Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Aralık 2022

Kitaplar âleminde bitmeyen yolculuk

TÜYAP tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğiyle düzenlenen "Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı", Kovid-19 salgınının ardından 39. kez kapılarını açtı. TÜYAP İstanbul Fuar ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen fuar bu yıl "Kitap Şehre Dönüyor" sloganıyla gerçekleştirildi.

Kitap fuarlarının başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin birçok şehrinde çoğalması ve yaygınlaşmasıyla birlikte okuma oranı artıyor.

İSTANBUL Kitap Fuarı, 8 günlük bir sürecin ardından bugün sona eriyor. Bundan önce Anadolu’da birçok ilde ve ilçede okumayı seven vatandaşlarımız, fuarlara kavuştu, yazarlarla buluştu. Şüphesiz kitabın muhtelif vesilelerle gündeme gelmesi, daha çok ilgi ve dikkat çekmesi sevindiricidir. Sorumluluk duygusu yüksek öğretmenlerin öğrencilerini fuarlara götürmesi ve kitap dünyasıyla tanıştırması da büyük önem arz ediyor. Bu vesile ile görme fırsatı bulduğum, farklı yayınevlerinden çıkmış bazı yeni kitaplardan siz aziz okuyucuları haberdar etmek istiyorum.

BİNDİK BİR ALÂMETE…

Kıymetli araştırmacılarımızdan M. Kayahan Özgül ilginç bir konuyu ele aldı ve ortaya çok değerli bir eser koydu. İki ciltten meydana gelen eserin birinci cildi Bindik Bir Alâmete adını taşıyor. “Edebiyatımızda Otomobil Figürünün Belirişi” alt başlığıyla sunulan kitap, renkli bir konuyu etraflıca ortaya koyuyor. Otomobil ile tanışmamızın hikâyesi, şu satırlarla dile getiriliyor: “Otomobil, yaşayışımızı kökünden değiştiren büyük icatlardan biri. Hayatımızı altüst ederken hayâllerimizi, düşlerimizi, duygularımızı ve bunların kendini ifade alanı olan edebiyatı da derinden etkiledi. Elinizdeki kitap, topraklarımıza girişinden itibaren otomobilin bir figür olarak edebiyatta kendine yer açışını takip ederken, insanımızı nasıl da geri dönülmez bir şekilde kendine bağladığını göstermeye çalışıyor. Ana malzeme yine kişioğlu; lâkin bu defa, otomobille tanışan ve makinayla bütünleştikçe ona dönüşen kişioğlu… Yol burada başlıyor. Selâmetle…”

Dikiz Aynasından kitabı ise “Otomobile Binmiş Edebiyat” başlığıyla okura sunuluyor. Adından da anlaşıldığı gibi edebiyatçılarımızın, bu ‘alâmet’e dair duygu ve düşüncelerini okuyoruz. Farklı zaman dilimlerinde, roman, hatıra ve yazılarda yer bulan otomobil metinleri, bize farklı ufuklar ve pencereler açıyor. 20. asrın başlarından itibaren edebiyat dünyamızda otomobilin nasıl karşılandığını ve edebî metinlerde nasıl kullanıldığını merak edenler için doyurucu cevaplar veriliyor. Her ne kadar yazarımız ’mütevazı bir seçki’ dese de bence ortadaki, emek mahsulü nadir bir çalışma. “Edebiyat adamlarının ‘içinden otomobil geçen’ köşe yazıları, hikâye ve şiirleri ana malzemeyi oluşturdu.” deniliyor. Bu metin sahiplerinden bir kaçının isimleri ise şöyle: İbrahim Alaeddin Gövsa, Ömer Seyfeddin, Cenab Şehabedin, Reşat Nuri Güntekin, Orhan Seyfi Orhon, Memduh Şevket Esendal, Peyami Safa, Osman Cemal Kaygılı, Ercüment Ekrem Talu, Refik Halid Karay, Sermet Muhtar Alus, Cevad Fehmi Başkut, Aka Gündüz, Fahri Celal Göktulga, Kemalettin Tuğcu, Yusuf Ziya Ortaç, Arif Nihat Asya, Faik Baysal.

