Kitaplar âleminde bitmeyen yolculuk
TÜYAP tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğiyle düzenlenen "Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı", Kovid-19 salgınının ardından 39. kez kapılarını açtı. TÜYAP İstanbul Fuar ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen fuar bu yıl "Kitap Şehre Dönüyor" sloganıyla gerçekleştirildi.
Kitap
fuarlarının başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin birçok şehrinde çoğalması ve
yaygınlaşmasıyla birlikte okuma oranı artıyor.
İSTANBUL Kitap Fuarı, 8 günlük bir sürecin ardından
bugün sona eriyor. Bundan önce Anadolu’da birçok ilde ve ilçede okumayı seven
vatandaşlarımız, fuarlara kavuştu, yazarlarla buluştu. Şüphesiz kitabın
muhtelif vesilelerle gündeme gelmesi, daha çok ilgi ve dikkat çekmesi
sevindiricidir. Sorumluluk duygusu yüksek öğretmenlerin öğrencilerini fuarlara
götürmesi ve kitap dünyasıyla tanıştırması da büyük önem arz ediyor. Bu vesile
ile görme fırsatı bulduğum, farklı yayınevlerinden çıkmış bazı yeni kitaplardan
siz aziz okuyucuları haberdar etmek istiyorum.
BİNDİK BİR ALÂMETE…
Kıymetli araştırmacılarımızdan M. Kayahan Özgül ilginç bir konuyu ele aldı ve ortaya çok değerli
bir eser koydu. İki ciltten meydana gelen eserin birinci cildi “Bindik
Bir Alâmete” adını taşıyor. “Edebiyatımızda
Otomobil Figürünün Belirişi” alt başlığıyla sunulan kitap, renkli bir
konuyu etraflıca ortaya koyuyor. Otomobil ile tanışmamızın hikâyesi, şu
satırlarla dile getiriliyor: “Otomobil, yaşayışımızı kökünden değiştiren büyük
icatlardan biri. Hayatımızı altüst ederken hayâllerimizi, düşlerimizi,
duygularımızı ve bunların kendini ifade alanı olan edebiyatı da derinden
etkiledi. Elinizdeki kitap, topraklarımıza girişinden itibaren otomobilin bir
figür olarak edebiyatta kendine yer açışını takip ederken, insanımızı nasıl da
geri dönülmez bir şekilde kendine bağladığını göstermeye çalışıyor. Ana malzeme
yine kişioğlu; lâkin bu defa, otomobille tanışan ve makinayla bütünleştikçe ona
dönüşen kişioğlu… Yol burada başlıyor. Selâmetle…”
Dikiz
Aynasından kitabı ise “Otomobile Binmiş Edebiyat” başlığıyla okura sunuluyor. Adından da
anlaşıldığı gibi edebiyatçılarımızın, bu ‘alâmet’e dair duygu ve düşüncelerini
okuyoruz. Farklı zaman dilimlerinde, roman, hatıra ve yazılarda yer bulan
otomobil metinleri, bize farklı ufuklar ve pencereler açıyor. 20. asrın başlarından itibaren edebiyat
dünyamızda otomobilin nasıl karşılandığını ve edebî metinlerde nasıl
kullanıldığını merak edenler için doyurucu cevaplar veriliyor. Her ne kadar
yazarımız ’mütevazı bir seçki’ dese de bence ortadaki, emek mahsulü nadir bir
çalışma. “Edebiyat adamlarının ‘içinden otomobil geçen’ köşe yazıları, hikâye
ve şiirleri ana malzemeyi oluşturdu.” deniliyor. Bu metin sahiplerinden bir kaçının
isimleri ise şöyle: İbrahim Alaeddin Gövsa, Ömer Seyfeddin, Cenab Şehabedin,
Reşat Nuri Güntekin, Orhan Seyfi Orhon, Memduh Şevket Esendal, Peyami Safa,
Osman Cemal Kaygılı, Ercüment Ekrem Talu, Refik Halid Karay, Sermet Muhtar
Alus, Cevad Fehmi Başkut, Aka Gündüz, Fahri Celal Göktulga, Kemalettin Tuğcu,
Yusuf Ziya Ortaç, Arif Nihat Asya, Faik Baysal.
