Kof Prof.’den fos başkan
Değerli okurlarım özellikle CHP zihniyeti ile ilgili yaşadığım ve yaşanılmış gerçek olaylardan derli makaleler yazarak özellikle gençlerimiz için kulaklara küpe olacak bilgilendirmeler yapmaya çalışıyorum.
Malum söz uçuyor ama yazılanlar çizilenler kalıyor.
Aklımda kalanlardan birkaç örnek vererek malum zihniyetin bu aziz millete reva gördüğü savrulmayı hatırlayalım.
Ortaokul yıllarında rahmetli büyükbabamın malum zihniyet ile ilgili yaşanmışlıklardan aktarımları var. Öyle şeyler anlatırdı ki, can kulağı ile dinlediğim için bugün dahi birçoğu hafızamda taze ve canlı.
Maraş, Kurtuluş Harbi’ndeki Abdal Halil Ağalar gibi gözü pek çok insan eften püften sebeplerle yok yere belediye meydanında asıldı. Evlerde Kur’an-ı Kerim bulundurmak bile suçtu der derin, derin iç çekerdi.
Lise ikinci sınıfta tarih öğretmenimizin kara tahtaya yazdığı Arapça bir kelimeyi apar topar silmeye çalışmış: ‘Aman çocuklar bu yazı yasak’ demişti.
Üniversite yıllarında malum zihniyet askeri vesayetin arkasına sığınarak yediği herzeleri unutmam mümkün değil.
Kötü hatıralar elbette birçok insanın zihninde çok daha fazlası ile var ancak benim bu kısa girizgâha sebep olan yine malum zihniyetin Prof. ünvanlı bir vekilinin evvelki gün ağzından saçılan talihsiz sözler. Adeta biz değişmeyiz bizim zihniyetimizin özü bu dercesine sarf edilen o sözleri anlamak ve anlamlandırmak gerçekten güç.
Ayasofya’nın cami olması şöyle dursun, bu zât gözümüzün içine bakarak geçmişte ahır olarak kullandıkları Sultanahmet Cami’de müze olsun diyor.
Fırsat bulsa kilise olsun der miydi acaba?
Dervişin fikri ve zikri hikâyesinde ki gibi ellerine fırsat geçse sanırım tereddüt dahi etmeden camilerimizi kapatarak işe başlayacaklar.
Aslında başladılar bile İBB Covid bahanesi ile bazı imamların işine son vermiş ve mescitlerin bir kısmını da kapatmış. İBB başkanı Yunan Televizyonu’nda arzı endam ederek Ayasofya’nın cami yapılmak istenmesini anlamlandıramadığını da îrad buyurmuş.
Beklenir mi? Beklenmiş olmalı ki, duramamış hemen ötüvermiş.
Huylu huyundan vaz geçmez.
Kim adına, ne adına yapılırsa yapılsın bu çıkışlar Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benzer.
Covid cesareti
Eskilerin suya, ateşe yiğitlik olmaz sözüne ben, Covid belasını da dahil ediyorum.
Bana bir şey olmaz bula, bula beni mi bulacak rahatlığı içerisinde yaşayan çok sayıda insanımızı bu musibet karşısında kaybettik.
Çok geriye değil son iki üç aylık bir süreci hafızlarımızda yokladığımızda yaşanılanlardan aklıselim galip gelmeli ve hemen tedbirlere sarılmalıyız.
Klasik ve dillerde pelesenk olmuş hali ile maske-mesafe ve temizlik üçlüsüne dikkat ederek bu zor günleri dertsiz sıkıntısız geçirebiliriz.
Haziran başında devletimizi vatandaş için sıkı tedbirleri gevşeterek insanlarımızın nefes almasına yardımcı olmasına pişman etmemeliyiz.
Sıcaklarda maske ile dolaşmak zor diyenlerimiz olabilir. Ancak hastanede yatmaktan, bir nefes sıhhatten daha zor olacağı kanaatinde değilim.
İlacı ve aşısı olmayan tüm dünyayı hiç bir ayırım gözetmeden kasıp kavuran bu yaratığın pençesine düşmemek birinci önceliğimiz olsun.
Son pişmanlığın fayda etmeyeceği bir cesaret, er veya geç bizimde imtihanımız olmasın diyorsak, önce tedbir sonra yine tedbir ve sonra takdir demeliyiz.
Ettekraru ahsen velevkane yüzseksen misali hatırlatmalarımı yaparak makalemi sonlandırmak istiyorum.
Düzensiz uyku, sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam ve stres bu dörtlüde yapılan hataların devamında savunma gücümüz zayıflar. Savunma gücü yetersiz olan bir kişi covid dahil bir çok hastalığa karşı kendini yeteri kadar koruyamaz.
Bağışıklık gücünü zayıflatan sebeplerden uzaklaşalım, uzaklaşmayanları uyaralım.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.