Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Eylül 2020

Kitaplara İlgi Giderek Artıyor

Pandemi sürecinde daha ziyade evde kalanlar, vakitlerini değerli kitapları okuyarak geçiriyor. Yayıncılar, bu sezonda da okuyucularına yeni kitaplar hazırlayıp sunuyor.


6-Sefa Saygılı Evrimin Tutarsızlığı

Gazetemizin değerli yazarı Prof. Dr. Sefa Saygılı’nın Evrimin Tutarsızlığı isimli kitabı okuyucuyla buluştu. 40’a ulaşan eserlerine bir yenisini daha katan hocamıza ‘41 kere maşallah’ diyoruz.

Ecdadımızın güzel kelâmlarından biri de “Kahırdan bazen lütuf doğar.” şeklindedir. Bu salgın günlerinde genelde vaktini evde geçirenler, daha çok kitap okumaya başladılar. Çocuklar ve gençlerin yanı sıra yetişkinler de kütüphanelerini süsleyen eserleri okumaya devam ediyor. Kitaba olan mevcut talep, yayıncıları sevindirdiği gibi çalışmalarını da hızlandırmış durumda.

Tasarımın İhtişamı ve Evrimin Tutarsızlığı, gazetemizin değerli yazarı Prof. Dr. Sefa Saygılı’nın yeni çıkan kıymetli bir eseri. FSM Vakıf Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı olan Prof. Saygılı, 40’a ulaşan eserlerine bir yenisini daha katmış bulunuyor. Bize şimdi düşen, “41 kere maşallah!” demektir. Hakikaten Sefa Hoca, mümtaz bir ilim adamı, mükemmel bir hekim ve iyi bir yazardır. Ele aldığı konuları herkesin anlayabileceği bir sadelikle okuyucularına aktarır. Uzmanlık alanında (psikiyatri, psikoloji ve pedagoji) kaleme aldığı birbirinden seçkin eserleri okuyup istifade ediyoruz. Vefa konusunda örnek olan Sefa Hoca ayrıca Ayhan Songar ve Mazhar Osman gibi şahsiyetler hakkında da önemli biyografi kitapları kaleme almıştır. Evrimin Tutarsızlığı kitabında geniş bir bakış açısı var. Yazarımız, evrim teorisinin ilmî değil ideolojik bir bakış olduğunu ve uydurma senaryolara dayandığını çok net bir şekilde bu eserinde anlatıyor. Konuyu son derece açık ifadelerle ve net cümlelerle okuruna aktaran Saygılı, ‘evrim teorisi’ safsatasını masaya yatırdıktan sonra farklı bakışlarla ve geniş bir ufukla iddianın İslam inancıyla bağdaşmadığını gözler önüne seriyor.

Big Bang’dan Yaprağın İhtişamına

Sefa Saygılı kâinatın yaratılışı olarak kabul edilen “Big Bang”dan başlayarak evrendeki muazzam dengeye dikkat çekiyor. Dünyamızı koruyan muhteşem gezegenlerden bahsediyor, sonra vücudumuzdaki büyük ahenge dönüyor. Arada bu teoriyi çürüten ilmî bilgi ve belgelerle okurun dikkatini çekiyor. Maymunlardan, zürafalara, kedilerden sülüklere kadar çok değişik hayvanların bilinmeyen sırlarını izah ediyor ve evrim teorisinin bir çıkmaz olduğunu ilmî delillerle gösteriyor. Konu ile alakalı olarak Aziz Sancar’ın fikirleri de şüphesiz esere katkı sağlar mahiyette. Ben Çıra Yayınları’ndan çıkan bu kıymetli eseri, meraklı bütün dostlara tavsiye ediyor, Sefa Hoca’nın yakında çıkacak yeni eserlerini de merak ve heyecanla bekliyorum.

Dünyanın Sırrını Kim Çözer?