---------------------------------

TATLI HATIRALAR

Hatıra kitapları umumiyetle güzeldir. Hele kalemi güçlü şair ve yazarların kaleme aldığı hatıratın verdiği zevk ve tat bambaşka. Bu sırada iki hatıra kitabı okudum. Eserlerin iki sahibi de hem şair hem de yazar. Mehmet Atilla Maraş’ın kitabı, Merhaba Ey Ömrüm adını taşıyor. Edebiyat Ortamı Yayınları arasında çıktı. Aydil Erol ağabeyimizin kitabının ismi ise Dosta Düşmana Karşı. Ediplerimiz edebiyat ve yazı dünyalarını, başlangıcından itibaren teferruatıyla anlatıyorlar. Karşılaştıkları insanlardan, sohbet edip dostluk kurdukları şair ve yazarlardan bahsediyorlar. Aralarında geçen konuşmalardan bazı çizgileri, okuyucularına cömertçe yansıtıyorlar. Zaman zaman hüzünlendiren, bazen de keyiflendiren hatıralar buketi; duygu yüklü ve anlamlı anılar yumağı ikisi de… Sevgiyle okunuyor.

---------------------

ŞİİR HİKÂYELERİ

Haluk Oral’ın Şiir Hikâyeleri adlı kitabı edebiyatımızın az bilinen veya hiç bilinmeyen yönleri üzerinde derinleşen bir çalışma. Tanınmış şairlerin sevilen ve ezberlenen şiirlerinin yazılış hikâyelerinin izini süren Oral, merakı mucip olan meseleleri kurcalayıp önümüze çözülmüş ve aydınlatılmış olarak koyuyor. Doğan Hızlan, kitabın takdiminde yazar ve kitabı hakkında diyor ki: “Haluk Oral, gerçekten de ilgi çekici bir edebiyat arkeoloğu. Bizim okuyup da geçtiğimiz, sadece bir şiir, bir öykü olarak baktığımız metnin ardındaki gizler, yazılma nedenleri, esin kaynakları onun araştırma alanıdır.” Esasen edebiyat ilmi biraz da ayrıntılara dayanmıyor mu? Bu teferruata da sağlam araştırıcılar, basit gibi görünen sahih malumat ile ulaşırlar. Bu anlamda Haluk Oral iyi bir araştırmacı olarak bizi edebiyatın dehlizlerinde, kuytu köşelerinde ama önemli meselelerle baş başa bırakıyor. Kitapta yer alan şiirlerin, metinlerin, hatta romanların sahiplerinin isimlerini söylersem sanırım dikkatimiz kitaba daha çok yönelecek: Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim, Necip Fazıl Kısakürek, Özdemir Asaf, Nâzım Hikmet, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli Kanık, Orhan Kemal, Şevket Rado, Salim Rıza Kırkpınar, Oğuz Atay. (Everest Yayınları)

---------------------------

MASAL DÜNYAMIZ

Galiba ihmal ettiğimiz sözlü kültürümüzden biri de o doyumsuz masallarımızdır. Eskiden çocuklarını tatlı masallarla uyutan sevgili annelerimiz vardı. Bugün de var. Ama ilgi bekleyen çocuklarının ellerine cep telefonlarını tutuşturup ‘kafasını dinlediğini’ sanan bazı annelerin varlığını duyuyor, buna üzülüyoruz. Hâlbuki hiçbir cazip makine veya yeni oyun, annenin söylediği o canım ninni veya anlattığı masal kadar güzel olamaz. Tuğba Bayrakdarlar’ın Türkmen Masalları adlı kitabı ile Prof. Dr. Mehmet Naci Önal’ın Kim Uyur Kim Uyanık? isimli eseri heyecanla inceledim. Prof. Önal, masal tahlilleriyle bu konularda gidilecek yolları ve alınacak mesafeleri okuyucuya gösteriyor. Bayrakdarlar da “Realist Masallar” ve “Peri Masalları” başlıkları altında iki grupta topladığı 70 Türkmen masalıyla bizi hayal dünyasının renkli bahçelerine doğru sevimli ve gizemli bir yolculuğa çıkarıyor. Ötüken Neşriyat’tan çıkan her iki eseri, bilhassa çocuk edebiyatıyla alakadar olan araştırmacılara ve sorumluluk hissi taşıyan annelere tavsiye ediyorum.

