
Kısa zamanı var Kılçdaroğlu'nun benden söylemesi. Seçimden sonrası tufanu2026