Koalisyon mu?
İki arkadaş sohbet ediyorlar. Biri arkadaşına "cesaretini, direncini kıskanıyorum, herkes gibi ben de bu özelliğine hayranım. Bunu nasıl başarıyorsun?" diye sorar. Arkadaşı, "ikimiz bütün gücümüzle birbirimizin parmağını ısıralım" der ve parmağını arkadaşın ağzına götürür, arkadaşı da kendi parmağını onun ağzına derken ısırırlar, bütün güçleriyle parmaklarını birbirlerine ısırtırlar. Dayanılmaz acı hissedilse de biri şiddeti arttırınca diğeri daha da arttırıyor ve meraklı arkadaş acıya daha fazla dayanamayıp "AHHH!" diyerek pes ettiğini ilan eder. Cesaret ve dayanıklılığı ile bilinen arkadaşı "işte sorunun cevabı budur, sen ah demeseydin az sonra ben diyecektim" der.
xxx
8 Haziran gününden itibaren Türkiye'nin en çok duyduğu sözcük koalisyon oldu. Uzun yıllar koalisyonlara bağlı istikrarsızlık sonunda 2003'ten beri tek başına iktidar sayesinde istikrarı yakalamış, demokrasiyi geliştirmiş bir Türkiye vardı. Zaman zaman arıza çıksa da gerçekten ilerleyen bir ülke olarak dost ve komşu ülkelerin gözdesi olmuştu Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye.
7 Haziran seçimlerinin ortaya çıkardığı tablo ise halkı da memnun etmeyen bir tabloydu. Oysa halk böyle istemiş, doğal olarak sonuç da böyle olacaktı. Seçimden sonraki günlerde bir dostumla konuşuyordum, "abi millet seçim sabahından beri sonuçlara bakıp kara kara düşünüyor" dedi. Daha önceki seçimde Ak Partiye oy verip bu son seçimlerde Ak Partiye oy vermeyenler bir anlamıyla 'ben kızgınım AK Partiye oy vermeyeceğim, ama millet oy verecek/versin ve inşaallah Ak Parti yine tek başına iktidara gelsin/gelecek' diye dua ve beklentideydi.
Koalisyon görüşmeleri bağlamında önceki gün başbakan Ahmet Davutoğlu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştü. Görüşme sonrası yapılan açıklamada Kültür Bakanı Ömer Çelik'in "Türkiye siyasi hayatında, iki ana damarın aynı zaman iki zıt partinin bir araya gelmesi başlı başına Türk siyasi hayatı bakımından bir kazanımdır"tespiti tekin parti ve ülkeler için isabetli olabilir, ancak CHP gibi sadece bir siyasi partiden ibaret olmayan koalisyon ortakları için bu tespitin isabeti tartışılır. Çünkü;
Kılıçdaroğlu öncesi CHP laikçilik üzerinden oy devşirmeyi esas alırken 2013 sonrası CHP PDY olan Fetullahçılığa, Esatçılığa ve DHKP-C'ye eklemlenerek uluslar arası güçlerin maşalığına soyundu.
Bu CHPkoalisyon ortağı olabilir ise iktidar açlığını, susuzluğunu giderirken kısa bir süre sonra yapılacak olan seçimlerde destek isteyeceği paralelcileri de DHKP-C'lileri de memnun etmek için devletin bu örgütlerle aldığı mesafeye taş koymayı da ihmal etmeyecektir. CHP sözcüsü "Hiçbirimizin kişisel çıkarlarımızı, parti çıkarlarımızı şu anda Türkiye'mizin karşı karşıya kaldığı sorunları düşünürsek, ülke çıkarlarının önüne koyma lüksümüzün olmadığını biliyoruz" dese de,CHP laiklik ekmeğini yitirdikten sonra gıdasız bir hale düştüğü için aradığı gıdayı söz konusu örgütlerde bulmaya çabalıyor.
Etyen Mahcupyan'ın da yer aldığı ve samimiyetlerinden kuşku duymadığım koalisyon taraftarı yazarlar "Yeniden seçime gidilir ve Ak Parti yine tek başına iktidar olur ise Türkiye'de ayrışmanın derinleşebileceği"niiddia ediyorlar.Bu yüzden kurulacakkoalisyonda Ak Partinin iç ve dış güçlerin şerrinden emin olabileceğinin altı çiziliyor.
Doğrusu, iki partinin koalisyon için yaptıkları "keşif" amaçlı görüşmelerde "laik dış politika"yı olmazsa olmaz şart koşan CHP, bahsedilen "derinleşebilecek ayrışmayı" körükleyebilir.
İmam-Hatipleri düşman gören, paralel yapıya destek veren, DHKP-C'lilerle kol kola olan, Esadçı "laik dış politika" öneren,Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yerine yeniden Meclis tarafından seçilmesini koalisyon şartı olarak öne süren CHP ile bir koalisyon tepeden tırnağa zarardır.
Gereksiz paranoyalara kapılmanın bir manası yok. Türkiye'de 150 yıllık vesayet rejimi sona erdi, yeni Türkiye için kararlı, dayanıklı ve cesur olmak gerek.
İşte yaklaşık iki yüzyıl bizi parmağında oynatan Batı ile parmak ısırmaca testindeyiz. Batı'nın bize karşı oynayacağı oyunlar bitti, eski oyunlar ise artık tutmuyor. Ak Parti koalisyon için milli iradeyi beğenmeyenlerle bir koalisyonda ülkeye zarar verebilir.
Üstelik siyasi sorumluluk ve ahlak açısından da Ak Parti için bir koalisyon mecburiyeti bulunmamaktadır. Aksine millete vereceği hesabı hazırdır. Başbakan Ahmet Davutoğlu;
"Bana tek başına iktidar imkanı vermediniz, üstelik koalisyon için partnerlik görevi verdiğiniz partiler de sizi değil kendilerini ve daha önemlisi size düşman örgütleri düşündüler ve yine huzurunuza geldik" diyerek gelinen noktadan dolayı bir bedel ödemeyecek.