Kızgın demiri soğutamadınız mı Ali Bey!
Yeni Şafak'ın uzlaşalım kampanyasına konuşan Ali Bulaç, gazetenin o günkü manşetinden "kızgın demiri soğutalım" çağrısı yapmıştı. 1 Kasım'dan önce ülkenin giderek kutuplaştığı, ayrıştığı böyle gitmesi durumunda bunun bir iç savaşla sonuçlanacağı korkusu halka telkin ediliyordu. Ne var ki 1 Kasım'da hemen her partiden oy olan AK Parti tüm bu endişeleri, kutuplaşma palavralarını ve iç savaş tehditlerini boşa çıkardı. Gerçi bu sonucu, "yüzde 49'un otoriterleşmeye onay vermesiyle toplumda kutuplaşmanın zirve yapması" şeklinde yorumlayan Şahin Alpay gibi dahi(!) yazarlar da çıktı ama o kendini toparlayana kadar şimdilik bu gereksiz yorumun üstünde durmak istemiyorum.
1 Kasım'da halkın gücüne bir kez daha tanıklık eden kesimler bize bir günde nasıl dönülebileceğini daha ilginci nasıl demokrat olunabileceğini de göstermiş oldular. Hilal Kaplan'ın da ifade ettiği gibi düne kadar bizi havuz medyasının yandaş, yalaka yazarları olarak itham edenlerin 2 Kasım günü sergiledikleri ani tavır değişikliği gerçekten ibretlik bir hadise. Aydın Doğan Medyası ise her zamanki kurnazlığıyla yayın politikasını bir günde değiştirdi. İnanabiliyor musunuz? CNN Türk'te artık HDP ve PKK eleştirilebiliyor! Aydın Doğan'ın duayen yazarlarından muhafazakar liberal Taha Akyol, seçimler öncesi Zaman'a verdiği röportajda "Söylemeye dilim varmıyor ama AK Parti tek başına iktidar olursa iç savaş çıkar ya da AK Parti tek başına iktidar olursa ülkeyi yönetemez" şeklinde devam eden endişelerini dile getirmişti. Şimdi bu endişelerden eser kalmamış gibi! Daha da ilginç olanı söyleyeyim size; Zaman Gazetesi'nin yazarları PKK'nın çatışmalı ortamı başlatarak onlarca vatan evladını şehit etmesini açık bil dille eleştirmeye başladı. Ne var ki Ali Bulaç, şu kızgın demir meselesini hala netliğe kavuşturamadı. Sürekli içini kemiren bir şey var.
Ali Bulaç, 5 Kasım günü yazdığı bir yazıda ilginç tespitlerde bulunuyor. Paralel yapının kanaat önderlerinden biri olan Ali Bey'in tespitleri aynı zamanda yeni dönemde izlenecek taktikleri de içinde barındırıyor. 1 Kasım'da AK Parti'ye seçim kazandıran ana saikin "güvenlik" olduğunu vurguluyor Ali Bey. Buna ilaveten "hiç kimse 80 milletvekili çıkarmış bir partiyle aynı davayı savunan bir örgütün neden bir anda silaha sarılıp masum insanların hayatına kasdettiğini anlayamadı" diyor. Evet, anlayamadı Ali Bey, çünkü yazarı olmaktan gurur duyduğun başta Zaman Gazetesi olmak üzere Bugün, Millet, Sözcü, Hürriyet ve Cumhuriyet gibi gazetelerde 400 vekil uğruna savaş başlatanın Erdoğan olduğu algısı yayıldı! Onlara göre PKK masum bir örgüt, HDP ise barış isteyen bir insanlık partisiydi! Tek sorumlu, kutuplaşmayı arttıran, 400 vekil uğruna savaş başlatan Yezid, diktatör, katil Erdoğan'dı! Biz hakikati yazdık ama Saray'ın yalakaları deyip gülüp geçmişlerdi..
