Kitapların Arasında
Boş laflar, boş kalabalıklar dolduruyor her yeri. Herkes konuşuyor, dinleyen yok. Konuşan da konuşmuyor, hakaret ediyor. Aşırı politize olmuş bir toplum olduk. Önyargılarımızla hareket ediyoruz. Farklı değerlerimiz, farklı görüşlerimiz, farklı yaşamlarımız olabilir. Bu farklılıkları zenginlik olarak görmüyor, kendimiz için tehdit unsuru olarak değerlendiriyoruz. Metropolde kaybolan taşralılarız. Adres sormaya cesaretimiz kalmadı. Dönüp duruyoruz, kimseye de güvenmiyoruz. Bir iz takip etmeliyiz. İşte o iz, “Kültürün İzi” olmalıdır.
“Kültürün İzi” masamda duruyor, yazarı Şakir Kurtulmuş. Çıra Yayınları’ndan çıkan bir deneme kitabı. Bakmayın siz kitabın türünün deneme olduğuna, gerçekten hepsi de denenmiş, yaşanılmış, tecrübe edinilmiş, hilkatin hakikatini bize damıtarak sunan bir kitap.
Bizi sahil-i selamete kavuşturacak iz, kültürümüzün izidir. Yaşam tecrübeleri yanıltmaz. Kıymetin ne olduğunu anlamak için zamanı, imkânı test etmeye, dostlarımızı harcamaya gerek var mı? Geçmişe bakmak yeterli değil mi? Ne konuşacağımıza, nasıl konuşacağımıza bile üzerimize çığ gibi gelen fanatik duygular karar veriyor. Toplumun tüm kesimlerinde bir üslûp problemi olduğu ortadadır. Aslında hepimizin üslûbunu okuduğumuz kitaplar belirler. Biraz da bulunduğumuz ortamlar. Gelin, biraz kitaplara bakalım. Şahsen toplumu geren gündemden uzaklaşmak gerektiğini düşünüyorum. Herkes işine dönmeli. Yalan yanlış bilgilerle donanarak, sosyal medyayı cihat meydanı sanarak bir yere varamayız. Okuyalım, donanımımız okuduklarımızda gizlidir.
Şair Kurtulmuş, ilk denemesinde “Şairler Yazarlar Daha Sık Bir Araya Gelmeli” diyor. Evet, en büyük derdimiz budur. Bir araya gelemiyoruz. Gelseniz bile yüzünüze gülen insanların ardınızdan işler çevirdiğine şahit oluyorsunuz. Diriliş ve Edebiyat dergilerini nasıl hararetle takip ederdik, diyor Kurtulmuş. Şimdiki gençlerimiz neyi takip ediyor? Yeni çıkan bir kitaba nasıl koştuğumuzu düşünür, Mavera’nın çıkışını bekler, R. Özdenören, C. Zarifoğlu, N. Pakdil, Erdem Bayazıt, Âkif İnan gibi ağabeylerimizi dinlerdik, diyen Kurtulmuş’un böylesi güzel ve güzîde hatıraları bile takip edilmesi gereken hakikatli bir iz. İşte kültürün izini sürmek böyle olmalıdır.
Siyasetin sel olup taştığı bir dönemdeyiz. Bizi savuran kontrolsüz bir güç oldu siyasî güç. Bundan uzaklaşmazsak geleceğe taşıyacağımız birikimimiz olmayacaktır. Şunu unutmamak gerekir ki bugünün iktidarı, özelikle 70’li yılların kültür dünyasının ve tecrübesinin mirası üzerine kurulmuştur. Peki, bizler geleceği neyin üzerine kuracağız? Tüketiyoruz, yozlaşıyoruz, dinlemiyoruz, saygı duymuyoruz. Fikir sahibi olanların değil, güç sahibi olanların sözü geçiyor. Meşakkati de fikir sahipleri çekiyor. Kültürün iktidarını kuramazsak, elimizdeki gücü çabuk tüketiriz. Bu bağlamda biz yine “Kültürün İzi”ne dönelim mi? Kurtulmuş, “Sinema Alanında Büyük Atılım Yapılmalı” başlıklı yazısında, N.F. Kısakürek’in yanında yetişen Mustafa Yazgan’ın konferanslarından alıntılar yaparak, özelikle sinema ve tiyatro alanında çok daha iyi noktalarda olmamız gerektiğini aktarıyor. “Aliya Bize Umut Aşıladı” başlıklı denemede Bosna’nın milli şairi Cemalettin Latiç’ten bahsediyor. Latiç’in ağzından Aliya’yı dinleyen Kurtulmuş, bir milletin kurtuluş mücadelesini aktarıyor. Latiç İle Aliya’nın hapishane arkadaşlıkları dikkat çekiyor. İslam’ın tek kurtuluş olduğunu gören Aliya’nın bu fikrini Latiç’in ağzından tekrar sunuyor bizlere.
“Kültürün İzi” toplam 31 denemeden oluşuyor, 117 sayfa. Kurtulmuş’un yaşadığı, okuduğu, içinde bulunduğu kültür ortamlarının ürünü olan bu kitap ile bir dönemin izini takip etmek mümkün. Gelin boş tartışmalar, boş gezmeler yerine “Kültürün İzi”ni takip edelim.
(Bu haftaki kitap tavsiyemiz şiir alanında. Filiz Geç’in “Alışılmadık Deniz” isimli kitabı. Şule Yayınları arasındaki kitapta 25 şiir yer alıyor. Afrin’den Arakan’a kalbimize değen acıların sesine kulak verelim.)