Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Ekim 2020

Kobani olayları ve sonuçları...

PKK silahları bırakacak, artık karakollarımız basılmayacak, şehirlerde bombalar patlamayacak, kardeş halklar dünyaya kardeşliğin en güzel numunesini sergileyecek diye 2013’ün ilk günlerinde açıklanan “Çözüm Süreci” için olmadık serenatlar icra ediyorduk.

Çünkü;

Türkiye 2013 yılına kadar geçen 30 yılda rahat yüzü görmemişti. 1984’ün 15 Ağustos’unda terör örgütü PKK’nın saldırıları ile başlayan kanlı süreç 60 bin insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuştu. Başta ABD olmak üzere pek çok NATO ve AB üyesi ülke tarafından kollanan PKK; çocuk, bebek, yaşlı demeden “Yeter ki kan aksın” diye saldırılar düzenliyordu.

1984’teki terör saldırısından sonra çok büyük acılar yaşandı. Bingöl baskını olarak bilinen ve 33 askerimizin şehid olduğu saldırının detaylarını hâlâ bilmiyoruz. Bahtiyar Aydın Paşa’nın şehid düşmesi, anne karnında bebeklerin öldürüldüğü PKK saldırıları, öğretmen ve doktorların, Serap, Buse, Ceylan’ın katledilmesi… çok acıydı.

Ama, 6-7-8 Ekim 2014 Kobani olayları olarak bilinen ve bütün bölgeye yayılan bir acı var ki yıllardır dinmedi.

Dedik ya, PKK yabancı istihbaratların elinde bir oyuncaktı lâkin ne ilk ne tek oyuncaktı. İstihbarat servisleri Suriye’deki ayaklanmada maşa olarak kullanmak için kurdukları İŞİD/DEAŞ’ı da sahaya sürdüler. Bu terör örgütünü kendileri yönettikleri için verdikleri talimatları DEAŞ kusursuz yerine getiriyordu.

Asıl önemli bir diğer olayı anlatmadan geçersem, olayların seyri ve sonuçları hakkında eksik ve dolayısıyla hatalı çıkarımlarda bulunabiliriz:

FETÖ’nün 2013 Aralık ayı itibariyle hükümete ve devlete karşı giriştiği saldırı, Kobani olaylarında yaşanan büyük acılara da yansıdı. Bu süreçte istihbarat, emniyet ve TSK içinde görev alan FETÖ’cülerin 6-8 Ekim olaylarındaki rolü, olayların bu reddeye gelmesindeki en önemli karanlık noktadır.

***

2014 Ağustos sonu itibariyle ABD DEAŞ’ı Kürtlerin yaşadıkları bölgeye saldırttı. Bununla hedefledikleri şey, Suriye’de Türkiye’yi rahatsız edecek oluşum ve gelişmelerle bölgeyi kaosa sürüklemekti.

Doğrusu ABD bunu başardı da,

ABD, DEAŞ’ı Kobani’ye saldırttı. Daha doğrusu saldırır gibi yaparak PKK/YPG’nin önünü açtı. Bu arada PKK medyası ve HDP temsilcileri de ateşe benzin ile gittiler. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ABD’den döner dönmez ayağının tozuyla bölge insanını, “Erdoğan Kobani düştü düşecek diye seviniyor, Kobani düşmeyecek” diyerek sokaklara çağırması kanlı süreci tetikledi. Oysa o sözlerle Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan, Batılıların DEAŞ ile mücadele konusunda iki yüzlülük yaptığı için bölgedeki şehirlerin bir bir düştüğünü, böyle giderse Kobani’nin de düşeceğine dair endişesini dile getirmişti.

Kurban Bayramı’na denk gelen günlerde Selahattin Demirtaş’ın provokatif çağrısı ile Güneydoğu ve kimi Doğu il ve ilçelerinde yaşları ağırlıklı olarak 11 ile 19 arası değişen gruplar sokakları kan gölüne çevirdi. Aralarına FETÖ ve yabancı unsurların da katıldığı sokak olaylarında 53 vatandaşımız hayatını kaybetti.

Diyarbakır’da 16 yaşında daha lise öğrencisi olan Yasin Börü, kestikleri kurban etini dağıtmak üzere fakir evlere götürüyordu. Bu esnada dindar bir çocuk olduğunu bilen provokatörler Yasin’i göstererek, “Bunlar İŞİD’çi, bunlar Kobani’de Kürtleri kesen İŞİD’lerdir” naralarıyla ona saldırıyor, onu öldürüyor, balkondan aşağı atıyor ve yerde kafası taşlarla eziyorlardı.

Diyarbakır’da bu vahşet yaşanırken Mardin, Batman, Bingöl ve diğer illerde de sokaklar işgal altındaydı. Altan Tan dışında 3 gün botunca bir tek HDP’linin, “Yapmayın, ne olur durun” demediği olaylarda İngilizce, Fransızca konuşan provokatörlerin saldırganları yönlendirdiğini gözlerimle gördüm.

Aradan 6 yıl geçti, hâlâ adaletin yerini bulmasını bekleyen onlarca aile var.

Tam olarak bilmesem de hâlâ bazı cinayetlerin failleri bulunamadı. 7 yıldır herkes 6-7-8 Ekim olaylarının bütün teferruatıyla aydınlatılmasını ve suçluların adalet önünde hesap vermelerini istiyor.