Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Eylül 2014

KOBANİ İÇİN AĞIT YA DA ŞİRAZEYE MEKTUP

Acıyı yüreğinde hisseden dostum Zeki Bulduk Hocamıza

Bu ay vaktinde yazmadığın mektubu ben sana yazıyorum Şiraze. Kıtalar ötesine. Kobani'den yazıyorum bilgin olsun. Hani birkaç yıl öncesinde "Suriye'ye gidelim mi?" demiştim ya sana. Gelememiştin işin vardı, biliyorum. Vazifelerin vardı. Ben de yola başka yoldaşlarla çıkmıştım. Misafir olmuştum Kobani'nin bir köyüne. Keke Fevvaz'ın evine misafir olmuştuk. Olaylar daha yeni başlamıştı. Bu olayları kim başlattı, neden başlattı kimse bilmiyor. Oysa ben biliyordum Şiraze. Bunu sana söylemiştim, hatırlıyorsun değil mi.

Kobani'den bu mektubu yazıyorum ya. Burayı anlatayım istersen. bir kadını gördüm Sınırı geçerken. Gören bendim, görünen o. Çocuklarını iple kendine bağlamış ve sınıra dayanmıştı. Fotoğraf karelerine pek aldanmazdım oysa. Bu defa öyle değildi Şiraze. Fotoğraftaki manzara beni ağlatmıştı.

Bir kadın gördüm demiştim Şiraze, sınıra dayanmıştı. Sınırsız mutluluk peşindeydi oysa, kadın sınıra dayanmıştı. Maskelerimizi çıkardığımızda beş para etmediğimiz sınıra. Ardın gelen genç kızları görmüştüm. Tel örgüleri, saçlarının örgülerine dolanmıştıu2026

Şiraze duyuyor musun beni. Kıtalar ötesinden mektubun gelmedi bu ay vaktinde ondan soruyorum. Kobani'yi bilir misin nerededir. Bilmiyorsan söyleyeyim. Kobani, bir ARAKAN gibi kimliksiz insanların yurdu. Kobani, bir GAZZE gibi açık hava hapishanesi. Onların da elektriği yok. Rakka'dan gelen elektriği kesmişler. Hastaları, yaraları, yaralıları ölümü bekliyorlar ferah bir hüzün içerisinde.

Güz rüzgarlarının ötesinde Kobanili bir çocuk gördüm Şiraze, titriyordu. Üşüdün mü çocuk, dedim. Daha karlar yağmadı. Sahi burada hiç kar yağmazdı. Toz bulutu kalkar, güney rüzgarları eser dudaklar çatlar doğru. Oysa bir patik yoktu ayağında çocuğun Şiraze. O zaman anladım ki Şiraze çatlayan ar damarımız.

Ben sınırları geçiyorum Şiraze, tel örgülerini başkalarına, başkalaştıranlara,ötekileştirenlere hediye ediyorum. Osmanlı diyorum, bu insanlar Osmanlının en sadık halkı. Osmanlıya hiç isyan etmediler. İngilizlerin oyununa gelmediler de ondan mı bölük pörçük oldular. Bizi böldüler Şiraze. Kardeşi kardeşten, babayı oğuldan. Anayı evlattan ayırdılar.Ama hala kalbimiz, yüreğimiz, hislerimiz bölünmedi. Daha birkaç yıl ötesinde sınır dediğin tel örgüler ardında bayramlaşmalarımız vardı. Derken vizeler, geçişler kolaylaştı. Ama derin güçler bütünleşmemizden korktular Şiraze.

Şiraze, beni dinliyor musun? Bak şirazemi daha kaybetmedim. İyimser bakışlarım, toz bulutlarına karışmasın. Kobani de çocukların öldüğünü istemem. Bu sonbahar hüzünlendiriyor beni. Vatandan ayrılışın ızdırabı var diyer keke heval Fewaza Aha kalbimizi Kobani'ye nazır şu tepelere gömün diyorlardı. Gün gelir Kobanideki rüzgarlar mezarımdaki ayrık otları sallayacak.

Değerli Hocamız İhsan Fazlıoğlun'dan okuduğum bir cümle var. Din dilini yalnızca insanları kandırmak için kullananlar, yeryüzünde kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı suiistimal edenlerdir... Bu sözün şiarına uyuyorum Şiraze. Yalana dolana kanmadan uyuyorum.

Bak Ahmet Hakan bile hala yerli yerinde. Yerli düşüncelere sadık. Geçen ki yazısını okudum. Kobani'yi tarif ediyor. Etiler'i tarif eder gibi. "Kobani dediğin nedir? Urfa var ya Urfa. İşte Urfa'nın kazası Suruç. Suruç'un bir mahallesi Kobani. Oradan yüz adım atsan Kobani.

Oysa Kobani Esed tarafından suları kesilen, pınarları kurutulan, ağaçları, ormanları yok edilen bir şehir. Aynel'arap ismi verilmişti buraya. Tutmadı, tutulmadı bu isim. Kobani, hep ağıtlarla, gözyaşlarıyla anılan bir şehirdi çünkü.

Eskiden büyüklerimiz anlatırdı Şiraze. Haleb'e giderken Kobani'de konaklarlardı. Misafirler için hanlar, kervansaraylar vardı. Oysa şimdilerde bir su gibi koşan çırpınan insanları gördüm