Dolar (USD)
34.82
Euro (EUR)
36.67
Gram Altın
3043.61
BIST 100
10058.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Aralık 2024

​Koca dünyaya küçük öyküler

Hayatta her şeyin azı da fazlası da zarar derler. Her şey ayarında ve kıvamında olunca tadı damağımızda kalıyor hayatın. Azı da fazlası da yoruyor insanı bu hayatın. Her şeyin fazlasını yüklenip hayatın hamalı, azına karar verip gamsızı olmak yerine ayarında yaşamalı bu hayatı insan. Bu çağda en büyük yükü de söze yüklüyor insan. Sorsan herkes her şeyi biliyor ve nutuk atarken buluyor kendini. Ancak kimse sözü yorduğunun ve kimseyi dinlemediğinin farkında değil.

Bazen sözü yüklerinden arındırmak gerek. Dünyanın kalabalığında insan sükûneti bulmak, kendine bir dulda ararcasına sözü kelimelerin kalabalığından arındırıp sade hale getirmek ister. Böyle olunca da daha anlaşılır oluyor kavli bu hayatta. Her hafta sonu şehrin keşmekeşliğinden kaçıp doğanın bağrında kendimizi buluşumuz bundan değil midir? Sadelik bu çağda insanın ihtiyaç duyduğu temel olgulardan biri haline geldi. Her şeyin modaya, gösterişe, afişe kurban edildiği bu zamanda sadelikte kendini bulur oldu insan.

Geçmişi Ezop Masallarına dayansa da bu çağda her geçen gün daha çok karşılık bulan küçürek öyküler de bu sadeliğe duyulan ihtiyacın ürünüdür ve sözü fazla yormadan, az sözle çok fazla şey anlatmak derdindedir. Olay örgüsünü kelimelerin kalabalığına kurban etmeden konsantre bir halde zihne hitap ederek düşünmeyi teşvik eden küçürek öyküler, okuyucuya bir resim galerisindeymiş hissi verir. Bu türün son örneğini de Sevgili Dostum Mustafa Uçurum sunuyor bize.

Kendisini öncelikle bir şair olarak tanımlayan Mustafa Uçurum, daha önce şiir, deneme, hikâye ve çocuk masalları türündeki eserleriyle okuyucuyla buluştu. 2024 yılının Eylül ayında Hece Yayınlarından çıkan son kitabı “Koca Dünyaya Küçük Öyküler” ile bu sefer küçürek öyküler türüyle bizlerle buluşuyor.

Küçürek öyküler, keskin bir zekânın ürünüdür. Okurken düşündüren, bitirince duvara toslamış hissi uyandıran öyküler hacim olarak ne kadar kısa görünse de zihin dünyanızda ziyadesiyle geniş bir yer kaplayacaktır. Her bir öyküyü resim galerisinde sergilenen bir resim olarak görüp sözün gücünü fark ettiğiniz zaman derinliğine ulaşıyorsunuz. Mustafa Hocamın son kitabını okurken bunu daha iyi anlıyorsunuz.

Öyküyü okurken sizde ne kadar kolay yazılmış hissi uyandırsa da üzerinde durup düşündüğünüz zaman her bir sözcüğün yeni bir kapıyı açtığını görüyorsunuz. Sayfalar dolusu yazılabilecek bir öyküyü üç satıra sığmış görünce ustalığı fark ediyorsunuz. Bir bakıma olayı yoğunlaştırılmış bir halde okura sunan Mustafa Hocam, genellikle son cümlesi ile öyküyü nihayete erdiriyor ve öykü tam olmuş oluyor.

Okuduğunuz her öyküde altını çizeceğiniz bir sözcük yahut cümle, daha sonra başa dönüp yeniden okumaya başladığınızda size öykünün tamamını hatırlatıyor. Mustafa Hocam, çok yönlü bir edip olmasıyla birlikte şair kimliğini her zaman önde tuttuğunu bu kitabında da bize gösteriyor. Öykülerin genelinde şiirin gücünden yararlandığını görüyoruz.

Uzak hayallerin öyküsünü kaleme almak yerine hayatın içinden ve hemen yanı başımızda olabilecek olayların öyküsünü yazan Mustafa Uçurum, olaylara bakış açımızı da değiştiriyor. Her ne kadar kendi perspektifinden olaylara bakıyor gibi görünse de bize yeni bir ufuk kazandırıyor. Bazen de beş cümlede koca bir öykü yazabiliyor. “Kedisi Kaybolanların Şarkısı” öyküsü bunlardan biridir. Öyküyü tam haliyle buraya almak istiyorum: “Şu yıldız kesin görmüştür kedimi. Kediler yıldızları takip ederek bulurmuş yolunu. Yıldızlı şarkılar söylüyorum. Belki gelir kedim. Bulutlar, kapatmayın yıldızları.”

Küçürek öykülerin en güzel özelliklerinden biri vermek istediği mesajı sözü dolandırmadan veriyor olmasıdır. Mustafa Hocamız da kitabın “Duvarı Aşınca” bölümünde sözü yormadan kelimenin tam anlamıyla kitabın ortasından konuşurcasına vermek istediği mesajı öykünün sonundaki cümlede veriyor. Kendisi aynı zamanda Filistin Şairi olarak tanınan Mustafa Uçurum, bu bölümdeki öykülerinde de Kudüs ve Gazze ile ilgili gözümüzden kaçan konulara ustalıkla değiniyor. Yine beş cümlelik “Duvar” öyküsü bunun en güzel örneklerinden biri olarak duruyor karşımızda. “Duvarı aşınca özgürüz, dedi. Bu duvarı kim koydu baba, dedi çocuk. Onlar, dedi. Her şeyin sebebi onlar. Dünyanın tüm mazlumlarının kanı eline bulaşmış olanlar.”

Kitabı okuyup bitirdiğinizde dahi adeta yaşadığımız hayattaki her bir kare öykü olmuş gözümüzün önünden geçiyor ve öyküler hala devam edecekmiş gibi hissediyoruz. Tabir yerindeyse damak tadı kıvamında bir kitap olmuş.

Mustafa Uçurum hocama böyle bir eseri bize kazandırdığı için teşekkür ediyorum. Kalemi daim olsun. Sizlere de keyifli okumalar diliyorum.