---------------------------------
TATLI
HATIRALAR
Hatıra
kitapları umumiyetle güzeldir. Hele kalemi güçlü şair ve yazarların kaleme
aldığı hatıratın verdiği zevk ve tat bambaşka. Bu sırada iki hatıra kitabı okudum.
Eserlerin iki sahibi de hem şair hem de yazar. Mehmet Atilla Maraş’ın kitabı, Merhaba
Ey Ömrüm adını taşıyor. Edebiyat Ortamı Yayınları arasında çıktı. Aydil
Erol ağabeyimizin kitabının ismi ise Dosta Düşmana Karşı. Ediplerimiz edebiyat
ve yazı dünyalarını, başlangıcından itibaren teferruatıyla anlatıyorlar.
Karşılaştıkları insanlardan, sohbet edip dostluk kurdukları şair ve yazarlardan
bahsediyorlar. Aralarında geçen konuşmalardan bazı çizgileri, okuyucularına cömertçe
yansıtıyorlar. Zaman zaman hüzünlendiren, bazen de keyiflendiren hatıralar
buketi; duygu yüklü ve anlamlı anılar yumağı ikisi de… Sevgiyle okunuyor.
---------------------
ŞİİR
HİKÂYELERİ
Haluk
Oral’ın Şiir Hikâyeleri adlı kitabı edebiyatımızın az bilinen veya hiç bilinmeyen
yönleri üzerinde derinleşen bir çalışma. Tanınmış şairlerin sevilen ve
ezberlenen şiirlerinin yazılış hikâyelerinin izini süren Oral, merakı mucip
olan meseleleri kurcalayıp önümüze çözülmüş ve aydınlatılmış olarak koyuyor.
Doğan Hızlan, kitabın takdiminde yazar ve kitabı hakkında diyor ki: “Haluk
Oral, gerçekten de ilgi çekici bir edebiyat arkeoloğu. Bizim okuyup da
geçtiğimiz, sadece bir şiir, bir öykü olarak baktığımız metnin ardındaki
gizler, yazılma nedenleri, esin kaynakları onun araştırma alanıdır.” Esasen
edebiyat ilmi biraz da ayrıntılara dayanmıyor mu? Bu teferruata da sağlam
araştırıcılar, basit gibi görünen sahih malumat ile ulaşırlar. Bu anlamda Haluk
Oral iyi bir araştırmacı olarak bizi edebiyatın dehlizlerinde, kuytu
köşelerinde ama önemli meselelerle baş başa bırakıyor. Kitapta yer alan
şiirlerin, metinlerin, hatta romanların sahiplerinin isimlerini söylersem
sanırım dikkatimiz kitaba daha çok yönelecek: Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim,
Necip Fazıl Kısakürek, Özdemir Asaf, Nâzım Hikmet, Melih Cevdet Anday, Orhan
Veli Kanık, Orhan Kemal, Şevket Rado, Salim Rıza Kırkpınar, Oğuz Atay. (Everest
Yayınları)
---------------------------
MASAL DÜNYAMIZ
Galiba ihmal ettiğimiz sözlü kültürümüzden biri de o
doyumsuz masallarımızdır. Eskiden çocuklarını tatlı masallarla uyutan sevgili
annelerimiz vardı. Bugün de var. Ama ilgi bekleyen çocuklarının ellerine cep
telefonlarını tutuşturup ‘kafasını dinlediğini’ sanan bazı annelerin varlığını
duyuyor, buna üzülüyoruz. Hâlbuki hiçbir cazip makine veya yeni oyun, annenin
söylediği o canım ninni veya anlattığı masal kadar güzel olamaz. Tuğba
Bayrakdarlar’ın Türkmen Masalları adlı kitabı ile Prof. Dr. Mehmet Naci Önal’ın
Kim
Uyur Kim Uyanık? isimli eseri heyecanla inceledim. Prof. Önal, masal
tahlilleriyle bu konularda gidilecek yolları ve alınacak mesafeleri okuyucuya
gösteriyor. Bayrakdarlar da “Realist Masallar” ve “Peri Masalları” başlıkları
altında iki grupta topladığı 70 Türkmen masalıyla bizi hayal dünyasının renkli bahçelerine
doğru sevimli ve gizemli bir yolculuğa çıkarıyor. Ötüken Neşriyat’tan çıkan her
iki eseri, bilhassa çocuk edebiyatıyla alakadar olan araştırmacılara ve
sorumluluk hissi taşıyan annelere tavsiye ediyorum.