Edebiyatımızın temel kitaplarını kültür hayatımıza kazandıran Ötüken Neşriyat, yeni roman ve hikâye kitaplarıyla okuyucu ile olan sıcak bağını koruyor. Kudret Ayşe Yılmaz’ın daha önce Orobanhiyye, Mühür Kuyusu, Dağılmış Dağ adlı kitapları yayımlanmıştı. Yazarın şimdi de Delilikle Öpüşmek isimli romanı çıktı. Bu romanda şekil bakımından yeni bir tarzı deneyen yazar, ‘deliler’e çok farklı ve ilginç bir şekilde yaklaşıyor. Tasavvufî çağrışımları ihtiva eden romanda, “Dünyanın derin sırrını sadece deliler çözer.” deniliyor. Osmanlı’nın da malum ‘kahraman deliler’i vardır. Okuduktan sonra kesin bir kanaate sahip olunabilir belki: Delilik mi hüner, akıllılık mı? Yazarın “anasır-ı erbaba masalları” adını verdiği Çöl Masalı, Göl Masalı, Gök Masalı ve Köz Masalı isimli kitapları ise hem yetişkinlere hem de çocuklara yönelik olarak 2017’de neşredilmişti.

Anonim Hikâyelere Yeni Yorum

Pak Türk’ün Karısı Maria, Ayşe Filiz Yavuz’un hikâyelerinden meydana geliyor. Edebiyat dergilerinde hikâyelerini okuduğumuz Yavuz’un bu kitabında “Aynadaki Adam”, “Gecenin Getirdiği”, “Meçhul Telefon”, “Deprem”, “Teze Gelin”, “Saygı”, “Taksit, “Komşu Dediğin” ve “Kedi Mırıltısı” gibi hikâyeleri var. Emrah Ece, Bozkır Hikâyeleri kitabında mevcut olan anonim hikâyelerimizi yeniden yorumlamış. “Halk hikâyeleri yoktan var edilemez, sadece yeniden anlatılır…” diyen Ece, bu çalışmasının ortaya çıkış hikâyesini ise şöyle dile getiriyor: “Ben bir akademisyen değilim, ilmî bir çalışma yapmış olma iddiam da yok. Grimm Kardeşler gibi köy köy, oba oba dolaşmadım. Fakat akademik makale ve tezlerdeki, bir kardeşimin deyimi ile ‘okunmayan makalelerdeki’ hikâyeleri okuyup, yeniden yorumladım ve kendi lisanımca anlatmaya çalıştım. Bu hikâyelerin yeniden ve yeniden anlatıldıkça Anka kuşu gibi küllerinden doğacaklarını ve ata yurtlar ile aramızdaki zayıf köprüleri perçinleyeceklerini ümit ediyorum sevgili kaari…” Bu iki hikâye kitabı da Ötüken’den raflara çıktı.

“Türkçenin Çekilmediği Yerler Vatan”

Türkçe hakkında 40 yıldan beri yazılanları okuyorum. Demek ki kolaylıkla onarılamayan bir yaramızdan söz ediyoruz. Ahmet Sezgin de Türkçenin Feryadı ve Dil Davamız kitabında dikkatlerimizi dilimize çekiyor. Kitabın ön sözünde ve giriş yazısında ‘sebeb-i telif’ var. Edebiyatçımız, Yahya Kemal’den Ali Fuad Başgil’e kadar birçok şahsiyetin Türkçeyi kendilerine dert edindiklerini ve bu konuda yazı yazdıklarını belirtiyor. Doğrudur. Hakikaten Türkçeye dair yazılanlar bir araya getirilse en az 20-30 ciltlik bir ansiklopedi meydana gelir. Peki bu kadar sıklıkla ele alındığı hâlde Türkçe meselemiz çözülebilmiş midir, ne yazık ki hayır! İşte Ahmet Sezgin de buna bir çözüm bulunabilir umuduyla konuya dair seçme yazıları bir araya getiriyor ve önümüze seriyor. İlkyazı Beyatlı’ya ait ve şu cümlesi çok düşündürücü: “Türkçenin çekilmediği yerler vatandır, ancak çekildiği yerler vatanlıktan çıkar. Vatanın kendi gövde ve ruhu Türkçedir.” Sekiz bölüm hâlinde neşredilen eserde Türkçe konusunda fikirlerini yazan, çözüm teklifinde bulunan pek çok şair, yazar, gazeteci, akademisyen ve araştırmacı var. Son bölümde ise şiirler… Zevkle ve istifade ile okunacak mühim bir kaynak kitap. İnşallah hasta dilimize deva olur.

