Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Kasım 2023

​Kitap Molası XXXV; İnsanın acayip kısa tarihi

Hafıza dediğin kederdir kâtip, yaz bunu (s. 131)”

Bazı isimleri ve eserleri okumak için geç kalırız, bazen de onlar bize geç gelir. Bunun sebebini ömrün tamamlamak için vefa gösteremeyeceği kitap çeşitliliğinde aradığımız kadar ruh hâlimizde yahut algı düzeyimizde de ararız. Güray Süngü’nün okuduğum ilk eseri İnsanın Acayip Kısa Tarihi beni bu düşünce içerisine bıraktı. İlave olarak okur için yazarla tanışma kitabının ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Çünkü burası, ilgili yazarda devam edip etmeyeceğimizin belirleyicisi olan durak…

İnsanın Acayip Kısa Tarihi ilk baskısını 2016’da yapmış. Elimdeki eser birinci baskısını 2021’de Ketebe Yayınları üzerinden gerçekleştiren kitabın 2023’teki dördüncü baskısı. İsim seçimi yazarın, Stefan Havking’in Zamanın Kısa Tarihi’ne bir atıfta bulunup bulunmadığını düşündürüyor. Kırmızı-krem renklerinin ağırlıkta olduğu kapak ise şato ile tren görselini siyahın tonları üzerinden sunuyor. Roman türüne hasredilen (bence uzun öykü olarak okunmaya da müsait) eser 37 bölümden ve 131 sayfadan oluşuyor; sade/anlaşılır bir dil birikimini konuşturuyor.

Kendini arıyorsan başkasısındır (s. 117).”

İnsanın Acayip Kısa Tarihi hafıza kaybı yaşayan bir adamın kendini bulma çabası üzerine kurgulanır. Gözlerini, ruhuna yabancı bir mekâna açan ve içerikten genç olduğu intibaı uyandıran adam geçici olduğunu düşündüğü hafıza kaybından kurtulup kendine ulaşabilmek için kabiliyetlerini ve birikimlerini yoklar. Yüzerek yüzme bildiği ama uzun süreli bir yüzücü olmadığı, çok çay içerek çayı sevdiği, anımsadığı isimlerden futbol bilip bilmediği, kızlarla konuşmaya müsait bir insan tipi olup olmadığı, kullandığı dillerden milliyetinin ne olduğu gibi onlarca noktayı keşfetmeye çalışır. Mizahi bir yetenek taşıdığı fark edilen karakter, karşılaştığı kişileri betimlerken onların üzerinde bıraktığı intibalara da yer verir. İlk kısımdaki resepsiyon görevlisi ihtiyar Borges kitabın ilerleyen safhalarında yerini çadırda Buda rahiplere benzeyen ve şifacı olduğu düşündürülen bir ihtiyara bırakır. Tüm sadeliğine rağmen sembolik bir anlatım taşıyan romanın özellikle mekân değişikliğini konuşturan bu 13. bölümüyle anlatım daha derin bir mecraya taşınır ve farklı bir boyut kazanır. Burada hafızası kayıp gencin çadırdaki ihtiyarla aramak ve bulmak üzerine gerçekleştirdiği diyaloğun tasavvufî bir öz barındırdığı fark edilmektedir ve muhtemelen yazar Bâyezid-i Bistâmi’nin “o aramakla bulunmaz ancak bulanlar yine de arayanlardır” söylemine telmihte bulunmaktadır. Esasında masalsı bir anlatıma sahip olan ve zaman zaman da masalın farklı/modern bir yorumu olduğunu düşündüren eser değişen insan yüzleriyle pek çok zamana ve insanın ruhuna temas eder. Örneğin denizden geçit bularak kale önüne çıkan hafızası yitik genci ihtiyar bir kadınla buluşturarak elma ağacının önüne yollar ve mitolojik ögelere atıfta bulunur. Isırılan elma ile gelen zamanlar ve mekânlar arası geçişlerde ise tasavvufî birer motif olan tayy-ı zaman ve tayy-ı mekân felsefesiyle ilişki kurulur. Romanın ana karakterinin karşılaştıkları ile gerçekleştirdiği sohbetlerse hikmet geleneğinden beslenmektedir. Ancak buradaki konuşmaların sokak dilini de içine alan modern bir tarza uyarlandığının altını çizmek gerekir. Yani hasbihaller teslim olmak yerine –hafıza kaybı yaşayan gencin yüksek sezgisiyle karşısındaki insanın bilgelik hâlini kavramasına rağmen- sorgulayan bir alanı imler. Üstelik yitik hafızanın öznesinde kendisiyle dalga geçebilen bir adam rahatlığıyla karşılaşırız. Güray Bey’in genç üzerinden kurguladığı söyleyiş rahatlığı eserini daha akıcı hâle getirir. Bu hâliyle İnsanın Acayip Kısa Tarihi mizahi bir alana da tekabül etmektedir.

İnsanın ve mekânın değişen çehreleriyle çağlar arası yapılan yolculuklar, paralel evren, zaman üzerinden icra edilen zekâ oyunları yahut zekânın meydana çıkardığı zaman oyunları, kayıp hafıza serüveninin hiç beklenmedik bir sonla neticelenmesi kitabı hayli ilginç bir noktaya taşır. Güray Süngü’nün alışılagelmiş temaların dışına çıkarak ezber bozduğu inşa biçimi okurunu, bu orijinalliği yazarın başka kitaplarında da aramaya sevk eder.

Aklın ötesine geçtim sanarsın ki/Orası kalbin berisidir/O gitmeden insanın başından/Nasıl kalbine döneceksin (s. 121).”

Selam ile.