-----------------------
KENDİNİ ARAYAN ŞEHİR
Şehir kitapları son yıllarda arttı. İyi de oldu. Zira
önce doğup büyüdüğümüz memleketleri okumalı, yazmalı, tanımalı ve sevmeliyiz.
Bu şekilde güzide şehirlerimizi gelecek nesillere emanet etmeliyiz. Bu konuda
önemli şehrengizlere imza atan yazarlardan biri de Ahmet Köseoğlu’dur. Konya
ile özdeşmiş ve bu saltanatlı şehrimizde kültürel faaliyetlerin merkezinde olan
seçkin bir kalem erbabıdır. Mevlâna Hazretleri’nin hemşehrisi olan ve Konya’ya
dair mühim eserlere imza atan Ahmet Köseoğlu, Kendini Arayan Şehir’de
gezip gördüğü yerleri, seyahat ettiği şehirleri anlatıyor ve okuyucularını da
nefis yolculuklara çıkarıyor. Üç bölümden meydana gelen ve renkli fotoğraflarla
bezenen eserde şu şehirlerimiz anlatılıyor: Kudüs, Konya, Şam, Şanlıurfa,
Bursa, Üsküp, Kütahya, Aksaray, Tokat, Amasya, Balıkesir, İznik, Tuz Gölü,
Ereğli. Şehirlerin kuruluş yıllarından başlayıp günümüze kadar gelen ve gönül
coğrafyamızı bize sevdiren yazarımıza teşekkürler. Nice yeni eserlere inşallah.
-----------------------
UYDURMA TABİRLER
Eski müelliflerimizin eskimeyen eserlerini günışığına
çıkaran ve kültür dünyamıza önemli hizmetlerde bulunan kuruluşlardan biri de
Büyüyen Ay Yayınları’dır. Merkezi Fatih’te olan yayınevinin yöneticileri,
Tâhirü’l-Mevlevî’nin eserlerini neşretmeye devam ediyorlar. Edebiyat
Sözlüğündeki Uydurma Tabirler kitabını yayına hazırlayan Hasan Çelik.
Kitapla ilgili olarak şu bilgilere yer veriliyor: “Türk Dil Kurumu tarafından
1948 yılında basılan Edebiyat ve Söz
Sanatı Terimleri Sözlüğü’ne Tâhirü’l-Mevlevî tarafından reddiye şeklinde
yazılan bu eser, Türkçenin dil inkılabından sonraki değişiminin yahut
dönüşümünün küçük bir izdüşümüdür. Tâhirü’l-Mevlevî’nin, bu kitabı İslâm’ın
Nûru dergisinde tefrika etmesine ömrü vefa etmemiş ve tefrika eksik
kalmıştır. Bu kitap, yarım kalan işi tamamlamak amacıyla hazırlanmıştır.” Hacmi
küçük olsa da ihtiva ettiği bilgilerle büyük önem arz eden kitap, müellifin çekici
ve sürükleyici üslûbunu yansıtması bakımından da ayrıca dikkate değer.
-------------------------
SENİN HİKÂYEN
Fatma Barbarosoğlu, günümüzün seçkin
hikâyecilerindendir. Profil Kitap’tan çıkan Senin Hikâyen adlı
kitabının 11. baskısı okurun eline ulaştı. Hayata, insana ve kalbe dair iyi
hikâyelerden mürekkep bir eserle baş başayız. Arka kapak yazısını sevdim.
