Dolar (USD)
34.61
Euro (EUR)
36.32
Gram Altın
2973.66
BIST 100
9634.21
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 May 2022

Kızgın demiri soğutmak!..

“DÖNEM kızgın demiri soğutma, musafahalaşma, kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir. Gayemiz, milletimizin refahını artırmak, güvenlik ve özgürlük dengesini koruyarak devletimizin bekasına yönelik tehditleri bertaraf ederek Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırmaktır.”

Sayın Cumhurbaşkanı, bunları 18 Nisan 2019’da söylemişti.

Sayın Cumhurbaşkanı o gün, “Dönem kızgın demiri soğutma dönemidir!” demişti.

Bu konuşmadan sadece 3 gün sonra…

21 Nisan 2019’da…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katıldığı cenaze merasiminde büyük olaylar meydana geldi.

PKK Terör Örgütü’nün katlettiği Şehit Er Yener Kırıkçı’nın, Ankara/Çubuk’taki cenazesinde…

İstanbul’un yerel yönetimi, 25 sene sonra CHP’ye geçmiş…

O gün, Maltepe’de “kutlama mitingi” var…

CHP Lideri, Çubuk’taki Şehit Cenazesi’ne katılıyor.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Genel Kurmay Başkanı Yaşar Güler de orada.

Kitle öfkeli.

Öfkeler kışkırtılıyor…

CHP-HDP İttifakı’ndan dolayı büyük tepki var zaten.

Gerilim had safhada.

Kılıçdaroğlu yuhalanıyor…

“PKK dışarı!” sloganları atılıyor.

Yumrukların yöneldiği Kılıçdaroğlu bir evde korumaya alınıyor.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Kızgın Demiri Soğutmak için” Polis arabasının hoparlöründen kitleye sesleniyor.

Herkesi sükûnete davet ediyor. Ana Muhalefet Genel Başkanı, zırhlı bir araçla evden çıkarılıyor ve CHP Genel Merkezi’ne götürülüyor.

***

Sayın Erdoğan’ın “kızgın Demiri soğutacaklarını” söylediği ve “reform paketleriyle” ortamı rahatlatmayı vaat ettiği konuşmadan 3 gün sonra…

İstanbul’da, “Maltepe Mitingi”nin olduğu gün, böyle bir olay meydana geliyor…

O günü hatırlayanlar, olan bitenden siyasi duruşlarına göre birilerini sorumlu tutacaklardır…

Kılıçdaroğlu, öylesine hassas bir dönemde, öylesine hassas bir ortama gitmeseydi.

Öbürleri de öyle yapmasaydı, kışkırtmalara gelmeseydi…

Herkes bir şey söyler…

Bu tartışma bitmez.

Hepiniz şunu görüyor olmalısınız ki, “kızgın demirin soğutulmasını”, birlik ve beraberliğimizin yeniden perçinlenmesini istemeyen çok etkili, çok derin güçler var.

Olan biteni sahnenin önündeki kişilere bakarak yorumlamak, bizi bir yere götürmez.

Sahne arkasında kimler var?

Bunlar, (çoğu zaman yönlendirmelerle) ortamın gerilmesine, kitlelerin karşı karşıya getirilmesine, “çatışma, tehdit, gerilim” dilinin sertlik arttırarak devam etmesine yol açıyorlar…

RAHMETLİ MUHSİN BAŞKAN’A KULAK VERMEYE

HER ZAMANKİNDEN ÇOK İHTİYACIMIZ VAR!

Bilirsiniz;

12 Eylül Öncesi’nde “sağ ile solun” birbirine girmesi için her türlü provokasyonu yapan CIA güdümündeki malûm şahıs, şartların olgunlaşmasını beklediklerini sonradan itiraf etmişti.