Ali Bulaç ve Mehmet Kamış başta olmak üzere birçok kanaat önderi bu çerçevede şunu söylemek istiyorlar. Halk aslında yeni Türkiye'nin hem içeride hem de dışarıda etkili küresel bir aktör olması, daha fazla demokratikleşmesi ve zenginleşmesi için oy vermedi tek kelimeyle "korktuğu" için oy verdi. Ali Bey kızgın demiri hala soğutamamış olmalı ki şöyle ilginç bir tespitte bulunuyor. "Toplumun ayrıştırılması ve şeytanlaştırılan kutbun hukuk dışı yollarla adeta hayat damarlarının acımasızca kesilmek istenmesi inanılması güç bir nefret ve düşmanlık dili hakim, toplumdaki bölünme ailelere sirayet etmiş durumda.." Bu satırları okurken aklıma paralel yapının ideolojik telkinleriyle ailelerinden kopartılan çocuklar geldi.
Paralel yapının sivil iradeyi yıkma girişimlerini açıktan yapmaya başladığı bir dönemde eski bir arkadaşım kızıyla evde yaşadığı bir diyalogu anlatmıştı. Kızına olan biteni anlatan baba, son çare olarak şöyle bir teklifte bulunur. O halde ya ben ya Fethullah Gülen? Çocuk tereddüt dahi etmeden elbette Fethullah Gülen der. Demem o ki Ali Bey, bu ülkede bölünme ailelere kadar sirayet etmişse bunun asıl nedeni, katı, hiyerarşik, üstten alta kumanda edilen ve insanı esir alan bir yapının varlığıdır. Bence siz artık şu kutuplaşma palavralarına bir son verin.
Ali Bey'e göre ülkeyi kutuplaştıran Erdoğan'ın karşısında "kutuplaşmayı ve gerilimi sona erdireceğiz" diyen Başbakan Davutoğlu bir umut olarak belirmiş! İlginçtir böyle düşünen sadece Ali Bey de değil, hemen tüm Zaman yazarları, Hürriyet gazetesi, içeriden de Abdullah Gül, Bülent Arınç ve ekibinin yazar-çizer tayfasının umudu bu yönde. Yine o eski bayat taktiklerle Erdoğan'ın karşısına Davutoğlu'nu çıkarıp kaleyi içten fethetmek niyetindeler. Psikopat yazılarıyla tanınan Mümtaz'er Türköne bile "Davutoğlu bir ölüm kalım savaşı şeklinde kampanyasını yürütürken Saray hizmetlisi medya kalemlerinin de ateşine maruz kaldı" diyor. Her seçim dönekliğiyle meşhur Şahin Alpay da " Erdoğan'ın 29 Ekim'de Saray'a davet etmediği Arınç ve Babacan balkonda Davutoğlu'nun hemen arkasında ortaya çıktılar "şeklinde bir ayrıntıya dikkat çekiyor!
Kendilerini kurnaz zanneden halkı da aptal yerine koyan bu kesimlerin yeni dönemde hedefleri yine Erdoğan ancak bu sefer farklı bir taktik uygulayacaklar. ABD'nin gözden çıkardığı PKK ve HDP haliyle burada da gözden çıkarılacak. Davutoğlu, Erdoğan'ın karşısında yüceltilecek. Milletin AK Parti'ye korku yüzünden oy verdiği algısı üzerinde çalışılacak. Aklı dağdaki gerillalarda kalan bir kesim de operasyonların durması ve yeniden bir masanın kurulması yönünde çalışmalar başlatacak. Her şey geride kaldı gelin yeni bir uzlaşma zemini bulalım diyenlerin sesi daha gür çıkacak. Ama her halükarda hedef Erdoğan olacak. Bizim gündemiz mi? Elbette ilk elde yeni anayasa ve başkanlık sistemi. Kısacası isteseler de istemeseler de Erdoğan'ı başkan yaptıracağız. Bunu da diğer yazıda işleyelimu2026