Umarım sizin de hoşunuza gider: “Hikâye merhemdir. Usul usul geçer yaraların
üstünden. Görmediğin her hikâye sana uzak. Dinlemediğin her söz yarım. Sen de
azalacaksın biraz. İdrak etmeden yaşadığın zamanlar beklemez seni hiçbir yerde.
Yaşanmıştır yaşanıldığı fark edilmeden. Oysa sadece yaşadıklarından dolan sandıklardır
bütün zenginliğin. Duymadığın her hikâye sana uzak. Duyduğun, duyup da gönlünde
taşıdığın her hikâye senin bir parçan. Dünyayı ikiye ayırmalı mıdır yeniden?
Hikâyesi olanlar, hikâyesi olmayanlar. Gördün ve dokundun. Eline aldın yavaşça,
iz sürdün, satırlarda. Artık hepsi senin hikâyen…”
---------------------
İSTANBUL TÜKENMEZ
İstanbul üzerine ne çok eser yazılmıştır kim bilir?
Sanırım sadece Dersaadet’e dair kaleme alınanlardan koca bir kütüphane meydana
gelir. Ömrünü İstanbul’a adayan yazarlardan biri de Haldun Hürel’dir. İstanbul
Ağlayan Şehir, Hürel’in Kapı Yayınları’ndan çıkan yeni eseri. Birkaç
yıl önce Bâbıâli Sohbetleri’nde dinlediğimiz Haldun Bey, neredeyse koca şehri
mahalle mahalle, sokak sokak biliyor. Hatta en uzun ve en kısa sokakları,
adlarını bilmediğimiz nice mahalleyi ve semti, geçmiş hikâyeleriyle birlikte
bize aktarıyor. Peki yazarımız niçin hüzünlü bir isim seçmiş kitabına. Hakikati
anlatmak için. Şüphesiz ‘gülen İstanbul’u bilen Hürel, ‘ağlayan İstanbul’u da
hicranla seyrediyor ve tahribatın önüne geçilip şehre sahip çıkılması için
çırpınıyor. Masal şehir İstanbul’un camilerini, çarşılarını, kulelerini ve
bütün tarihî eserlerini nakış nakış kitabında işleyen Haldun Hürel, eski İstanbul
ile birlikte kaybolan âdetleri, gelenekleri de okura usulca hatırlatıyor.
Kitap, İstanbul’u seven hassas bir kalbin hicranını dile getiriyor. Türlü
badireler atlatsa da, dünden bugüne bazı tahribata uğrasa da İstanbul’un
yıkılmayan bir kale, sönmeyen bir meşale gibi gönüllerde taht kurmaya devam
edeceğine dair umudumuzu hep koruyoruz. Tabii bu sağlam şuura, şehrin bütün
sakinlerinin sahip olması gerekiyor.
-------------------
BİRAZ DA ŞİİR
Yayımlanan
kitaplar arasında şiir kitapları da var. Şüphesiz her biri hakkında daha geniş
tanıtımlar yapılmalı. Ama şimdilik sadece kitapların isimlerini, şairlerini ve
yayınevlerini duyurmakla yetinelim: Bir
Yunus Tutkunu (Kul Garip Ekrem Gül, Dilkitap Yayınları), Aşk ile (Kul Garip Ekrem Gül, Dilkitap
Y.), Tulliana
Anadolu Parsına Şiirler (İsmail Orhan Sönmez, Ötüken Neşriyat) Gülmek Dolu Evler, (Ayşe Çelikkaya,
Muhit Kitap), Zamansız Şiirler
(Gencay Zavotçu, Akıl Fikir Yayınları), Candan
İçre (Ömür Gürbüz, Diksiyon ve Edebiyat Yayınları), Damıtılmış Düşlerimin Şiir Hâli (Ahmet Çakır, Liman Yayınevi),
Sevginin Sonu Yoktur (Ulvi Bünyadzade, Çeviren: İmdat Avşar, Türk Edebiyatı
Vakfı Yayınları), Gözümün Nuru (Nureddin Pala, Gülnar Yayınları), Su Destanı (Nureddin Pala, Gülnar
Yayınları),