Kitap molası XXXVI; Nevşehirli kahramanlar-Harp hikâyeleri
Osman Aytekin velut bir yazar. Yaklaşık yirmi senelik tanışıklığımızda resmi de sanatının şubesi yapan Aytekin’in çizgi romandan incelemeye, denemeden hikâye ve çocuk öykülerine pek çok alanda yazdığına şahidim. Eylül 2023’te çıkan Nevşehirli Kahramanlar Harp Hikâyelerini, çocuk edebiyatı serisinden iki kitapla gönderme zahmetine katlanmış, sağ olsun…
Nevşehirli
Kahramanlar Harp Hikâyeleri millî
duygularımızı şahlandıran kapak tasarımına sahip. Bir çerçeve içerisinde ve
kilim üstünde bir mektup, üzeri Türk bayrağıyla kaplı ahşap bir sandık, mest,
tüfek, birkaç mermi ve asker üniforması var. Genzi delip geçen şüheda rüzgârı…
Nitekim 159 sayfa, on yedi hikâyeden oluşan bu kitap “Kahraman şehit ve
gazilerimize…” ithaf edilmiş. Eserin ön sözü “o güne kadar öykülerine ön söz
yazmadığını” beyan eden yazarın, “nedenini” bulmak adına önemli. Buradan
kitabın oluşum sürecinde sahaya inen ve Derinkuyulu, Suvermezli, Ürgüplü,
Karacaşarlı, Kavaklı, Çökekli kahramanların hikâyeleri için pek çok kişiyle
görüşen (s. 10) yazarın, eserinde gerçek hayatları yansıttığı bilgisini alıp,
farkındalıkla süzülüyoruz içeri.
Tarihi
roman ve hikâyelerin en sevdiğim yönü, bıraktığı estetik hazzın yanında
tarihten bilgiler vermesi ve bunu etkileyici olay akışı içinde
gerçekleştirdiğinden akılda kalması. Osman Aytekin’in kitabında bu,
Çakıroğulları’nı konu alan ilk hikâyede karşımıza çıkıyor. Yemen’in Osmanlı
sancağı olduğu dönemde yaşanan çatışmalar ve bölgenin I. Dünya Savaşı’nda
Osmanlı ordusuna yaşattığı zorluklar (s. 12), savaşa katılan Çakıroğulları’nın
isyanları bastırma noktasında üstlendikleri vazifeler hikâyenin ışık tuttuğu
meseleler arasında. Hikâyede Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları’nda şehit düşen
dört kardeşin, bunun yanında kardeşlerden birinin kendisiyle farklı cephelerde
toprağa düşen oğlunun yürek burkan vedaları anlatılıyor. Geride evlatlarının
künyelerini kapıda karşılayan Ayşe Kadın ve genç gelinler kalıyor.
“Kahraman
Bir Ürgüplü Üsteğmen Veli Bey” ise kitabın ikinci öyküsü olarak Veli Bey’in
çocukluğunu, mektep hayatını, Çanakkale Cephesi’nden Makedonya Cephesi’ne,
Halep’ten Kudüs savunmasına görevlendirişini ve yaralı olarak hastanede uzun
zamanlar kaldıktan sonra Kurtuluş savaşı bitiminde tecrübelerini vatanın
evlatlarına aktarabileceği şerefli öğretmenlik mesleğini seçmesini konu alır.
“Oğlunu Görsen Tanır mısın?” adlı hikâyede Bağdat’tan Yemen’e giden Türk birliğinin
İngiliz askerler tarafından şehit düşürülüşü ve hikâye kahramanı Mehmet Ali’nin
köyünden ayrı geçen dokuz yılı içselleştirilir. Döndüğünde kendini tanıyamayan
babasıyla kucaklaşması; ağabeylerinin birinin askerde, diğerinin köyde,
annesinin ise kendisi muharebedeyken vefat ettiği haberini alışı adeta satırlar
üzerinden resmedilir.
Nevşehirli
Kahramanlar
bir nevi topraklarımızın müdafaasında askerimizin yaşadığı zorlukları ve vatan
evlatlarının ödediği bedelleri hatırlatma üzerine kuruludur. Her ne kadar bir
beldenin kahramanları konu alınsa da okura aldığı nefesten içtiği suya
varıncaya kadar borçlu olduğu her şeyi hissettiren bir bilince açar eser kapılarını.
