KIZ ÇOCUĞU VE KADIN KÖLE DEĞİLDİR!
Kız çocuklarının erken yaşlardan itibaren ebeveynleri tarafından evlilik adı altında başka erkeklerin istismarına sunulması, korkunç bir insani sorundur. Kız çocuğu ve kadın konusunda özgürlüğe, onura ve eşitliğe dayalı bir bakış açısının geliştirilmesi ve içselleştirilmesi gerekmektedir. Kadın ve kız çocuğu konusunda insan onuru, özgürlüğü ve eşitliği bir bakış açısını içselleştirmediğimiz ve kurumsallaştırmadığımız sürece, kız çocuklarını ve kadınları istismara, şiddete ve ölüme kurban vermeye devam edeceğiz.
Kız çocuğu, hiçbir şekilde cinsel obje değildir. Kız
çocuğu, hiçbir şekilde evlendirilemez ve eş olarak değerlendirilemez. Kız ve
erkek çocukları, on sekiz yaşına kadar çocukturlar. Kız çocuğunun gelişimi,
sadece bedensel gelişiminden ibaret değildir. Kız çocuğunun bedensel, sosyal,
psikolojik ve zihinsel gelişimi bir bütündür. Zihinsel, bedensel, sosyal ve
psikolojik gelişimini on sekiz yaşına kadar tamamlayamayan hiçbir kız çocuğu
evlendirilemez, nikahlanamaz ve bir erkekle yaşamaya zorlanamaz.
Kız çocuğunun birinci önceliği evlenmek veya
evlendirilmek değildir. Kız ve erkek çocukları için birincil öncelikli ihtiyaç,
eğitim ve ekonomidir. Kız çocuklarının iyi bir eğitim almalarının sağlanması ve
ekonomik açıdan yeterli halle gelmeleri, insani gelişmenin sağlanması açısından
hayati düzeyde önem taşımaktadır. Ailenin görevi, kız çocuğunu bir an önce
evlendirmek değildir. Ailenin en temel görevi, kız çocuğunun yeterli bir eğitim
almasını ve yeterli bir ekonomik güce ulaşmasını sağlamaktır. Evlilik, kız çocukları
için birinci öncelik değildir. Evlilik, eğitim ve ekonomiden sonra üçüncü veya
dördüncü sıralarda gelebilecek bir konudur.
Hakim kültürel kaynaklar, gelenekler ve uygulamalar,
kız çocuklarının istismar edilmesine ve hayatlarının söndürülmesine yol açan
anlayışlarla doludur. Yüz yıllar öncesinde üretilen farklı kültürlerin legal
kalıplarını, cinsiyetçi uygulamalarını ve karanlık yapılarını esas alarak kız çocuklarına tek tip evlilik,
aile ve yaşam biçimi dayatmak, ahlakın,
kadınlığın ve insanlığın inkarı anlamına gelmektedir. Ahlak ve insanlığın en
önemli ölçütlerinden birisi, kız çocuklarına onurlu, özgür ve eşit temelde
yaklaşılıp yaklaşılmadığıdır. Kız çocuklarına onursuz, köleci ve ayırımcı bir
temelde yaklaşmak, her türlü kötülüğe, yozluğa, kirliliğe ve karanlığa yol
açmaktadır.
İnsanlığın nesil güvenliği, kız çocuklarını doğar
doğmaz cinsel obje olarak gören ve en kısa zamanda onların vajina ve rahim
organlarının sömürülmesini erdem olarak gören bir anlayışla sağlanamaz.
İnsanlığın nesil güvenliğinin gerçekleştirilmesi, kız çocuklarına insan onuru,
özgürlüğü ve eşitliği çerçevesinde sağlanacak bir hayatla mümkün olabilir. Kız
çocuğu, sömürülecek ve tahakküm
edilecek bir köle değildir. Kız çocuğu,
onur, özgürlük ve eşitlik sahibi kişidir. Kız ve kadın, iki bacaklı vajinadan
ve rahimden ibaret değildir. Kız ve kadın, düşünen, seven, hisseden, duyan onurlu,
özgür ve eşit insandır. Kız çocuklarına kişi olarak bakmayan anlayış, kız
çocuğunu doğar doğmaz köleleştirmeye
kalkmaktadır.Sorun, kız çocuğunu ve kadını köle olarak gören ataerkil kültürden
kaynaklanmaktadır.
Kız çocuklarının kiminle evleneceğine, ebeveynleri
karar veremez. Ebeveynin görevi, kız çocuklarının sağlıklı ve verimli bir
şekilde bedensel, sosyal, eğitimsel, ekonomik ve psikolojik gelişimlerini gerçekleştirmelerinin
imkanlarını yaratmaktır. Ebeveyn, hiçbir yaşta kız çocuğunun evlenmesine onun
adına karar verme hakkına sahip değildir. Bedensel, psikolojik, sosyal,
eğitimsel ve ekonomik ve gelişimlerini tamamlayan kadın bireyler, kiminle
evlenip evlenmeyeceklerine kendileri karar verebilirler. Ebeveynler, kız
çocukları üzerine doğal olarak atanmış
kayyumlar değildirler.
Aile, sadece kadın ve erkek arasında yapılan bir
sözleşmeden ibaret değildir. On sekiz yaşından küçük, zihinsel, psikolojik,
sosyal, eğitimsel ve ekonomik açılardan gelişmemiş kız çocuklarıyla yapılan
birliktelikler, aile kurmak değildir. Aile, kadın ve erkek arasında onur,
özgürlük, eşitlik ve hukuk çerçevesinde gerçekleştirilen bir birlikteliktir.
İnsan onuruna, özgürlüğüne, eşitliğine ve hukukuna dayanmayan hiçbir sözleşme
veya birliktelik, aile olmarak nitelenmeyi hak etmemektedir. Ataerkilliğin ürettiği
ve kutsadığı ayrımcılık, kölecilik, aşağılayıcılık ve baskıcılık bağlamında oluşturulan aile
kurumu, istismar, şiddet ve ölüm üretmekten başka bir işe yaramamaktadır.