-----------------------

KENDİNİ ARAYAN ŞEHİR

Şehir kitapları son yıllarda arttı. İyi de oldu. Zira önce doğup büyüdüğümüz memleketleri okumalı, yazmalı, tanımalı ve sevmeliyiz. Bu şekilde güzide şehirlerimizi gelecek nesillere emanet etmeliyiz. Bu konuda önemli şehrengizlere imza atan yazarlardan biri de Ahmet Köseoğlu’dur. Konya ile özdeşmiş ve bu saltanatlı şehrimizde kültürel faaliyetlerin merkezinde olan seçkin bir kalem erbabıdır. Mevlâna Hazretleri’nin hemşehrisi olan ve Konya’ya dair mühim eserlere imza atan Ahmet Köseoğlu, Kendini Arayan Şehir’de gezip gördüğü yerleri, seyahat ettiği şehirleri anlatıyor ve okuyucularını da nefis yolculuklara çıkarıyor. Üç bölümden meydana gelen ve renkli fotoğraflarla bezenen eserde şu şehirlerimiz anlatılıyor: Kudüs, Konya, Şam, Şanlıurfa, Bursa, Üsküp, Kütahya, Aksaray, Tokat, Amasya, Balıkesir, İznik, Tuz Gölü, Ereğli. Şehirlerin kuruluş yıllarından başlayıp günümüze kadar gelen ve gönül coğrafyamızı bize sevdiren yazarımıza teşekkürler. Nice yeni eserlere inşallah.

-----------------------

UYDURMA TABİRLER

Eski müelliflerimizin eskimeyen eserlerini günışığına çıkaran ve kültür dünyamıza önemli hizmetlerde bulunan kuruluşlardan biri de Büyüyen Ay Yayınları’dır. Merkezi Fatih’te olan yayınevinin yöneticileri, Tâhirü’l-Mevlevî’nin eserlerini neşretmeye devam ediyorlar. Edebiyat Sözlüğündeki Uydurma Tabirler kitabını yayına hazırlayan Hasan Çelik. Kitapla ilgili olarak şu bilgilere yer veriliyor: “Türk Dil Kurumu tarafından 1948 yılında basılan Edebiyat ve Söz Sanatı Terimleri Sözlüğü’ne Tâhirü’l-Mevlevî tarafından reddiye şeklinde yazılan bu eser, Türkçenin dil inkılabından sonraki değişiminin yahut dönüşümünün küçük bir izdüşümüdür. Tâhirü’l-Mevlevî’nin, bu kitabı İslâm’ın Nûru dergisinde tefrika etmesine ömrü vefa etmemiş ve tefrika eksik kalmıştır. Bu kitap, yarım kalan işi tamamlamak amacıyla hazırlanmıştır.” Hacmi küçük olsa da ihtiva ettiği bilgilerle büyük önem arz eden kitap, müellifin çekici ve sürükleyici üslûbunu yansıtması bakımından da ayrıca dikkate değer.

