Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.13
Gram Altın
2963.31
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Aralık 2022

Kod adı; Brütüs!

Yargının İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verdiği kararın üzerinden bir hafta geçti,

Kararın hukuki mi yoksa siyasi mi olduğu,

Kararın -siyasi ise- kimler tarafından alındığı-aldırıldığı,

Kararın kime yaradığı ile alakalı akıllara ziyan yorumlar yapıldı.

Sığ ve acele yapılan yorumlarda yargının vermiş olduğu kararın “Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmaması için verilen bir karar olduğu” yönündeydi. Hatta bu kararın AK Parti ve özel olarak ‘Saray’ tarafından yargıya dayatıldığını iddia edenler bile vardı.

Dediğim gibi yorumlar sığdı çünkü Ekrem İmamoğlu sanıldığı gibi potansiyel adaylar arasına giremiyordu. Son aylarda taraflı-tarafsız bütün kamuoyu yoklamalarında Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’dan da, Sayın Kılıçdaroğlu ve Mansur Yavaş’tan da çok gerilerdeydi İmamoğlu. Hatta geçen ay İBB’ye yakın kaynaklar, İmamoğlu’nun “son 8 ayda yaptırdığı anketlerde kendisine ait oy oranlarının %17’lerden, Kasım ayında %5’e düştüğünü gördüğünü” dile getiriyorlardı.

CHP Genel Başkanı, 6’lı masanın kurucusu ve en büyük bileşeni olan partinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı için adaylığını dillendirmeye başlayınca, İmamoğlu-Akşener yakınlaşması alenileşmiş ve iki tarafın temsilcileri açıkça ve yüksek sesle “Kılıçdaroğlu kazanamaz, 6’lı masanın Cumhurbaşkanı adayı kazanan bir aday olmalı” diyerek Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasını istemediklerini söylemeye başladılar.

Anlayacağınız 6’lı masa bir taraftan,

CHP bir taraftan,

İmamoğlu tarafından fonlananlar öbür taraftan birbirlerini yemeye başlamışlardı.

İçerde kavga büyüktü,

Öyle ki İYİ Partili kimi yetkililer, “Kılıçdaroğlu Alevi olduğu için bizim taban ona oy vermez” diyerek Kılıçdaroğlu’na Cumhurbaşkanlığı yolunda vize verilmemesi gerektiğini daha keskin ve tehlikeli ifadelerle dile getiriyorlardı.

Bu koşullarda Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasının imkânı kalmıyordu. Ancak;

İYİ Parti’nin acelesi vardı çünkü en geç birkaç hafta içinde adaylar kesinleşecek ve bu süreçte kendileri de bir adayda karar kılmalıydılar. İmamoğlu, Yavaş ya da başka bir isim (ama Kılıçdaroğlu değil) belirlenmeliydi yoksa beklenmedik bir durumla karşı karşıya kalabilirlerdi.

Önce İYİ Parti’nin acelesinin sebebini irdeleyelim:

Bildiğiniz gibi İYİ Parti ekseriyetiyle MHP içindeki seküler milliyetçilerin yer aldığı bir partidir. Bunların tek derdi olmasa da en önemli dertleri siyasi ikbaldir. Partili olmak, özellikle iktidar ya da iktidarın ortağı partili olmaktır emelleri. Elbette partide herkes böyle değil, bunun da istisnası vardır lakin ekseriyeti için “menfaat ortaklığı” tanımı cuk oturur.

İşte bu saikle hem genel merkez hem de taşra teşkilatlarında İYİ Parti içinde siyaset yapanların bu seçimden sonra siyasete devam etmeleri için iktidar olmaları yani Cumhurbaşkanlığını kazanmaları hayati derecede önemlidir. Çünkü bu seçimleri de kaybetmeleri halinde İYİ Partililer, “sağlık olsun, daha çok çalışarak 2028 seçimlerini kazanırız” demezler, diyemezler.

Bu anlattığım senaryoya diğer partileri de dahil edebilirsiniz hatta seçimi kaybetmeleri halinde bu partilerin geleceği daha karanlık diyebiliriz.

CHP için de durum çok farklı değil; seçimi kaybetmeleri halinde CHP tarumar olur. 100 yılda bir tek kere seçimle iktidara gelemeyen bir partinin “bir yüzyıl daha dayanın” diyecek hali yok, dolayısıyla kaybetmeleri halinde parti yangın yerine dönebilir.

Bu yüzden İYİ Parti mutlaka kazanmalıyız diyor, kazanmayı seçimlere kazanabilecek bir adayla (ki bu Kemal Bey değil) başarabileceğini düşünüyor ve o adayın da Ekrem İmamoğlu oluğunu düşünüyor. Ekrem Beyi de partisi istemiyor çünkü parti Kılıçdaroğlu’nu aday olarak görmek istiyor.

Şimdi siz karar verin;

Bu şartlarda Ekrem İmamoğlu hakkında verilen yargı kararı manipüle edilmiş ise bunu kim/ler yapar? Yani böyle bir riski kim alabilir?

Kanaatim o dur ki bu seçimler 6’lı masadaki hangi parti/ler için hayat-memat meselesi ise manipülasyona en yakın olanlar da o partiler olabilir. Bir mağduriyet oluşturarak Kılıçdaroğlu’nu havlu atmaya zorlamak kimin işine geliyorsa manipülasyon onların işidir.

İşin diğer bir yönü de Akşener-İmamoğlu kucaklaşmasıdır. Çünkü CHP liderinin yurtdışında olduğu bir günde yargının verdiği karar İmamoğlu’nun aleyhinde bir karar olmasına rağmen Akşener-İmamoğlu ikilisi seçimi kazanmış gibi “çak” yapmaya yeltenmeleri, ardından tebrik kucaklaşması, gülücükler, mutlu tavırlar Sayın Dilek İmamoğlu’nun da dikkatinden de kaçmadı.

Kesin olan şu:

İşin içinde bir “operasyon” olduğu...