Kitaplar, şehirler ve dost yürekler
" Melekler bir demir parçasının üzerine oturmuşlar
Her biri bir damla atıyor aşağıya
İşte Yağmur bunun için yağıyor
Ben bunun için yağmuru seviyorum
Yağmur bizim için yağıyor"( S.Karakoç)
Yağmurun bizim için yağdığını düşündüğüm zamanlarda, Mayıs güneşinin serin, yakıcı rüzgarıyla bir Anadolu kasabasına konuk olmak. Sarı bahar çiçeklerinin, gelinciklerin, papatyaların size gülümsediği, ırmağın, denizin yamacına yüreğinizi yasladığınız o cennet köşelerden bir köşeye sığınmak. Metropolün yüreklerimizi yorduğu doğrudur. Metropolden bazı bazı kaçmak istediğimiz, insan selini, yapış yapış sıcağı nemi bırakıp yayla çiçekleriyle bezeli kırları adımlamak istediğimi doğrudur. Sonra suskun nehirlerin hemen yanıbaşına, küçük kasabaların tenhalarına, çiçeklerin coşkun renkleriyle kuşanmış o küçük evlerin bahçelerine doğru yola çıkmak istediğimiz doğrudur.
" Çarşambayı sel aldı / Bir yar sevdim el aldı / Keşke sevmez olaydım elim koynumda kaldı". Çarşamba Irmağı bir yiğidin sevdasını ağırlamanın, türkülere ram olmanın haklı gururuyla şehrin ortasından öylece sakin ve kendinden emin akıyor. Küçük bir kasabanın telaşı sonra, insanların koşarak, yürüyerek kitap kokusuna yürümeleri. Çarşamba ırmağının suskun, dingin akışının aksine Mayıs baharı içerken, serin, nemli, ılık bir bahar günü Çarşambaya konuk olmak.
Küçük, sade ama o denli de derin insanların, gençlerin, eğitimcilerin istilasına uğrayan kitap kokusuna doğru yürümek. Belki de bu senenin en anlamlı yolculuğu, buluşması idi benim için.
Yol arkadaşım sevgili Yıldız Ramazanoğlu soruyor Atilla Bey'e: " Sizin gibi başka ilçelerde kitap fuarı var mı?" " Yok abla" diye karşılık veriyor, yüreğini öğrencilerine, umuda, kitaplara, geleceğin kuşaklarına yaslamış Atilla Hoca. " Helal olsun". Evet helal olsun. Kitap kokusuyla, insanı buluşturan, öbek öbek öğrencilerin aktığı bu anlamlı etkinliğe, yüreğini, altının terini, zamanını akıtan başta Atilla Şen, Adem Tokur ve Ömer Vural'a. Ve bizi nazik bir halde ağırlarken, her daim yüzündeki tebessümle içimize sürur taşıyan Zehra Sarı Hocayau20263.Çarşamba Kitap Fuarı yine dopdolu, heyecanlı, baharın sevincini yarınlara daha bir coşkuyla taşımanın tüm kuşatıcılığı ile anlamlı bir etkinlik olarak gerçekleşi. Destek verenlere, katkı sunanlara gönülden şükranlarımı sunuyorumu2026
İkinci durağımız Terme. Üç asırlık devasa bir çınarın gölgesindeyim. Küçük sayısız köprülerin üzerinden geçerken, suyun dingin ve dinleyen akışına büyüklerimden geriye kalan göç hikayelerini anlatma telaşındayım. Çitlerde yaşam savaşı veren, dağ köylerinden geldikleri bu verimli, üretken topraklarda bir ayak izi, bir derin nişane bulur muyum bilmiyorum. Pazar Camiine uğramış mıdır babam. Annem gençliğinin körpeliğinin en zirvelerinde yorgun bedenini yaslayabilmiş midir bu güçlü çınarın yamacına. Bilmiyorum, ama zaman tünelinden, öylece akan bir hikaye gibi yüzüme hüzünlü tebessümlerle bakan dostların karşısına aniden çıkışım, onların şaşkın bakışlarına ram olurken dolan gözlerim, titreyen dizlerim ve içimi ürperten nice yaşanmışlıku2026
Artık göç zamanları gerilerde kaldı. İstanbul, Almanya, Samsun derken insanımız uzak şehirlerde, beton binalara gömdüler yine uzak özlemlerini. O günler çok gerilerde kaldı. Akan ırmağa, ığıl ığıl esen yele, taze otlara, baharı yüklenmiş dallara ben bunu anlatamadım.
Ama gördüğüm o ki; bir nefes gibi, derin sancılar kuşanmış bu coğrafyanın bağrından umutla akan bir derin edebiyat ırmağının gümrah akışı hep var. Bunu yakinen gördüm. Gördüm ve gönendim. Utandım. Ağlamak istedim dost kardeş yüreklerin yüklediği dualarla ama gizlice içime akıttım gözyaşlarımı. Gücüm buna yetti ancaku2026
" İnsan ve kainat kitabını aşkla okuyup gönüllere nakış nakış işleyen, "yarınki büyük Türkiye'yi inşa edecek akıllı ve yürekli eğitimcilerle güzel bir nesle ihtiyacımız var şüphesiz. Bunun için de eğitim meselemizi halledecek, öncelikli olarak da liyakatli, adaletli, erdemli, hakiki eğitimcilerin belirleyeceği bir eğitim anlayışına ,dava ve sistemine ihtiyacımız var. Gül yetiştiren idealist eğitimcilere selam olsun." Diye seslenen eğitimi aşka dönüştürmüş bir güzel yürek, bir güzel insan Ahmet Sezgin Ağabey.
Ahmet Sezgin, Cevdet Balaban, Abdullah Kuşkovan, Mehmet Türkan, Furkan Çicek, Yusuf Ziya Gürler, Zeki Ordu, Ülkü İrtem, Dilek Şentürk, Karadeniz'in güzide kasabası Terme'de, Turgut Uyar'dan, Hilmi Yavuz'dan, Rıfat Ilgaz'dan, Senai Demirci'den ve birçok değerli isimden aldıkları edebiyat soluğunu bu günlere taşıyan eğitimi aşka, heyecana dönüştüren kıymetli dostlaru2026 Onlarla edebiyatı, dostluğu, kardeşliği konuşmak benim için manidardı. Anadolu'nun bağrında, gümrah coşkun akan bir ırmak gibi öğrencilerini, çevrelerindeki her şahsı kuşatan bu güzel eğitimci ve yazar kadrosuna hayran kaldığımı ifade etmeliyim.
" Çiçek ayet ayet / Arı ezberden okur / Eğri büğrü dallar / Ağacı özünden okur." ( Abdullah Kuşkovan) Şairin dediği gibi tam da öyle özünden, sözünden, yakinen okuyan, yazan dost yüreklerle olmak ve vaktin hiçbir şeye yetmemesiu2026 Şehrin kalabalığından ziyade, Karadeniz'in dingin, sakin bir köşesinden seslenişler göndermek. Duru ve yalın cümlelerle seslenişler gönderirken sonra taze yüreklere inerek onları an an inşa etmeku2026 Eğitimi sevdaya dönüştürmüş ince, naif dostların diyarına uğramak anlamlıydıu2026 Hepsini yürekten selamlıyorum.