Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Şubat 2017

Kocaeli Edebiyat Kampı

Bana kalırsa kimi insanlar haklı-haksız sebeplerle edebi olana, edebiyata alaka duymuyorsa bile edebiyat illa her insanla yakinen alakadardır. Geçtiğimiz hafta, Kredi Yurtlar Kurumu Tematik Kış Kampı (Edebiyat Kampı)'nda, usta kalem sahiplerinin yanı sıra sekiz farklı ilden sosyal bilimlere ve özellikle edebiyata alakası olan gençlerle buluşmak güzeldi. İlgili kurumların desteği ile birlikte programın organizatörlüğünü yapan Madra ailesi ile tanışmak ve bazen kahve, çoğu zaman çay kenarında muhabbet ise ayrı bir zevkti.

Doğrusu sosyal bilimlerin uzun sürelerden beri ihmal edilişine dair hafızama yerleşik o ağıtın, gittikçe bir halaya dönüştüğünü hissediyorum. İnsan ruhundan çok uzağa gidemez. Bilirim. Çok geçmeden koskoca bir toplum küçük çocuklar gibi farklı gözlerinden ağlamaya başlar ve korka titreye geri döner kalbine...Öyle de oldu. Oluyor.

Söyleşiye de bu konuya işaretle başladım. Sahiden neydi o? Küçükken bir büyüğümüz, mesela bir öğretmenimiz "Büyüyünce ne olacaksın?" dediğinde, istisnasız -desem yalan olmaz- bütün parmaklar "Doktor olacağım!"a kalkardı. Milli bir şuurla, çağı yakalamak gibi bir gaye ile başlatılmış olsa da körü körüne sürdürülen pozitif bilimler furyası hepimizi aldı götürdü. Satamadan getirdi. Eksildik. Çoğu zaman bu soruya görgüsüzlüğün aşağıladığı, hiç tercih edilmeyen bir iki mesleği söyleyerek ters cevap vermek lazım gelirdi. Öyle de yapardı aykırı bir iki çocuk. Kimse hakikatte ne olmak istediğini, ondan evvel ona bir meslek verecek cevherin, henüz "bilezik" olmamış altının ne olduğunu, ne ile donatıldığını bilemezdi. Bilmek için yönlendirilmez, şahsi varlığına, varlıklarına uyandırılmaz aksine kendine yabancılaştırılırdı. Sistematik olarak kendinden kaçırma ve yoksullaştırma eğitimi... Ne için? Üç beş kuruş ve kuruşluk statü için. Yaratıcı'nın verdiği tabii ve ona özel mesleğin hiç hesaba katılmadığı yıllardı. Şimdi de mevzu tamamıyla düzelmiş değil. Fakat çokça ihmal edilmiş olan değerlerin hatırlandığı ve yeniden cazip birer hayale dönüştürüldüğü de bir gerçek.

Bu çerçevede Yüzyılın Türk şairleri Antolojisi beni sevindirici gelişmelerden bir diğeri. Platformun danışmanlarından R. Madra hanımefendi ile ayrıntılarını konuştuğumuz bu kitap, sahasında mütehassıs bir kadronun emeği. 2015 Mayıs'ında Osmanlı Türkçesi, şimdi ise 3. Adımı olan Farsça çevirisinin baskısı için son hazırlıklar safhasına girilmiş. Devamında Unesco'nun belirlediği dillerin yanı sıra Türkiye cumhuriyetleri dillerinde de yayınlanması planlanan bu eser ile edebiyatımızın enleri olan şiirlerimiz üzerinden dünyanın kalbini ılıştıran, ısıtan bir şenlik bırakacağımıza inanıyor ve seviniyoruz. Dünya ve ülke genelindeki kütüphanelere kaynak teşkil edecek zenginlikte hazırlanan "Yüzyılın Türk Şairleri" antolojisinde 102 şair var. Antoloji'nin 33. Sayfasında Mehmet Akif var. Ona bir sorusu olan kari'/okur için bir şeyler söylüyor:

Şi'r için "gözyaşı" derler; onu bilmem, yalnız

Aczimin giryesidir bence bütün asarım!

Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;

Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bu00eezarım! ( Bana Sor Sevgili Kari' şiirinden)