-------------------------

SENİN HİKÂYEN

Fatma Barbarosoğlu, günümüzün seçkin hikâyecilerindendir. Profil Kitap’tan çıkan Senin Hikâyen adlı kitabının 11. baskısı okurun eline ulaştı. Hayata, insana ve kalbe dair iyi hikâyelerden mürekkep bir eserle baş başayız. Arka kapak yazısını sevdim. Umarım sizin de hoşunuza gider: “Hikâye merhemdir. Usul usul geçer yaraların üstünden. Görmediğin her hikâye sana uzak. Dinlemediğin her söz yarım. Sen de azalacaksın biraz. İdrak etmeden yaşadığın zamanlar beklemez seni hiçbir yerde. Yaşanmıştır yaşanıldığı fark edilmeden. Oysa sadece yaşadıklarından dolan sandıklardır bütün zenginliğin. Duymadığın her hikâye sana uzak. Duyduğun, duyup da gönlünde taşıdığın her hikâye senin bir parçan. Dünyayı ikiye ayırmalı mıdır yeniden? Hikâyesi olanlar, hikâyesi olmayanlar. Gördün ve dokundun. Eline aldın yavaşça, iz sürdün, satırlarda. Artık hepsi senin hikâyen…”

---------------------

İSTANBUL TÜKENMEZ

İstanbul üzerine ne çok eser yazılmıştır kim bilir? Sanırım sadece Dersaadet’e dair kaleme alınanlardan koca bir kütüphane meydana gelir. Ömrünü İstanbul’a adayan yazarlardan biri de Haldun Hürel’dir. İstanbul Ağlayan Şehir, Hürel’in Kapı Yayınları’ndan çıkan yeni eseri. Birkaç yıl önce Bâbıâli Sohbetleri’nde dinlediğimiz Haldun Bey, neredeyse koca şehri mahalle mahalle, sokak sokak biliyor. Hatta en uzun ve en kısa sokakları, adlarını bilmediğimiz nice mahalleyi ve semti, geçmiş hikâyeleriyle birlikte bize aktarıyor. Peki yazarımız niçin hüzünlü bir isim seçmiş kitabına. Hakikati anlatmak için. Şüphesiz ‘gülen İstanbul’u bilen Hürel, ‘ağlayan İstanbul’u da hicranla seyrediyor ve tahribatın önüne geçilip şehre sahip çıkılması için çırpınıyor. Masal şehir İstanbul’un camilerini, çarşılarını, kulelerini ve bütün tarihî eserlerini nakış nakış kitabında işleyen Haldun Hürel, eski İstanbul ile birlikte kaybolan âdetleri, gelenekleri de okura usulca hatırlatıyor. Kitap, İstanbul’u seven hassas bir kalbin hicranını dile getiriyor. Türlü badireler atlatsa da, dünden bugüne bazı tahribata uğrasa da İstanbul’un yıkılmayan bir kale, sönmeyen bir meşale gibi gönüllerde taht kurmaya devam edeceğine dair umudumuzu hep koruyoruz. Tabii bu sağlam şuura, şehrin bütün sakinlerinin sahip olması gerekiyor.

-------------------

BİRAZ DA ŞİİR

Yayımlanan kitaplar arasında şiir kitapları da var. Şüphesiz her biri hakkında daha geniş tanıtımlar yapılmalı. Ama şimdilik sadece kitapların isimlerini, şairlerini ve yayınevlerini duyurmakla yetinelim: Bir Yunus Tutkunu (Kul Garip Ekrem Gül, Dilkitap Yayınları), Aşk ile (Kul Garip Ekrem Gül, Dilkitap Y.), Tulliana Anadolu Parsına Şiirler (İsmail Orhan Sönmez, Ötüken Neşriyat) Gülmek Dolu Evler, (Ayşe Çelikkaya, Muhit Kitap), Zamansız Şiirler (Gencay Zavotçu, Akıl Fikir Yayınları), Candan İçre (Ömür Gürbüz, Diksiyon ve Edebiyat Yayınları), Damıtılmış Düşlerimin Şiir Hâli (Ahmet Çakır, Liman Yayınevi), Sevginin Sonu Yoktur (Ulvi Bünyadzade, Çeviren: İmdat Avşar, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları), Gözümün Nuru (Nureddin Pala, Gülnar Yayınları), Su Destanı (Nureddin Pala, Gülnar Yayınları),