Kitlelerin isyanı: Sudan
Sudan, uzun süreden beri siyasal, ekonomik ve toplumsal huzursuzluğun yaşandığı bir ülke drumundadır. Mevcut yönetimin ülkenin siyasal ve ekonomik sorunlarına çözüm getirecek politikaları uygulayamayacağını düşünen kitleler, ülkenin her tarafında büyük protesto gösterilerinde bulunmaya başladılar. Sudan’da kitlelerin isyanı, sadece başkent Hartum’la sınırlı değildir. Sudan’daki protestolar, bu sefer Hartum’da değil, Atbara’dan başlayarak bütün ülke geneline yayılmıştır. Ülkenin bütün şehir ve kasabalarında kitlelerin isyanından söz edebiliriz. Sudan’da çevreye itilenler, merkezi değiştirmek üzere harekete geçmişlerdir. Sudan halkı, gerçek anlamda bir politik değişimi gerçekleştirmek için sokaklara çıkmış bulunmaktadır.
Halkın büyük öfke duyduğu Ömer Beşir, 1989 yılında darbeyle işbaşına geldi. Ömer Beşir yönetimi, Sudan’ı gıda kuyruklarının olduğu, insanların bankalardan paralarını alamadığı, benzinin olmadığı, fiyatların yükseldiği bir ülke haline getirmiştir. En tehlikeli olan şey ise, Beşir yönetimi, ülkeyi iç savaşın eşiğine getirmesidir. Sudan’da insanlar kendilerini güvende hissetmemektedirler. Geçmişte Saddam rejimini desteklemek gibi ölümcül hatalar yapan Beşir yönetimi, bölgesel ve küresel düzeyde izole edilmiş bir ülke durumundadır. Beşir yönetiminin Sudan’da sergilediği başarısız devlet modeli, bugün devrim olarak adlandırılan sürecin başlamasına neden olan ana kaynak durumundadır. Sudan’da halk, her alanda başarısız olmuş Beşir yönetimini devirmek için sokaklara çıkmış ve protestolarda bulunmaktadır.
Beşir yönetiminin, dünyada bir itibarı ve meşruiyeti bulunmamaktadır. Beşir yönetimi, terörizmi destekleyen bir rejim olarak dünyada kabul edilmektedir. Darfur bölgesinde insanlığa karşı işlenen suçlardan dolayı Ömer Beşir’in, soykırım suçlusu olduğuna Uluslararası Adalet Divanı karar vermiştir. Beşir’in yanlış ve yıkıcı politikalarının Sudan halkına maliyeti çok ağırdır.
Beşir’in 1989 yılından beri uyguladığı politikalar, toplumda derin kutuplaşmalar ve düşmanlıklar yaratmıştır. Şu anda olup bitenler, kitlesel protestolar seviyesindedir. Ancak yönetimin protestoları şiddet kullanarak bastırmaya kalkması ve silahlı milis grupların protestocuların üzerine saldırtılması gibi girişimler, ülkeyi çok kolaylıkla kanlı bir iç savaş sürecinin içine sokabilir.
Ülkede başlayan gösteriler, Beşir’in ordu tarafından görevden alınmasına neden olmuştur. Beşir görevden alınmasına rağmen, onun darbeci arkadaşları işbaşındadır. Sudan’daki darbe yönetimi, toplumsal gösterilerin bastırılabileceğini ve yeni bir askeri yönetimin Sudan’da kurulabileceğini düşünmektedir. Askerler, Suriye’deki iç savaşa rağmen işbaşında kalmayı başaran Esad rejimi gibi, kendilerinin de kitlesel isyana rağmen işbaşında kalacaklarını, yeni bir cunta yönetimi oluşturmayı düşünüyor olabilirler. Sudan’ın Suriye olmadığı, Sudan’da askeri bir yönetimle ülkenin yoluna devam edemeyeceği açık bir gerçekliktir. Askerlerin militarist bir yönetim modelinde ısrar etmeleri, ülkeye büyük yıkımlar yaşatabilir.
Sudan’daki protestoların temel sloganı “rejim mutlaka gitmeli” şeklindedir. Ordunun rejime karşı halkın yanında yer alıp almadığı hususu net değildir. Beşir’i görevden almasına rağmen halk, işbaşındaki Askeri Konseye güvenmemektedir. Halk, vaatlerle kendilerini oyalamak suretiyle askerlerin imtiyazlarını korumak için gizlice rejim unsurlarıyla işbirliği yapacağından şüphe etmektedir. Ordunun gerçek anlamda halkın yanında yer alması ve halkın taleplerini dikkate alması, Sudan’ı sonu gelmez bir kaos döneminden kurtaracak tek yol olarak gözükmektedir. Askeri yönetim, kitlelerin taleplerine cevap vermediği ve toplumla diyalog kurmakta başarısız olduğu sürece, dış dünyanın Sudan askeri yönetimiyle ilişki kurmayacağı, ülkenin içinde bulunduğu izolasyonun devam edeceğinin ayrıca vurgulanması gerekmektedir.
Halk, uzun zamandan beri Beşir’in istifa etmesini istiyordu. Beşir, toplumdan gelen talepleri duymadı ve sadece iktidarını devam ettirmenin yollarını aradı. Beşir’in iktidar saplantısı uğruna Sudan, harap olmuş ve iç savaşın eşiğinde olan bir ülke haline gelmiş durumdadır. Ordunun toplumla beraber bir geçiş süreci başlatması, Sudan’ın büyük felaketler ve çatışmalar yaşamasına engel olabilir. Sudan’da halk, hak ettiği yönetime sahip olmayı istemektedir. Darbe yönetimleri, Sudan halkının hak ettiği yönetimler değildir. Sudan’da olup biteni, halkın hak ettiği yönetime kavuşma mücadelesi olarak okuyabiliriz.