Kızıl Mücahit / "Küçük hokkabazlık" (2)
Dünden bugüne…
Türkiye’nin
asırlık gündemini Merhum Üstat Necip Fazıl KISAKÜREK’ten
okuyalım…
“KABAHAT” başlıklı makalesinden:
“Nihayet 27 yıl taze mâsum kanile banyo ve
gargara eden bu parti, işte son günlerde, sivrilmiş tiplerile, Firavunun âmâ
dilenci rolünde ağıt okumaya başlaması gibi iğrenç üstü iğrenç bir mazlumluk
rolüne kadar geçmiş ve bundan sonra da işi azıta azıta nihayet efeliğe,
kabadayılığa kadar dökmüştür. 1950’de bir baştan öbür başa idam
sehpalarında rüzgârdan saçları uçuşsa, ibret ve dehşetten başka hiçbir insanî
his telkin etmeyecek olan malûm zevat, bugün
bedahet halinde, bir hak müdafiliği rolündedir. Âlemde sahtekârlık ve
kalpazanlığa, ruh ve hakikat tarifine ve böyle bir vaziyet üzerine müesses
aşağılık demagocya hünerine bu derece sefil bir misal hayal edilemez.
Her devrin samimiyetsiz ve imansız profesyonel
bozguncuları, (1) numaralı Allah ve mukaddes düşmanları, maddî ve manevî garp
emperyalizminin Türk vatanı içinde tarihî kavasları, hep bu sahte
mazlumlar, efeler arasında…
Bunlar,
ömürleri boyunca hiçbir idareye muvaffak olamadıkları mazlumluk ve şirretlik
edasına, şimdi Demokrat Parti ve Hükûmetinin müsamahası yüzünden
sığınabiliyor.” (6.4.1956 Başmakalelerim 2, s.23)
Togg’un fikir babası…
“GERÇEK İSTİKLÂL SAVAŞI
(…)Yapamayız!” diye bir ruh hâletine ve
zihniyete hiç yer yok! Mutlaka yaparız ve muhakkak ki yaptığımız tenekeden,
berbat ve tapon şeyler olur. Olsun; ne çıkar? En büyüğünden başlayarak
(Kadillâk) yerine meselâ (Ankara)
veya (Çankaya) markalı Türk otomobillerine binmekle şerefimiz daha
üstün olmaz mı ve bir kere böyle başlayınca her şeyin ruhu, aslı, kökü temeli
değişmez mi? En kısa zamanda makineyi
yapan makine yapılmış olur ve gerçek kurtuluş vücut bulur. Bu kurtuluş da,
ucuzluktan, bol işe ve kazanca kadar bütün iktisadî dertlerin ilacını getirir.” 11.4.1956 (age. s.29)
“Bir metrelik bez parçası.”:
“ÖLÇÜ
(…)1949
senesinde, o zamana kadar gelen lâiklik telâkkisini tam bir İslâmiyet düşmanlığı halinde
kanunlaştıran, Medrese kaçağı ve Allahın
kuduz hasmı Şemsettin GÜNALTAY,
bu anlayışta Partisini ve rejimini
en parlak şekilde ifadelendirmiş ve Türk halkının mukaddesatına, Moskof gâvurundan daha hor gözle baktığını
– yine partisi ve rejimi adına- huccetlendirmiştir.
Bugün
Demokrat Parti iktidarına düşen ilk borç, lâiklik prensibinim evvelâ gerçek
anlamını getirmek ve gâvuru gâvurluğunda, Müslümanı da Müslümanlığında olanca
tezahür hakkiyle serbest bırakmakken, “Allah
bir” diyen her Türk’e düşen borç da, annelerimizin misk kokulu başörtüsünü orospu bezinden âdi gören ve
gösteren ölçünün bir CHP malı olduğunu bilmektir…” 15.5.1959 ( age. s.195)
24 Temmuz 2020…
Ayasofya ibadete açıldı…
“AYASOFYA
(…) Bütün
tarihimizi nurla dolduran ve bize gerçek
hayatı tekeffül eden bu ruh ile ilgimiz kesildi; bu defa da bu kesilişin
remzi olarak CHP’nin Vekiler Heyeti karariyle
Ayasofya müzeye döndürüldü.
Garp
ailesine girmek için şahsiyetini feda eden kapıda kalır. Garp ailesine, onun dışından kopya ederek ve onda olmayanı feda
ederek değil, fikir bünyesini benimseyerek ve onda olmayanı ona ihtar ederek
girilir. Bu aileye girmek için ruhunu
peşkeş çekenler, milletin mukaddesatını, tarihini, özünü, telleyip pullayıp,
duvaklayıp Garplının yatağına göndermiş olurlar. Bu işi yapanı Garplı kendi
ailesinden saymaz; zira Garplı bu işi yapmaz. Bu işi yapanı Garplı ebediyen şerefsiz kölesi ve haysiyetsiz mahkûm
bilir.” 10.4.1959 (age.s.183)
Bugün
de Avrupa’nın “aferin”ine kendi
ülkesini yakacaklara karşı, Çanakkale
Ruhu, 15 Temmuz Direnişi’yle
mücadele edilmekte…