O günlerde çatışan, çatıştırılan gençlerin çoğu kuşkusuz iyi niyetliydi.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun, “Ülkeyi paylaşamadık ama 2.5 metrekarelik hücreyi paylaştık!” cümlesi üzerinde ne kadar tefekkür edilse azdır. Şunları söylüyordu Merhum Başkan, bu cümleyi kullandığı konuşmasında: “…Yaptıklarımızı inanarak yaptık. İnanmadığımızı yapmadık. Gençler bu kavga ortamında sistemli bir projeye sürüklendiler. Kendimizi o şartların içinde bulduk. Genç insanlar olarak milli heyecanımızı ortaya koyduk.(..) O dönem gençliğin sağcısıyla, solcusuyla samimi olduğunu düşünüyorum…”

Allah Rahmet Eylesin, Muhsin Başkan acıların olgunlaştırdığı Büyük Dâvâ Adamı.

Gençliğimiz, Rahmetli Başkan’ı yakından tanısa ve her söylediğinden ders çıkartsa, ne iyi olur.

***

Bugün de…

Görüyorsunuz acayip bir ortam var.

Bugünkü tezgâh 12 Eylül, 28 Şubat tezgâhlarından da yaman.

“At izi- it izi” iyice birbirine karışmış, karıştırılmış durumda.

Sızmalar hiç olmadığı kadar ince, ustalıklı…

Güzel kavramlarımızın içleri boşaltılmış, insanımız (geçmişte olmayan) “sosyal medya”nın da etkisiyle kime güveneceğini iyice şaşırmış vaziyette…

Bugün yanınızda olan kişinin yarın ne yapacağını tahmin edemiyorsunuz…

Bu da insanları birbirinden uzaklaştırıyor.

İlişkileri, tamamen “dünyevi menfaat” ilişkilerine dönüştürüyor.

Ekranlarda bir sürü “robot” tip, menfaat ilişkileri neyi gerektiriyorsa onu söylüyor…

“Doğruları söyleme, yapıcı ikazlarda bulunma” gayretindeki vatan evlâtlarının sesi ise, bu kaka-foni de duyulmaz hale geliyor!

***

Vatandaşlarımızın kahir ekseriyeti, seslerinin duyulmadığını düşünüyor.

Bezginlik, yılgınlık, kararsızlık…

Gerilim…

***

CHP Genel Başkanı, hâl ve hareketleriyle gerilimi iyice tırmandırıyor.

Nefret” dalgasını, Cumhurbaşkanı üzerinden büyütmeye ve böylece Cumhurbaşkanlığı Adaylığı yarışında “avantaj” elde etmeye çalışıyor.

Cumhurbaşkanı’na rakip olabilmesi için aşması gereken engeller var.

O engelleri aşıp aday olabilirse, hayatının seçimine girebilecek.

O seçimi kazanabilirse çok geniş yetkililerle donatılmış Cumhurbaşkanı olabilecek…

Kazanamazsa siyasi hayatı bitecek.

Emekliye ayrılacak.

İnsanlar görevde yükselmek isterler. Hele hele, çok arzuladıkları makamlara ulaşabilmek için “hayatlarındaki son fırsatı” kullanacaklarını düşünürlerse motivasyonları iyice artar.

Sizin heyecanınız, arzunuz, daha da önemlisi “ihtirasınız”, başkaları için “verimli kullanım alanı” olabilir.

Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırıyı asla ve kat’a tasvip etmediğini açıkça dile getirmiş ve bundan dolayı çok tepki almış bir vatan evlâdı olarak ifade etmek isterim ki…

Sayın Kılıçdaroğlu’nun yolu, sağlıklı bir yol değil.

Muhalefetin her türlü sağduyulu, yapıcı eleştirisine evet…

Muhalefetin denetim görevini yerine getirmesine sonuna kadar evet…

Amma velâkin, “kaçtı, kaçacak, uçtu uçacak” muhabbetinin kimseye faydası olmaz.

Ülkeye zararı olur.

Bu ülkede yaşamak isteyen herkese zararı olur!..

Son vakitlerde, CHP Genel Başkanı’nın bu yaptıklarının son derece tehlikeli olduğunu söyleyen CHP’lilerin sayısında artış görüyorum. AK Partililer Ak Partilileri, CHP’liler de CHP’lileri ikaz etmeli!

İkazlardan korkulmamalı!..

“Kızgın Demir” soğutulmazsa, ortam daha da gerilirse…

Bundan kimler istifade eder?

***

Bugünlerde Rahmetli Muhsin Başkan’a kulak vermeye her zamankinden çok ihtiyacımız var!