Çocuklarımıza Hikâyeler

Ahmet Sezgin’in ikinci kitabı Ortaokullar İçin Hikâye Seçkisi adını taşıyor. Zevk sahibi bir hocanın yaptığı seçmeye elbette itibar edilir. Eski ve yeni hikâyecilerimizin akılda kalıcı ve hafızalarımızı süsleyen hikâyeleri burada yer buluyor. Mesela Refik Halit’in “Eskici” ve Ömer Seyfettin’in “İlk Namaz” hikâyeleri. Rahmete kavuşmuş olan Dilâver Cebeci, Hasan Latif Sarıyüce, Olcay Yazıcı, Sadettin Kaplan ve Tahir Kutsi Makal gibi ediplerimizin hatırlanması ve bu güldesteye alınmasına çok sevindim. Kadirşinaslık örneği. Tabii yaşayan yazarlarımızdan Mustafa Kutlu, Recep Seyhan, Yusuf Dursun, Bestami Yazgan Halistin Kukul ve Yaşar Kandemir’in hikâyeleri de bulunuyor. Ahmet Sezgin’in ikinci antolojisi, Kırk Yazardan Kırk Hikâye adını taşıyor. Bu kitap ise 8-10 yaş arasındaki çocuklarımız için itinayla hazırlanmış. Burada da tanınmış hikâyecilerimizin yanı sıra Ahmet Kabaklı, Vahap Akbaş, Ahmet Efe, Cahit Zarifoğlu, Hüseyin Emin Öztürk, Mustafa Özçelik, Mustafa Ruhi Şirin, Nevzat Yüksel’in de eserlerinden yapılan seçme metinler de var. (Etüt Yayınları)

Taşra Küçük İstanbul

Veli Dalbudak’ın Taşra Küçük İstanbul romanı Diksiyon ve Edebiyat Dergisi Yayınları arasında çıktı. Veli Bey, dost sohbetlerinde ve edebiyat meclislerinde karşılaşıp selamlaştığımız kıymetli bir yazar. Kitap vefa duygusuyla kaleme alınmış bir ithafla başlıyor, okuyalım: “Babam ‘Veli’ diye seslendiğinde, sesi içimden geçer ulaşır bana. Onun dilinden dökülen adım, içimi titretir. Başka hiçbir ses bu hissi vermez bana. Bazen de o sesi babam yanımda olmadığı hâlde duyarım. Bu gibi durumlarda daha fazla içim titrer. Hemen telefona sarılırım. Ona söyleyemem bunu. Sesini içimden duydum diyemem. Ama sesini telefonda da olsa duymak iyi gelir. Allah sağlıklı uzun ömürler versin. Bu eserimi ona ithaf ediyorum.”

Balıkesir ve İstanbul merkezli yaşanmışlıklardan kesitlerin aktarıldığı, sahicilik duygusu güçlü, akıcı ve sürükleyici bir roman. Zaten yazarı da kitabı şu satırlarla okuruna takdim ediyor: “Bu kitabın kahramanları; küçük, şirin, güzel Balıkesir ve imparatorluklar başkenti kutlu İstanbul’un gerçek mekânlarının hayal kişileridir. Onlar belki hiç yaşamadılar, belki de hâlâ aramızdalar…” Sıkılmadan, gönül huzuru ve rahatlıkla okuyup istifade edeceğimiz iyi eserler her zaman bulunur. Yeter ki biz okumayı isteyelim.