Hayat hikâyelerinde sayısız meşakkate gerilen göğüsler ancak ve yalnız iman
gücüyle açıklanabilir. Nitekim “Vadiyi Dolduran Ezan Sesleri” ismini taşıyan
hikâye de Osmaniye’den sonra tren olmadığı için Gavur Dağı üzerinden kızgın
çölleri geçerek Halep’e, Resulayn’a, Nusaybin’e ulaşan aziz Osmanlı ordusunun
Rus ve Ermeni birlikleri ile mücadelesini konu alır. Bu mücadele içerisinde
Mustafa Fevzi Bey’in sabah kadar aydınlık sesi gönüllerimizi doldurur. Kitabın
en uzun öyküsü “Firar”da da bu hikâyenin kahramanı Mustafa Fevzi Bey ile
karşılaşırız. Savaş esnasında askerleriyle birlikte Ruslara esir düşen kumandanın
muhatap olduğu Rus yapısı, onların ve kadınlarının Osmanlı algısı, Çarlık
idaresinin yıkılma süreci, esaret ortamı ve Türk subaylarının kaçma
girişimleri, nihayetinde Alman bir karı-koca yardımıyla kaçışları ele alınır. Nevşehirli
Kahramanlar şanlı tarihimizin ve bir şehirden hareket etse de dünyanın
dört bir yanında Türk’ün topraklarını korumak için vazifelendirilen askerlerin
fedakârlıklarına dokunur. Tarihte önemli rol üstlenen Ürgüplü Gazi Bekir
Çavuş’un İstiklâl Savaşı gazilik madalyası alan serüveni, “Anne Ben Geldim” ile
Çanakkale Savaşı’nın ruhundaki yara izleriyle Ürgüp’e varmaya çalışan Ahmet
Çavuş’un ve arkadaşlarının hikâyesi;
Bekir’den soyuna uzanan pehlivanlık serüveninin 93 harbinde yaşanan bir
esarete dönüşerek sırtı yere gelmez pehlivanların üç nesil boyunca toprağa
nasıl düştüklerini anlatan “Pehlivan Mullaoğulları”, başından kurşun yediği ve
yaralı olduğu gerekçesiyle köyüne gönderilen Mehmet Çavuş’un annesinin “bu
kadar yarayla cepheden gelmeye utanmadın mı?” sorusu ve geri gönderdiği cephede
şehit düşen asker oğlunun öyküsü “Vatan Sağ Olsun”, yine “Savaşta Esir Düşen
İstihbaratçı” ile bir köyü düşman işgalinden kurtaran Mehmet Çavuş’un destanı, “Kavaklı
Hacı Durmuş’tan Haber Var mı Kumandan?” ile Yemen Çöllerinde isyan eden
eşkıyaya ders veren yorgun askerimizin Çanakkale’ye gidişi, “Foliatalı Âşık
Halil” ile “Destan-i Gaza” nın şairi Halil’in ülkenin zor günlerinde
mısralarıyla ordusuna verdiği güç ve zor yılların ardından âşıklıktan gaziliğe
terfi edişi ve kitabın son ürünü “Karacaşarlı Kolu Kısa Ali” ile on altı
yaşında evlendirilen Ali’nin Balkan Savaşları süreci ile Kafkasya’da esir
düşmesi, seneler sonra büyümüş oğlu ile karşılaşması kitabın sesi olan
hikâyelerdendir.
Osman
Aytekin inşa ettiği her hikâye ile milletinin içinden çıktığı onlarca savaşın
farklı yüzlerini ve seslerini ortaya koymaya çalışır. Ancak eserin imlâ
yapısında düzeltilmesi ve ikinci baskıya girmemesi lazım gelen hatalar da
bulunmaktadır. Bu metne alınmayan yanlışlar konusunda yazar ayrıca
bilgilendirilecektir.
Yazarın
armağanı olan diğer iki kitaptan biri Anneme Mektuplar adı altında
annelere adanan mektup ve öykülerden, diğeri Macera Peşinde ismiyle
Türkan ve Tuncer kardeşlerin maceralarının anlatıldığı yolculuktan oluşur. Biz
de göz nuru ikramları için yazara teşekkür eder, mürekkebinin çoğalmasını
dileriz.
Selam
ile.